bugün

Karışık bir şiir
Yeni dünya düzeni
Globalleşme
Özelleştirme
Sanayileşme
Öpüşme
Sevişme
Enflasyon
Mastürbasyon
Konut fonu
Kapama telefonu
Ssk
Bağkur ~muharrem ince
Bana yakın geldin dedi, 
Sevdi.
Bana yakın geldin dedi, vurdu.
Adlarını sordum,
insan dediler.

Özdemir Âsâf
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.

“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.

Demeyeceksin işte.

Yaşarsın çünkü.
Akılla Bir Konuşmam Oldu

Akılla bir konuşmam oldu dün gece;
Sana soracaklarım var, dedim;
Sen ki her bilginin temelisin,
Bana yol göstermelisin.
Yaşamaktan bezdim, ne yapsam?
Birkaç yıl daha katlan, dedi.

Nedir; dedim bu yaşamak?
Bir düş, dedi; birkaç görüntü.
Evi barkı olmak nedir? Dedim;
Biraz keyfetmek için
Yıllar yılı dert çekmek, dedi.
Bu zorbalar ne biçim adamlara dedim;
Kurt, köpek, çakal makal, dedi.
Ne dersin bu adamlara, dedim;
Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi.
Benim bu deli gönlüm, dedim;
Ne zaman akıllanacak?
Biraz daha kulağı burkulunca, dedi.
Hayyam’ın bu sözlerine ne dersin, dedim:
Dizmiş alt alta sözleri,
Hoşbeş etmiş derim, dedi

Ömer Hayyam
Ömer Hayyam :celladına aşık olmuşsa bir millet,
ister ezan ister çan dinlet.
itiraz etmiyorsa sürü gibi illet,
müstehaktır ona her türlü zillet.
Gözleriniz madam
Gözlerinize bakıyorum da 
Sanki bir yangın yeri 
Yüzünüz talan edilmiş bir 
imparatorluktan kalma gibi,
Bir şair oturmuş o iki kaşın arasına,
Tüten dumana ve akan kana bakmaksızın 
Aldırmaksızın…
Patlayan bombalara şiir söylüyor gibi
Aslında aşktır en çetin meydan muharebesi 
Siz koşuştururken lise bahçelerinde 
Dilinizde Ahmet Arif’ten Yarım yamalak ezberlenmiş iki dize 
Deri ceketinize yaslanmış yürürken yağmurda,
Bir şairdim ben 
Kalbimi büyüten dumanlı odalarda 
Benim kalbim dumanlı odalarda büyüdü madam.
Yalan yok! yalan asla olmayacak 
Çünkü aşkı üstünüze serpiştirip kaçan o yağmur 
Bir gün sizi de ıslatacak 
Bir gün sizde hüzünle bakacaksınız kalbinizin içine
Orada bir şarklıyı göreceksiniz 
Biz şarklılar, yani aşıklar 
Ve asla konuşamayacakları kızlara aşklananlar
Hep yenildik! 
Farklı malubiyetlerden kuruldu bizim tarihimiz 
Diyorum ki… vaktiniz varsa bu akşam 
Bizim yüzümüz kızarır 
Biz uzaktan sevmelerde birinciyiz 
Genç kızlara başlarımızı çevirip bir bakamayız 
Bir bakarsak usulca elimizden kayar 
Ve parçalanır kristal gençliğimiz 
Biz kristal gençleriz madam 
Kolayca tuz buz oluruz 
-Eve gitsem daha iyi 
iyide benim o darmadağın halimi bırakıp nereye,
Her gece saatlerce alıştırma yapıp da
Bir tek sevda sözcüğü fısıldayamamanın sıkıntısı
Aşksızlıktan solan bu cismi terk edip nereye gidiyorsun? 
Merdivenlerden peşinizden koşup da
isminizi haykırmayı size bakarken derinde
Bir acıyla kıvrandığımı fark etmeden nereye he…
Bir gün yağmur yağsa 
Sırılsıklam o yağmurda ıslanacak 
Ve elinde tutuğu karanfille
Gözyaşları,saçlarından sızan yağmurla karışacak 
Onun kapısının önünde duracaktı 
Onun kapısının önünde duracak 
Ve asla zile basmayacaktı
O kapının önünde saatlerce ağlayacaktı o sırada fonda 
‘’Senin mavi gözlerinde çalacaktı‘’çalacaktı 
Sonsuzadek Sofya...
eski evler; kadim vefalı dostlar gibidir
hazırdır seni bağrına basmaya
kapıları kilit bilmez açar girersin
bahçesine attığın ilk adımda
karşılar seni mis kokular
ah! kaynayan reçel,
anne şefkati gibi çorba
vefayı anımsatan kahve
şifacı bir el gibi dokunur kanayan yerlerine.
Sevilmez pek ama demiş ki
Nazim Hikmet : Memleket...
Şimdi açsam pencereyi beklesem
Sen gelsen
Olmaz ya hani geliversen
Hiçbir şey sormasan
Hiçbir şey söylemesen
Sussam
Sussan
Sussak.

