bugün

Bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur.
Zamansız çıkagelen kırgınlıkları yaşıyorum.
Dost deyip bağrımıza bastığımız insanların,
Yersiz ve gereksiz sözlerine kırılıyorum.
Bir söz söyleyip de kırmaktan korktuğum insanların,
Hiç acımadan bile bile acı çektirmesinden sıkıldım.
iyiliğini düşünüp, yanımda olmadığı zamanlarda dahi
Vuslatı arzulayıp, çay içmeyi özlediğimiz,
Üç günlük cefa dolu dünyada
Bir vefalı dostumuz olsun istedik.
Her defasında bir kırılma noktası oldu,
Her kırılma noktasında bir darbe,
Her darbe kalpte kara bir leke,
Kara lekeler vücudumuzu saran bir zehire büründü.
Zehir ile eriyip giden dostluk bağlarını
Kem söz ile destekleyen dost...
Sanadır sitemim, Sanadır feryadım.
Titre ve kendine dön Ey Dost.
Sözlerini duymazdan geldim bunca vakit,
Artık sabrım da gücüm de tükenmek üzere!
Kem söz söylersen eğer kulaklarım seni duymaz,
Ve gözlerim sensizliğe mahkum olur.
Gözlerim seni görmez...
Ve şunu iyi bilesin Ey dost!
Bu kalbe her yiğit giremez.
Ve kalpten silinen tekrar geri gelemez.
iş işten geçmeden eline, diline ve beline sahip ol
Edebinle gel Edebinle konuş ki
Sana olan saygı ve sevgimiz artsın, eksilmesin.
Sözler boğazımda düğümlendi.
içimde ince bir sızı.
Artık sükût vakti
Zamansız çıkagelen kırgınlıkların
Sükût ile unutulmaya terk edildiği vakit.
Dost kırılmasın diye dilin lâl olma vakti.
Sustum.
Suskunluğum.
Susturana hediyem olsun.

Durmuş Gönen
görsel
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

Bence her gece aklıma gelen Yahya Kemal Beyatlı'nın Sessiz Gemi adlı şiiri.
Ah benim nergis kokulu cehaletim...
Ruj lekeleri bıraktın bardaklarda
Anlatmak isterdin kendini durmadan
Bir bardağa bile olsa.
Ne diyecektin, ne söyleyecektin
Şairlerin şahı olsan,
Bir AH’dan başka.
Ah benim nergis kokulu cehaletim
Bana yıllarca, bunca sözü boşa söylettin.
AH! Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım tanrının eliydi,
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan,
Çok şey geçmiş gibi başımdan
Ah dedim sonra,
Ah! iç ses, diye söylendim.
Gel!
Ahlar ağacından sen de biraz meyve topla.Vasiyetimdir:
Bin ahımın hakkı toprağa kalsın
sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi

kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi ..

can yücel
Kirpi gibisin çocuk;
Her tarafın diken.
Kim elini uzatsa,
Delik deşik.
Üstelik sen de kan içindesin.

(bkz: Attila ilhan)
ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
Geçip gitmiş günler gelin
Rakı için sarhoş olun
Islıkla bir şeyler çalın
Geberiyorum...

Gece gündüz keyiflenin
Günler bitmez sabahlayın
Her nefeste beni anın
Geberiyorum...

Bu cihanda aklım ermez
Zorlasakta cürmü gitmez
Her soluğum yalniz olmaz
Geberiyorum...

Ilerdeki güzel günler
Beni görmeyecek onlar
Bari selam yollasınlar
Geberiyorum...

Not: bir kısmını ben uydurdum galiba. böyle hatırlıyordum, garip.
Seni düşlerime aldım.
Uykusuz kaldım.
Seni uykularıma aldım, düşsüz kaldım.
Başıma aldım, sensiz;
Gönlüme aldım, başsız.
Sensiz yollarda pulsuz.
Pullarda mektupsuz kaldım.
Sana adlar aradım,
Ardında adsız kaldım.
sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
ağaçları yatıyordu yoksuldu
bütün yaprakları sararmıştı
bütün bir sonbahar ağlamıştı
ağlayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
bütün şiirlerimi yakacaktım
yalnızlık bana dokunuyordu.

