gecenin şiiri

entry13366 galeri929 ses19
    99.
  1. Ben
    senden önce ölmek isterim.
    Gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mi zannediyorsun?
    Ben zannetmiyorum bunu.
    iyisi mi,
    beni yaktırırsın,
    odanda ocağın
    üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    Kavanoz camdan olsun,
    şeffaf,
    beyaz camdan olsun
    ki içinde beni görebilesin
    Fedakârlığımı anlıyorsun :
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.
    Ve toz oluyorum
    yaşıyorum yanında senin.
    Sonra, sende ölünce
    kavanozuma gelirsin.
    Ve orada beraber yaşarız
    külümün içinde külün
    ta ki bir savruk gelin
    yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...
    Ama
    biz
    o zamana kadar
    o kadar karışacağız ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile
    zerrelerimiz
    yan yana düşecek.
    Toprağa beraber dalacağız.
    Ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak iki çiçek açacak :
    biri
    sen
    biri de
    ben.
    Ben
    daha olumlu düşünüyorum
    Ben daha bir çocuk doğuracağım
    Hayat taşıyor içimden.
    Kaynıyor kanım.
    Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
    ama sen de beraber.
    Ama ölüm de korkutmuyor beni.
    Yalnız pek sevimsiz buluyorum
    bizim cenaze şeklini.
    Ben ölünceye kadar da
    Bu düzelir herhalde.
    Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
    içimden bir şey :
    belki diyor.

    Piraye Nâzım Hikmet. evet.
    1 ...
  2. 100.
  3. - keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
    2 ...
  4. 101.
  5. "bazı aşklar bitmesi için yaşanır.
    bazı doğum günleri kötü geçer.
    bazı romeolar julietler'i iplemezler.."
    4 ...
  6. 102.
  7. seni, anlatabilmek seni
    iyi çocuklara, kahramanlara
    seni anlatabilmek seni,
    namussuza, halden bilmeze,
    kahpe yalana

    ard- arda kaç zemheri,
    kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
    dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
    bir ben uyumadım,
    kaç leylim bahar,
    hasretinden prangalar eskittim.
    saçlarına kan gülleri takayım,
    bir o yana
    bir bu yana...

    seni bağırabilsem seni,
    dipsiz kuyulara,
    akan yıldıza,
    bir kibrit çöpüne varana,
    okyanusun en ıssız dalgasına
    düşmüş bir kibrit çöpüne

    yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
    yitirmiş öpücükleri,
    payı yok, apansız inen akşamlardan,
    bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
    seni anlatabilsem seni...
    yokluğun, cehennemin öbür adıdır
    üşüyorum, kapama gözlerini

    Ahmed arif
    1 ...
  8. 103.
  9. ve gece olmuş.
    benim olmuşluğuma denk bir eşref..
    sigara ben olmuşum tütüp duran
    içimde yanan bir yerlerin dumanı olsa gerek.

    ben zaten sen oldum
    sen de sen olabilsen
    sen de, ben de seni sevip dursak.
    1 ...
  10. 104.
  11. 105.
  12. 106.
  13. "genç bir kadın uyuyordu alacakaranlıkta alt ranzada
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    kırmızı dolgun dudaklarıysa şımarık ve somurtkandı"

    nazım. saman sarısı - "belası başımın."
    4 ...
  14. 107.
  15. "bak şimdi ciddi cidi yazdum bu devr-u şiiri
    şiki baba leylim ley yahu tümu bozdu bu gey
    atın saksafoncuların arasuna da çünkü büyüsün
    şah şah şah dam dam dam ar ar ar
    ray malifalitiko ray roy şalimalitiko roy"
    2 ...
  16. 108.
  17. çile den rastgele bir sayfa açıp belirleyeceğim şiirdir.

    aynadaki hayalime

    akmayan yaşlarla sıcacık yüzün
    yavrum, bugün seni pek ölgün gördüm
    gözünde bir küçük noktadır hüzün,
    neşeni ne bugün ne de dün gördüm

    eğri dallar gibi halsiz yorgunsun,
    birikmiş sulardan daha durgunsun,
    görünmez bıçakla içten vurgunsun,
    seni öz yurdunda bir sürgün gördüm.

    geçti bir cenaze peşinde ömrün;
    bilemem vardığın neresi bugün ?
    her gün yürüdüğün kadar yürüdün,
    arkasından kendi ölünün; gördüm...
    (1926)
    2 ...
  18. 109.
  19. Ümit yaşar oğuzcan'ın birgün anlarsın şiiridir.

    Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
    Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
    Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
    Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
    Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
    Onun unutamadığın hayali,
    Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
    Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
    Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

    Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
    Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
    Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
    Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
    Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
    Duyarsın,
    Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
    Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

    Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
    Niçin yaratıldığını.
    Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
    Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
    Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
    Dolar gözlerin, için burkulur.
    Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

    Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
    Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
    O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
    Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
    Uzanır, gökyüzüne ellerin.
    Ama çaresiz,
    Ama yorgun,
    Ama bitkin.
    Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
    Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
    Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

    Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
    Beklemeyi, ümit etmeyi.
    Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
    Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
    Lanet edersin yaşadığına...
    Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
    O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
    Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.
    1 ...
  20. 110.
  21. "denize bakan evler gibiydim seninle"

    i. Berk
    2 ...
  22. 111.
  23. 112.
  24. (bkz: murathan mungan) (bkz: adı dua olan sevgilim)

    Yedi rekât günah kıldım bedeninde
    Dizlerinde yedi zikir secdeye vardım
    ihmalin uzak meleğine teninde aldandım
    Yapayalnızdım kendi kalabalığım içinde
    Tarih kadar yalnız,
    aşka âşina, acıya unutkandım

    Er yüzlerde tavaf ettim bunca yıl kalb evini
    Kırk yemin kurutmuştur sanırken içimin pınarlarını
    inanmadığım Allah'a
    Senin yüzünde inandım
    Adı dua olan sevgilim
    Yandım yandım yandım

    Sessizliğe borcum var birkaç kelime,
    Sessizliğe borcum var birkaç feryat,
    Sessizliğe borcum var birkaç çığlık,
    Sustum, yıllarca sustum kan içinde
    Ödeyemedim borcumu onca şiirle
    Adı dua olan sevgilim
    Yandı ruhumun gömleği
    Yedi deryalar içinde
    Aştım aştım aştım

    Aslında sen yoktun
    Yalnızca bir duayı sevdim ben
    Varlığın yalanımdı
    Aşktım aşktın aşktı
    Geçti gitti hepsi
    Geçti gitti işte
    Dudaklarım kilitli
    Yasin yasin yasin

    Çok şükür ölmeden
    Son duamı ettim ben
    Allah beni terk etti
    Kendi dağımı kazdım defterime
    Gün geldi burdan da gittim
    2 ...
  25. 113.
  26. orhan veli - bir iş var.

    her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
    böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
    her zaman güzel mi bu kadar,
    bu eşya, bu pencere?
    değil,
    vallahi değil;
    bir iş var bu işin içinde.
    4 ...
  27. 114.
  28. cemal süreya'dan geliyor.

    Sesinde ne var biliyor musun
    Uykusuz Türkçe var
    işinden memnun değilsin
    Bu kenti sevmiyorsun
    Bir adam gazetesini katlar
    4 ...
  29. 115.
  30. özdemir asaf - lavinia

    sana gitme demeyeceğim.
    üşüyorsun ceketimi al.
    günün en güzel saatleri bunlar.
    yanımda kal.

    sana gitme demeyeceğim.
    gene de sen bilirsin.
    yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
    incinirsin.

    sana gitme demeyeceğim,
    ama gitme, lavinia.
    adını gizleyecegim
    sen de bilme, lavinia.
    3 ...
  31. 116.
  32. hele bir ışıklar sönsün
    hele bir kapansın kapılar
    sular durulsun
    bıçak atacağım 12'den

    kısa devre yapsın kalbim
    ellerim, inatla dökülsün cigaraya
    dağlarda ay büyüsün
    sular köpürsün
    sen beni o zaman gör

    hele küssün meydanlar
    dehşetin oğlu gülsün
    ağır bir köpek karanlığı
    ve tüm mayınlar patlasın
    sen beni o zaman gör

    kaldırımlara yağmur dökülsün
    dağılsın dişlerimde gülüşler
    kaybettiklerim bir dönsün
    sen beni o zaman gör

    yalnızlık ne demek
    kül olsun uykular
    kuşlar silinsin gözlerimden
    sen beni o zaman gör

    saçlarımda kırılsın kar
    baştan çizilsin uçurumlar
    kırılsın camlar
    sen beni o zaman gör
    3 ...
  33. 117.
  34. Şairlik hevesinden ya da iddiasından değil de öylesine karalamalar işte. Buyrun.

    Yok ki sihirli sözcüklerim benim.
    Sıradan hep cümlelerim, dizelerim.
    Hissiyat amelesi oysa yürek,
    dalak, ciğer, böbrek.
    Ne varsa aşka dair sana dair,
    Acı, keder, dert ve sair.
    Bulmak zor sözcüklerde tezahürü,
    Nemenem bir şey bilinmez emsali, bilinmez türü,
    Eee dedim ya yok öyle efsunlu kelamlarım.
    Ben açarım bohçamı sererim ortaya,
    Sen seç içinden hoşuna gideni.
    Bunca insan içinden,
    Seçtiğim gibi seni.
    3 ...
  35. 118.
  36. haydi yazmışken bu şiiri de yazalım: (bkz: yalnız bir opera)

    ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
    yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
    oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
    Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

    imrendiğin, öfkelendiğin
    kızdığın ya da kıskandığın diyelim
    yani yaşamışlık sandığın
    Geçmişim
    dile dökülmeyenin tenhalığında
    kaçırılan bakışlarda
    gündeliğin başıboş ayrıntılarında
    zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
    Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
    fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

    Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki
    gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
    benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
    Ve hala bilmiyordun sevgilim
    Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
    Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
    Bütün kazananlar gibi
    Terk ettin

    Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parça
    yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
    Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
    Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.


    Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
    yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
    kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
    çerçevesine sığmayan
    munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
    lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu


    Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti
    Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
    uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de
    ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
    Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı,
    değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve
    aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00
    diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.

    Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
    Takvim tutmazlığını
    Aramızda bir düşman gibi duran
    Zaman'ı
    Daha o gün anlamalıydım
    Benim sana erken
    Senin bana geç kaldığını

    Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
    Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik
    kalmıştı.
    Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
    arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
    Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.

    Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
    Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

    Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.

    Şimdi biz neyiz biliyor musun?
    Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
    Birbirine uzanamayan
    Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
    Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
    Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
    Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
    Ne kalacak bizden?
    bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
    Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
    Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
    Bizden diyorum, ikimizden
    Ne kalacak?

    Şimdi biz neyiz biliyor musun?
    Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
    gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
    şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
    Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
    Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
    Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz

    kış başlıyor sevgilim
    hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
    bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
    oysa yapacak ne çok şey vardı
    ve ne kadar az zaman
    kış başlıyor sevgilim
    iyi bak kendine
    gözlerindeki usul şefkati
    teslim etme kimseye, hiçbir şeye
    upuzun bir kış başlıyor sevgilim
    ayrılığımızın kışı başlıyor
    Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.


    Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu
    gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...

    Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
    çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
    içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun
    para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar
    Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
    çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar
    gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
    korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
    çağrışımlarla ödeşemezsiniz
    dışarıda hayat düşmandır size
    içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
    Bir ayrılığın ilk günleridir daha
    Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkla

    Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
    kulak verdiğiniz saatin tiktakları
    kaplar tekin olmayan göğünüzü
    geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
    suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
    bakınıp dururken duvarlara
    boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
    kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar
    gibi
    yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafik
    kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata
    alınmaya
    kendimizi hazırlar gibi
    yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
    ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
    ve kazanmış görünürken derinliğimizi
    Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
    bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
    o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
    hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar

    denemeseniz de, bilirsiniz
    hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar


    Bana Zamandan söz ediyorlar
    Gelip size Zamandan söz ederler
    Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
    öyle düşünürler.
    Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden
    karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek,
    uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.
    Zaman
    Alır sizden bunların yükünü
    O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
    dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
    yerlerden
    bulunup yeni mutluluklar edinilir.
    O boşluk doldu sanırsınız
    Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

    gün gelir bir gün
    başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
    o eski ağrı
    ansızın geri teper.
    Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
    Bitmişsinizdir.

    Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları
    önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini
    kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

    Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
    Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
    Herşeye iyi gelen Zaman sizi kanatır

    ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
    günlerin dökümünü yap
    benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
    kim bilebilir ikimizden başka?
    sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
    bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren
    kendiliğindenliği
    yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi
    bir düşün
    emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
    şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada
    ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
    Bunlar da bir ise yaramadıysa
    Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda

    Bu şiire başladığımda nerde,
    şimdi nerdeyim?
    solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden
    ikindi yağmurlarını bekleyen
    yaz sonu hüzünlerinden
    gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
    geçti her çağın bitki örtüsünden
    oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
    bakarken dünyaya
    yangınlarda bayındır kentler gibiyim:
    çiçek adlarını ezberlemekten geldim
    eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
    unuttuklarını hatırlamaktan
    uzak uzak yolları tarif etmekten
    haydutluktan ve melankoliden
    giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
    Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
    Bütünlemeli çocuklarla geçti
    gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
    dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

    Bu şiire başladığımda nerde,
    şimdi nerdeyim?
    yaram vardı. bir de sözcükler
    sonra vaat edilmiş topraklar gibi
    sayfalar ve günler
    ışık istiyordu yalnızlığım
    Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
    ilerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
    Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
    daha şiir bitmeden. Karardı dizeler.
    Aşk... Bitti. Soldu şiir.
    Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden

    Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
    Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
    Aşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece
    uyudum, hiç uyanmadım.
    barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
    her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
    el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
    birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
    eksiliyorduk
    mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
    her otelde biraz eksilip, biraz artarak
    yani çoğalarak
    tahvil ve senetlerini intiharla değiştirenlerin
    birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
    ağır ve acı tanıklıklardan
    geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
    Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
    maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
    linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
    korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
    ve açık hayatları seviyordu.
    Buraya gelirken
    uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
    atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
    ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
    çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
    panayır yerleri... panayır yerleri...
    ölü kelebekler... ölü kelebekler...
    sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
    Adım onların adının yanına yazılmasın diye
    acı çekecek yerlerimi yok etmeden
    acıyla baş etmeyi öğrendim.
    Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

    ipek yollarında kuzey yıldızı
    aşkın kuzey yıldızı
    sanırsın durduğun yerde
    ya da yol üstündedir
    oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
    ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
    ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı

    AŞKIN BiR YOLU VARDIR
    HER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇiLEN
    AŞKIN BiR YOLU VARDIR
    HER YAŞTA BiRAZ GECiKiLEN
    gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
    gözlerim
    aşkın kuzey yıldızıdır bu
    yazları daha iyi görülen
    Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
    ilerlerim
    zamanla anlarsın bu bir yanılsama
    ölü şairlerin imgelerinden kalma
    Sen de değilsin. O da değil
    Kuzey yıldızı daha uzakta
    yeniden yollara düşerler
    düşerim
    bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
    ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
    Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
    yaşamsa yerli yerinde
    yerli yerinde her şey

    şimdi her şey doludizgin ve çoğul
    şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
    şimdi her şey yeniden
    yüreğim, o eski aşk kalesi
    yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden

    Dönüp ardıma bakıyorum
    Yoksun sen
    Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren
    2 ...
  37. 119.
  38. "gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun
    her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun
    isterim sen de ben gibi yan ömrüne hep ağla
    hep ağla
    bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun."

    y. hayaloğlu
    4 ...
  39. 120.
  40. Umudum benim
    Kadinim !
    Cayi en guzel sen demlersin

    c.Sureya
    4 ...
  41. 121.
  42. bu gecenin şiiri çok uzun o yüzden
    "ben mutsuz kişiyim size yüzümü getirdim bu anlamda"
    bir de bakınız: ne gelir elimizden insan olmaktan başka.
    1 ...
  43. 122.
  44. Ortalama insanda
    Herhangi bir günde herhangi bir orduya
    yetecek kadar ihanet,
    nefret, şiddet
    ve saçmalık vardır.
    VE Cinayet konusunda En Becerikliler
    Cinayet Karşıtı vaaz verenlerdir
    VE Nefreti En iyi Becerenler
    Sevmeyi Vaaz Edenlerdir
    VE-SON OLARAK-
    SAVAŞI EN iYi BECERENLER
    BARIŞ VAAZI
    VERENLERDiR

    Tanrıyı Vaaz Edenlerin
    Tanrıya ihtiyacı Var
    Barış Vaaz Edenlerin
    Huzuru Yok
    SEVGiYi VAAZ EDENLER
    SEVGiSiZDiR
    VAAZ VERENLERDEN SAKININ
    Bilmişlerden Sakıının.

    DURMADAN
    KiTAP
    OKUYANLARDAN
    Sakının
    Yoksulluktan Nefret Edenlerden
    Ya da Gurur Duyanlardan Sakının
    Övgü Göstermekte Hızlı Davrananlardan SAKININ
    Karşılığında ÖVGÜ Beklerler

    Sansürlemekte Hızlı Davrananlardan SAKININ
    Bilmedikleri Şeylerden
    Korkarlar

    Sürekli Kalabalıkları Arayanlardan Sakının;
    Tek Başlarına
    Bir Hiçtirler

    Ortalama Erkekten
    Ortalama Kadından
    Sakının
    Sevgilerinden SAKININ

    Sevgileri Vasattır, Vasatı
    Aranır Dururlar
    Ama Nefretleri Dahiyanedir
    Nefretleri Seni Beni
    Herkesi Öldürebilecek Kadar
    Dahiyanedir.

    Yalnızlığı istemezler
    Yalnızlığı Anlamazlar
    Kendilerinden Farklı
    Herşeyi
    Yoketmeye
    Çalışırlar

    Sanat
    Yaratamadıklarından
    Sanatıı
    Anlayamazlar
    Yaratma Başarısızlıklarını
    Dünyanın Beceriksizliğine
    Yorarlar

    Kendileri Tam Sevemedikleri için
    Senin Sevginin
    Eksik Olduğuna iNANIR
    VE SENDEN
    NEFRET EDERLER

    Ve Nefretleri
    Parlak Bir Elmas
    Bir Bıçak
    Bir Dağ
    Bir KAPLAN
    Bir Baldıranotu Gibi
    Mükemmeldir

    En Usta Oldukları
    SANATTIR
    NEFRET!
    2 ...
  45. 123.
  46. anneler sokaklar kadar ozgur olsaydi,
    daha mi gec dokulurdu
    kafamin yapraklari?

    ozge dirik
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük