bugün

kurur gözyaşları,
sevdanın zaferi uzak durur gönüllerden,
kaybeder sevenler,
sevda; hasretin tuzağında vurulur.
hani şu bizim sinemanın önünden geçerken
sen eteklerini gururuna yeğ tutmuş geçerken
şarkılar şarkı değilmiş artık senin ardınsıra
bir tramvay senfonisi
giden insan kokusu
vakur bir seranatmış
hiç çicek satmazmış çingeneler
orospuları o yağmur ıslatmazmış
sen geçerken.
Yolun düşerse kıyıya bir gün
ve maviliklerini enginin
seyre dalarsan,
dalgalara göğüs germiş olanları hatırla,
selamla, yüreğin sevgi dolu
çünkü onlar fırtınayla çarpıştılar eşit olmayan savaşta
ve dipsizliğinde enginin yitip gitmeden
sana liman gösterdiler uzakta.?
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, 
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, 
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, 
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, 
yaşamak yanı ağır bastığından.

yaşamaya dair~nazım hikmet ran
insan bir kere âşık olmaya görsün.
Her şeyi sevdiğine yormaya başlıyor.
istanbul'u da sana yoruyorum,
Sonbaharı da...
Dün sabaha karsı kendimle konuştum
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum
Yokusun basında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum.
-Özdemir Asaf.
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
Dokunarak uçalım.

insanlardan buz gibi soğudum,
işte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.

cahit külebi
Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle, ufkuna bak.

Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu
Eser rüzgarların durgun ahengi.

Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen rüzgarlara sen kendini ver.

Ahmet Hamdi Tanpınar.
(bkz: cahit sıtkı tarancı)
(bkz: abbas)
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin
sen ülkemin yaz geceleri gibisin
saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında
beni unutma
ah! saklı gülüm
sen hem zor hem güzelsin.
- Nazım Hikmet Ran.
odayı saran odun kokusu,
dışarıda çiseleyen bir yağmur,
sıcak bir çay
aklımda çocukluğumdan kalma bir masal...
bağımlısı oldum hüzünlerimin ,
artık hüzünsüzlükten korkuyorum.
incitildim hem binlerce kez,
artık incinmeyince acı duyuyorum.

nizar kabbani
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.

Desem ki...
inan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme müsterih ol
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini

Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum

cahit sıtkı tarancı

Lise yıllarımda görür görmez ezberlemek istediğim şiirdir. Nasıl sevmişsin be adam nasıl mısralar bunlar.
kendime başlamak farz oldu

uzun bir marazdan doğmuşum ben
annemin gözleri acınacak bir ağaçmış
babamın teni durulmaz bir rüzgar
yeryüzü serhoş etmiş içimi
yeryüzü tok içimli bir esrarmış

kucağa sığmaz bir urmuşum
herkesin saate baktığı vakitte
bir yıkıntı olmuşum kendime
taşımayla bitmeyecek bir yıkıntı
gömleğim zifiriymiş, boynum
dayanmazmış bu kire, geçermiş
o mevsim de benim geçtiklerimle

kendime başlamak farz oldu

uyku boşlukmuş uyanıklık ateş
çamların dibinde dururmuşum
ellerimde leylak, ateş ensemi kemirdikçe
giz budur, dermiş gece
sözcükler zehirli birer başlangıçmış kendime
onlarla kurulmuş yoldan geldim
buraya geldim zehirli sözcüklerle
uzun bir marazdan doğmuşum ben
dile gelince çirkinleşen, acımsı
bir tat bırakan tende

çocuklar yağarmış odaya yokluktan
harfler, alkol günleri, yıpratıcı zaman
yıkamakla geçmez karartıymış yüzüm
kendini kanat sanıp çırparmış
bütün halleri kalmak olan
dönüp durduğum bir labirentmiş ev
şiirler bahçeye çıkarmış

kendime başlamak farz oldu

aksi desem ağırıma gider, hasta!
gözlerimi kapayıp bakarmışım aynaya
yağmur benim sevincimi silmekmiş
yağmur ben yokken gelmekmiş...

ii

kaldığım yeri unutmuşum
bilinen zamana geçmeli öyleyse...

anneme, benden artarsa bir sıkıntı
daha doğur dediydim, rahatlarsın!
utandı ve beni kendime fırlattı
dünyada bir sinek gibi gezindim
çorap yıkadım, ten ütüledim
çıkmaz evlere girdim ah !
ellerimi uçuşan şeylere buladım
içimde gizli bir görev vardı hep
ağaçların görünen yüzüne saklandım

kendime başlamak farz oldu

farzı kucağıma aldım, soyundum
velev ki ben baştan sona yanlışım
adımı koymanın anlamı ne
adıma dokunmanın, bu toprak beni
benden edecekse bu toprağın

sana yürümek yanılgısı ömrüm
asıl yanılgı yalnızca yürümek
rüzgarı hiç anlamadım suyu hiç
yollar sallandı bende

iii

bavulumun içine adımı yazıyorum

SiNAN ORUÇOĞLU
her helanın
vardır deliği,
içine sıç
kahpenin eniği.
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler,
izzetinefislerini yıkanlar
Hiçbir zaman yardım istemeyenler.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklara esir olanlar,
her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve
değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
veya bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
ihtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar
yavaş yavaş ölürler.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler.