Cemal süreya
Nideydim devlet i cahı, nideydim izzet i şahı

Nideydim mihr ile mahı sana mihman olaydım yar.

Hulusi efendi.
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar mübarek, Su gibi aziz bir şeysin; Nimettensin, nimettensin!
Desem ki... inan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber. Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Tuhaf sevişmeler
ZEYNEP DiDEM

Dağılmış odnın her köşesine
kırık bir aynada yüzlerimiz.
Ha çaldı, ha çalacak kapıyı
soluksuz sevişmeler arifesindeyiz.
Soyunup çırılçıplak,
en güzel bedenlerimizi giymişiz.
Korku kınından çıkmış,
geceye bürünmüş gözlerimizde.
Katrankarası yapış, yapış.
Bırak örtsün üstümüzü bu gece zifir, zifir.
Yıldız koksun tüm bedenimiz.
Ayışığına bulansın saçlarımız hare, hare.
Kirpiklerimiz sırılsıklam yakamoz.
Önüne geçilmez bir arzu içimizde denizden. Dalga, dalga, masmavi, fersah, fersah.
Bırak yağsın üstümüze o deniz köpük, köpük.
O deniz koksun tüm bedenimiz.
Yosuna bulansın saçlarımız yemyeşil.
Kirpiklerimiz sırılsıklam tuz.
Yorgun gözlerimden sesleniyorum sana.
Aşk'a yakışan kızılda,
Sevişirmisin benimle?
Yanlış kalabalığın tam ortasında,
Şarkılar da söyler miyiz sarmaş dolaş?
Sarmaşıklar dolanmış beynimizin,
Şehri'nin zehrinde,
intihara meyilli şiirler ile.
Benim de öyle akşamlarım vardır.
Kapıdan girince anama sarıldığım,
Çocuklara karamela ve çekirdek getirdiğim,
Meyhaneye uğramadan çakır keyif,
Düşmanım yok,
Gündeliğim cebimde,
Küfretmeden
Öyle tasasız döndüğüm akşamlar..
Benim de öyle akşamlarım vardır.

Her gece böyle değilim.

Melih Cevdet anday.
kardeşim
sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana
uçak sağ salim inebilsin meydana
doktor gülerek çıksın ameliyattan
kör çocuğun açılsın gözleri
delikanlı kurtarılsın kurşuna dizilirken
birbirine kavuşsun yavuklular
düğün dernek yapılsın hem de
susuzluk da suya kavuşsun
ekmek de hürriyete
kardeşim
sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana
onların dediği çıkacak
eninde de sonunda da.
Cemal Süreya'nın üvercinka'sını bırakıyorum bu geceye. Okurken dinlemeniz için de arka plana bunu koyuyorum:
https://youtu.be/2W_G3xmSGfo

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırken ki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil
olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası.

Endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var.

Başkalaşmaya çalışıyorum.

Gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş.

Değişmek, hiç de zor değil.

Yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki.

Anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu.

Evet, tıpkı bu. Sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek.

Birlikte dansedebilmek gibi.

Sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi.

Arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi.

Bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki.

Ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi.

Ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi.doğal.

Ve ciddi.

Ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü.

Bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği.

Ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana.

Masallarla geliyorum.

Efsanelerle geliyorum.

Herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında.