eğer sisler bulvarı olmasa
eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
sabah ezanında yağmur yağmasa
şüphesiz bir delilik yapardım
hiç kimse beni anlayamazdı
on beş sene hüküm giyerdim
dördüncü yılında kaçardım
belki kaçarken vururlardı

sisler bulvarı'ndan geçmediğim gün
sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
yağmurun altında yalnızım
ağzım elim yüzüm ıslanıyor
tren düdükleri iç içe giriyorlar
aklımı fikrimi çeliyorlar
aksaray'da ışıklar yanıyor
sisler bulvarı ayaklanıyor
artık kalbimi susturamıyorum.
Nefes aldığın sürece her gün yeniden başlamalı hayata,
Bir başka nefes almalı her gün.
O günün hediye olarak verildiğini bilip yeniden doğmalı
Doyasıya anı yaşamalı, güzellikleri keşfetmeli
Umutsuzlukları silmeli zihninden özgüvenle bakmalı hayata
En derinden hissetmeli her şeyi
Kuşların sesini, doğanın tınısını duyabilmeli,
Bir dans gibi yaşamalı doğanın müzikalinde
Yaşanan acıların sadece bir olumsuzluk olduğunu değil
insanı olgunlaştırdığını da, hayata değer kattığını da bilmeli
Neden aramamalı sevmek ya da sevilmek için
Kendin olmalı her zaman özüyle, sözüyle
Öyle yaşamalı hayatı çıkarsız, beklentisiz olabildiğine huzurlu
Herkesi düşünmeli ama kendini asla ihmal etmemeli
Kendisini en çok seven değer veren kendi olmalı ki
Başkalarını da koşulsuz sevebilmeli
Güneşleri açtırmalı gittiği yerlere,
Dağıtmalı hüzünleri, olumsuzlukları
Dinmeyen acılara biraz olsun merhem olabilmeli
Yaptığı her işi hakkıyla yapabilmeli
Mutluluk duymalı yaptığı her şeyden
Yeni şeyler öğrenmeli her gün
O gün yaşadıkları bir önceki gününe benzememeli
Kazandıkları, öğrendikleri olmalı hayattan
Başını her gece yastığına koyduğunda huzurlu uyuyabilmeli
Bugünde severek, öğrenerek, başkaları ile mutlu olarak geçti diyebilmeli.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum.
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Aysel git başımdan istemiyorum.

Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
Dağıtır gecelerim sarışınlığını
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Benim için kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Islığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
Acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.

Sevindiğim anda sen üzülürsün.
Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
Sakın başka bir şey getirme aklına.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
Aysel git başımdan seni seviyorum...

Attila ilhan.
Merhaba Nalan...
sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-senegalliler dahil değil

sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-yoksa seni rahatsız mı ettim?

sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-freud diye bir şey yoktur.

sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-haydi iç de çay koyayım.
Sevda değildi bu
Sanki bir düştü
Sürecek diyordum
Sonsuza kadar

Takvim yaprağına
Ayrılık düştü
Aramıza girdi
Bu kara duvar

Beni bekledinse
Yağmurda karda
Beni bekledinse
Deli rüzgarda
Beni bekledinse
Yorgun yıllarda
Susuz yüreğimde
Çiçekler açar

Yüzün ay ışığı vuran bir koydu
Saçların gecede saman yoluydu
için güneşlerle dolu doluydu
Önce gözlerine gelirdi bahar

Beni bekledinse
Yağmurda karda
Beni bekledinse
Deli rüzgarda
Beni bekledinse
Yorgun yıllarda
Susuz yüreğimde çiçekler açar
Çorak yüreğimde çiçekler açar

Ülkü Tamer.

Rahmetle.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
insan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir seyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

Ataol Behramoğlu
Ben bir Türk'üm dinim, cinsim uludur
Sinem, özüm ateş ile doludur
insan olan vatanının kuludur
Türk evlâdı evde durmaz, giderim.

Bu topraklar ecdâdımın ocağı
Evim köyüm hep bu yurdun bucağı
işte vatan! işte Tanrı kucağı!
Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.
Halkım ben, parmakla sayılmayan
Sesimde pırıl pırıl bir güç var
Karanlıkta boy atmaya
Sessizliği aşmaya yarayan

Ölü, yiğit, gölge ve buz, ne varsa
Tohuma dururlar yeniden
Ve halk, toprağa gömülü
Tohuma durur bir yerde
Buğday nasıl filizini sürer de
Çıkarsa toprağın üstüne
Güzelim kızıl elleriyle
Sessizliği burgu gibi deler de

Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde.

Buğdayın Türküsü/Pablo Neruda
https://youtu.be/Qq50Dtk5KxA

murat menteş.
serde erkeklik olmasa bu şiirin bu kısmında ağlardım.

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım

(bkz: atilla ilhan)
Seni, anlatabilmek seni.
iyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

ahmed arif
Serçelerle Öptüm Seni

Aşk’a çarpa yalpalaya öpüşüyoruz
ancak duvarlar barikat şehvetimize
nemli bir alfabeyle başlıyor ağzın
ağzın ki kırmızı bir kelebek konmuş yüzüne
ah ki serçeler kanat çırpıyor can kafesimde
serçelerle öptüm seni düşlerinin ince yerinden
iki demet papatyadır koynunda memelerin
açar ansızın ağzımın göğüne karşı
sonra memelerin dalgın bir nehir
ağzımın denizlerine dökülen
ağzımla çizerim tenine mor haritasını şehvetin
ah ki serçeler kanat çırpıyor can kafesimde
serçelerle öptüm seni düşlerinin ince yerinden