Yavaş yavaş ölürler - Pablo Neruda
gün aşırı kuşlar uçar üstünden
sen arada kuş olur onlara katılırsın
ben bakar kalırım ardınızdan
kimselerin bilmediği yerlere gidersiniz
arkanızda çınlar kanat dolusu kahkahalar
önünüzde ufuk, derdinizde ben

öyle zamanlarda her şey flulaşır
iklim rayından çıkar, zaman kırılır
kafasını kaldıran herkese umut dağıtır gökyüzü
bir ben bilemem ne yapacağımı
bir ben bakıp arkanızdan
ağlarım

herkesin herkesten kaçmak istediği
herkesin her şeyi unutmak istediği
herkesin hiçbir şeye tahammül edemediği
bir yer olur muhakkak kim inkar edebilir
bizim şanssızlığımız bu, böyle anlarımız
saçma sapan bir tesadüfle anlamsızca kesişir
sen o anların ardında kuş olur göğe yükselirsin
ben o anların ardında bağırırım, sesim kesilir
Hiç kimseye yazıldı kalemimden.

Döküldü yanaklarından güz kırıntıları,
Kokun pencereye sindi yolları izlemekten.
Buz gibi mermiler öptü kırlangıçları,
Bir matem doğuverdi ufuk çizgisinden.
Buz gibi mermiler öptü kırlangıçları.

sokak kavuştu karanlığa, çekildi perdeler,
Yıldızlar dokundular kirpiklerine.
En güzel rüzgarlar teninden eserler,
Papatya doldururlar sonbahardan ellerine.
En güzel rüzgarlar teninden eserler.
şiirin bütün geçmişinin dışında
önceden açıklanan her şeyin dışında
örneğin en sıcak ülkelerin yazında
en soğukların kışında
yanarım üşürüm berbat olurum
hiç bir şeye yaramam
ama yinede seni severim
o zaman sende beni sev
evet.

Turgut uyar / ilkin
tut ki gecedir,
katiller huzursuz,
hırsızlar sinirli,
hainler ürkekçedir,
elleri telefona kendiliğinden uzanıyor,
ihanete gece müthiş bir gerekçedir,
ihbarlar birer sansar,
bir telefondan bir telefona atlar,

ihanet bir bilmecedir.
güz biter sular köpürür de,
kapanmaz gülüşünün açtığı yara.
uçurum olur cellat olur her gece. Ahmet Telli
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm
Düşmanlarımız dışında
Düşmanlarımız çünkü
Sevgiyi yok ettikleri için
Düşmanımız oldular-
Beyaz ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif yüreğiyle
Geçip gitti güvercinleri anımsatarak.
Uzaktaki şehir
Uykuya dalmıştır şimdi.
Düşündüm bir bir
Kardeşlerimin ne yaptıklarını
Nihat
Uyumuyor olmalı.
-Nefis bir şarkı
Söylüyor yandaki odadaki kız
Bir Rus
Halk şarkısı.
Ve şimdi koroyla
Başladılar-
Nihat düşünüyordur
Karanlıkta.
-Sanırım
Bir saatten sonra
Hapishanede
Dışardan söndürüyorlar ışıkları-
Beyaz ipek gibi yağdı kar
Bir kız kelebek adımlarıyla
Geçip gitti karın üzerinden.
insanlar kendi şarkılarını
Kendi hayallerini taşıyorlar.
Çağdaş şarkılar
Gerekli onlara
Hem Hayatlarının
Derinliklerinden söz eden
Gerçekleştirilmiş
Gerçekleştirilmemiş duygularından,
Hem
Kavgayı ateşleyen
Somut
Anlaşılır
Akıllı şarkılar.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Acılarla dolu bu dünyaya.
insafsızlık
Vahşet
Hala güçlü
Ve hala iktidarda.
insanlar
Ölüyorlar.
Gepgenç
Sımsıcak
Ölüyorlar
Sanki
Ölmüyorlarmış gibi.
Bir yandan sürüp gidiyor-
Hayat;
Bir yanda tel örgüler
Parmaklıklar.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Yağdı kirpiklerine bir kızın
Yağdı mavi bir nehre
Saçlarıma yağdı
Otobüslere
Ağaçlara
Evlere.
içimden okşadım onu.
Kelebek adımlarını
Yanımdan geçen kızın.
Herhangi bir kız
Hayalleri olan.
istedim ki
Daha güzel
Olsun şu dünya.
istedim ki
Beyaz
ipek gibi yağan karın altında
Bitsin artık
Bu sürüp giden alçaklıklar.
Bir bebek
Ölüm tehdidi altında yaşamasın
Beşiğinde.
Ve paramparça olmasın
Sımsıcak
Capcanlı
Yaşayıp giderken insanlar.
Bırakın, beyaz
ipek gibi yağan karın altında
Hayallerimiz olsun.
Yaşayalım
Özgür
Güzel
Düşünceli.
Anlatalım
Düşündüklerimizi birbirimize.
Sevinç egemen olsun her yerde
insanca
Bir kaygı.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar.
Yağsın.
Dünya daha güzel olacak
inanıyorum buna.
Bir insan kalbinin güzelliğine
Çocukluğuna
Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
inandığım kadar.
Ben senin kapkara saçlarına şiirler yazdım
Sen de gittin saçlarına boyalar çaldın
Her mevsimi sonbahar eylemek neydi ki ey canan
Bakışlarla parçalamak, büsbütün çürütmek neydi ha
Güle yazdım adını
Bülbül duysa kıskanır
Yar aşkından divanenim
Kim görse Mecnun sanır

Yar beni güllere yaz
Yaz beni gönlüne yaz
Al ömrümü al canım
Al senin ömrüne yaz

Güle sordum adını
Gün açılsın gör dedi
Yare ömrün vermezsen
Aşka ermen zor dedi

Gün açıldı tan oldu
Gül açıldı kan oldu
Ben aşkı satın aldım
Verdiğim bir can oldu

özhan eren .
Dublörü yok
hayatın acıları sek..

Yazan Panda