Artniyetsizim.

inan,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm
bir ölü dalga, şuramda tam
coşkusu içinde saklı, gürültüsü
bu kuru dal parçasını o getirdi dün akşam
bıraktı yüreğime, en önce beni gördü
yok hayır, yalnızca beni gördü de ondan
konuşur gibiydi çünkü dokundukça gövdeme
bir yangına daha uğrasam
bir yangına daha uğrasam.

her şeyden habersizdim önce
bir gök yapıyordum deniz kabuklarından
senin çocukça gülüşüne benzer bir gök
tersyüz ettikçe onları bir solan bir parıldayan
bak, sana bir şey söyleyeyim mi
vardır ya hani bir deniz kazasından
yeni kurtulmuş bir kız çocuğunun gözleri
bir yaşam boyu şaşkın ve kımıldamadan bakan
o kadar bencilim ki, anla
sana ben verdim bu gözleri, ben armağan ettim anlaşılan.

Gün geldi daha başka şeyler de verdim sana
Karıştı inceliklerimiz, az da olsa, gerçekte bir hırçınlıktı benimkisi
Ama ben çekinceye kadar bu örtüyü üstüme
Yatağını iyi bilen bir nehir gibi
Aradan yıllar geçti, sanmam ki değişirim
Kuşkum yok, değişemem elbette
Bunları söylemek için bir rastlantı bizimkisi.

Ne çıkarmış az içsem, bütün bütün bıraksam da içkiyi
inanmazsın hiç mi hiç sevmiyorum zaten
Yazdan kalma bir bitkiyi çıkarıp
Doldurur gibi oyuğunu
Ya da bir hastayı düzeltircesine yatağında
Yalnızca yerine koyuyorum onu
Belki özenle biraz, biraz da dikkatli belki.
Kısaca söyleyeyim anlamak yordu beni

O kadar varım, o kadar da yoğum ki işte
Bir aslanım ya da bir aslan parçalamış beni
Ama istemem bu ölü dalga dokunmasın sana
Vurdukça gövdeme gerisin geriye dönen
Çünkü ne yaşadın, ne de dünyayı tanıdın daha sen
Öyle bir başına, umursamadan kimseyi
istemem bu ölü dalga dokunmasın sana
Vurdukça gövdeme gerisingeriye dönen.

edip cansever
(bkz: bir ölü dalga)
görsel
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

içimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...
istanbulu dinliyorum şiiridir. Bayılırım.

Buyurun ; https://youtu.be/oXts7J2ztBI
bilmemek bilmekten iyidir
düşünmeden yaşayalım
mâra
günü ve saatleri ne yapacaksın
senelerin bile ehemmiyeti yoktur
seni ne tanıdığım günleri hatırlarım
ne seneleri
yalnız seni hatırlarım
ki benim gibi bir insansın

tanımamak tanımaktan iyidir
seni bir kere tanıdıktan sonra
yaşamak acısını da tanıdım
bu acıyı beraber tadalım
mâra

başım omzunda iken sayıkladığıma bakma
beni istediğin yere götür
ikimiz de ne uykudayız
Ne de uyanık

Asaf halet çelebi - mâra

Edit: şiir yarım kalmış.
Birisinin eksikliğini duyuyorum, ötekinin fazlalığını.
Eksik olan gelip boşluğunu doldurmuyor, fazla olan gidip yerini boşaltmıyor.
ikisinin arasında kötü, sevimsiz bir yerdeyim.

Attila ilhan
'' söylesene vera,
çocuklara sıkılan hangi kurşun kahpe değildir?''

nâzım hikmet ran
Bazen seni arıyorum.
Çok zaman geçti üzerimizden.
Bu defa karmaşık olmayacağım sana.
Elimde basit bir kadeh,
Bana kızdığın durumu yaşıyorum sana.
Bu defa kızan yok tabi..
Hem böyle daha rahat.
Ne kadar da yormuşsun beni.
Sabah olunca, kaldığım yerden devam etmek.
istedim şarkıyı dinlemek sen açmadan.
Hem ortak yönümüzde azdı seninle.
Ben Türk kahvesi severdim sabahları,
Sen portakal suyu.
Zorla sağlık dersleri verirdin..
Uyku sersemi evim sen kokardı,
En güzeli de buydu bana bıraktığın.
Bir de,
Bir de, ağlardık beraber bazen.
Benim oluşumum da, etkin bir kişiliktin.
Gitmeseydin, evlenirdik belki.
Ne aldattım seni, nede git dedim.
Keşke aldatsaydın, keşke terk etseydin ölmek yerine.

08.11.2010 bıraktığın tarihte bile asalet yok. Ne yapacağım bu sayıları, kazıdın beynime. Ulan, ağlatıp teselli etmemek neyin nesi? Kaç sene geçti üzerinden, bir merhaba de ölmezsin. Ölü olan benim..