Serkan Engin.
kimi bekliyorsun hala,
evinden kitaplarından uzakta misin
arada bir telefon et kendine
kendine mektuplar yaz yanit beklemeden
kartlar gonder kendine her gittigin uzaklardan
sevgilim diye baslayip operim diye biten
senin senden baska kimin varki arasin

inince trenden ya da ucaktan yalnizligin
sevincle karsila yanlizligini garlarda hava alanlarinda
ayrilislarda sarilip opus yalnizliginla
ugurla kendi kendini dönüssüz yolculuklara
bekle kendini uzak yolculuklardan donersin diye

icki masasinda bir basina misin
kendinleysen yetmelisin kendine
cogaltip yalnizligini konus bir çok kendinle
kaldir icki bardagini kendi serefine
aglasarak guluserek tartisarak kendinle
senin senden baska kimin var ki bulasin

dusmalarin saldirilarindan yuvarlandikca yerlere
tutup kendi saclarından kaldır kendini
seni sana bildirecek kimsen yok baska kendinden
olünce senin bile haberin olmayacak oldugunden
haber ver kendine ki öldügünü bilesin
kimin var ki senin sana oldugunu söylesin

kendi kendinin hem konugu hem ev sahibisin
zamanın varken agirla kendini sarilip öperek
biliyorsun nasil olsa yakın o gelecek
kimileri "yaa öyle mii ne zaman vah vah" diyecek
daha simdiden sev kendini sev kendini sev
kimin var ki seni senden başka sevecek

Aziz nesin-kimin var ki
zamanı yıllarla tartanlar
yanılırlar
hiçbir şey tartılmaz başka bir şeyle
hatta çoğu zaman kendiyle bile
yaşanır, içini tohuma bırakır
geçer gider
geçmez sandıkların bile

hiçbir geçen tartılmaz kalanla
neyin kaldığını çoğu kez kendi de bilmezken insan
kimse kimse kimse
sahi kimse
ya da hiç kimse
söylediklerimden çok
sustuklarım
seçtiklerimden çok
reddedilmek için
ne kadar varsam
o kadar kimseyim kendime

güç kötü bir şey
kaderken de
kaldıramazken de
güç kötü bir şey
güçlüyken de
güçsüzken de
kaldığın yerden devam etmenin karanlığı
benzemiyor hiçbir çaresizliğe
kimin kaldığı yer var ki dünyada
kaldım sandığın yer
bizden geçendir çoğunlukla
içimizi parçalaya çoğalta
hâlâ gittiğim sona aceleci adımlarla
bütün iş birinin dediği gibi,
yavaşça acele etmek aslında

ölene kadar yavaşla işte
ölene kadar yavaşla
ne başkalaştırırsan o kadarsın
başkalarının imtihanlarından büyük gelecekler umma

çaresizlik bile bizden bir başkası yapmaya yetmez
bize biçilmiş döngüye katlanırız yalnızca
bir bakıma hiçbir yerdeyiz
bir bakıma yalnızca buradayız
var oluşumuzun ağırlığı altında ezilirken yapayalnız
ait olduğunu sandığın bütün grupların içinde yapayalnız
reddin imkânları sayım kayıpları yoklama kaçakları
sanma ki hayat bizi bekler başka kıyılarda
oysa biz buradayız
halsiz, kanıtsız
yılların neyi tarttığını bile bilmeden
kendi gücümüzün altında azala azala

kollarımız kadar kulaç kalplerimiz kadar sahil
hiçbir adanın almadığı yalnızlarız,
tamamlanmamış haritasında
define ve varlık
geleceğin tarihe dağıttığı kayıplar
bir gün birbirini bulmanın umuduyla

gölgemizle barışmanın uzun yolculuğu: büyümek
kendiyle tanışmayı erteler insan çoğu zaman
hayat yanlışlarla kısalır
başka biri olarak girdiğimiz bir kapıdan
bir diğeri olarak çıkarız
gündeliğe katlanmak için başkalarını kandırırken kendimizi yanıltırız
içimizi denerken yüzeriz farklı yüzlerle kendi içimizde bile
bu yüzden aşk yalnızca bir fikirdir
bu sefer gerçekleştirdiğini sandığın bir fikir
hep öyle oldu bende
hep saklı kaldı içimdeki anahtar
ve hep aynı kilitte kırıldı

fikirler de zamanla değişir
kırıldıkları yerde
kırıldıkları yer her şeyi değiştirir

zamanla bir şey söylemez artık kırılmak bile
sonra başka bir başlangıcın kapısında
aynı korkularla kalakalırız
daha önce de söylemiştim:
kimse yoktur kimsenin kimsesizliğine
her şiirin gizi başka bir şiirle
açıklar kendini
demiştim ya, hep öyle oldu bende
böyle katlandım kimsesizliğe
o birini ararken bile biliyordum
hiç kimse hiç kimse hiç kimse

Murathan Mungan
güncel Önemli Başlıklar