bugün

Her mısrada iki damla,
Sen gelirsin aklıma,
Her satırda saya saya,
Sen benimsin zannımca.
--spoiler--
Ah katılabilir miyim şu görünmez koroya
Varlıklarıyla güzelleştirdikleri zihinlere
Yeniden doğan şu ebedi ölülere
Cömertlik için atan kalplere
Cesaretle doğruya koşan bedenlere
Bencillikle biten her sefaleti küçümsemelere
Geceyi delen yıldızlar gibi yüce düşüncelere
Ve bütün naiflikleriyle kulağınıza fısıldayan
Sizi engin denizlere çağıran
şu görünmez koroya
Katılabilir miyim bir gün ben de?

Böyle yaşamaktır Cennet:
Dünya üzerinde ölümsüz bir beste…
--spoiler--

George Eliot
Yokluğun pazartesi sabahı
Kahvaltı yok,
zeytin gözlerini hatırlatır,
Tadım yok,
çayı şekersiz içiyorum,
Kendimden geçiyorum da
Sana gelemiyorum.
Çünkü ben geldiğimde seni bulsam bile,
Yetinemiyorum.
Senin bana gelmenin mutluluğuna değişemiyorum
Her gün öksüzüm,
Kimseye söyleyemediğimi
Herkesin bildiği halde
Bilmezden geliyorum, bilinmeze giderken…
Anladıklarımda var.
Mesala
Günlerin adı değişir ama yokluğun aynı.
Doğrulatmak saçma. Başka bedenlerde
Gelenler boşluğunu doldurmuyor
Ve boşluk yaratmıyor gidenler de.
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Yaralı bir şahin olmuş yüreğim
Uy anam anam
Haziranda ölmek zor
Haziranda ölmek zor!

Hasan Hüseyin korkmazgil
Eskisi kadar özlemiyorum seni,
Ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlar da...
Adının geçtiği cümlelerde, gözlerim dolmuyor...
Yokluğunun takvimini tutmuyorum artık.
Biraz yorgunum... 
Biraz da kirletti sensizlik beni!
Nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama
"iyiyim"ler yamaladım dilime.
Hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni...
Gel diye beklemiyorum artık,
Hatta istemiyorum gelmeni...
Benim derdim yeter bana banane!
Alıştım mı yokluğuna?
Tedirginim aslında,
Biraz kırgın...
Tedirginim aslında, seni unutuyor olmak,
Nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde.
Ara sıra geliyorsun aklıma, banane diyorum
Vaz mı geçiyorum varlığından?
Ya başkasını seversem?
inan o zaman seni hayatım boyunca affetmem.
görsel
görsel
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.
oysa herkes öldürür sevdiğini...
https://youtu.be/xWJJqYf4APE
Eski bir magirus bulsam girip içine ağlarım
Ne yana dönsem karanlık
bu ne biçim cumartesi
içimde bir gölge
Bilmiyorum neyin lekesi

Soğuk
Ve yorgunum
Gitmeliyim
Ama yorgunum
Susmalıyım artık
-ki dinleyen de kalmadı!-
Çok yorgunum

Boş bir vagon bulsam girip içine ağlarım
Tersiz ve telaşlıyım
Yolun sonuna doğru
Kopup dört yana dağılan
Tesbih parçaları gibiyim

Ama işte
Umut bu
Bitsin deyince
bitmiyor
Ömür gibi
Bitsin demek
Günah gibi

Kırık bir sandal bulsam girip içine ağlarım
Bütün unutulmuşluklarımı
Tek bir gecede unutup
Kabul eder mi beni
Tahta
Su
Ve karanlık

Uygunsuzum
Ve uykusuz
Kesilsin artık sesim
O, gelsin
Üstümü örtsün...
Saatler;
Sinsi bir kara akrep,
Yürür gibi sarı kumunda çölün,
Bayrağı kafasında asılı bir ölümü,
Değirmen taşları gibi,
Buğday değil, insan öğütür.
Birden işitilmez olsun ayak seslerim;
Gölgem bir başka sokağa sapıversin;
Unutayım bir anda her şeyi,
Nerde oturduğumu,
Bir tuhaf adem olduğumu Can adında.
Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi,
Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma;
Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah,
ilk defa görmüş gibi dünyayı,
Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi;
Hatırlamam artık değil mi, dostlar,
Hatırlamam artık garipliğimi?

Can yücel
görsel
Akşam.
Bulutlar gündüzden kalma,
Grinin geceyi aydınlatan tonu.
Ben,
Ben sen umuduyla dolu.
En sevdiğin şarkının nakaratı;
Dudaklarında mırıldanmakta olduğun.
ilk baharda yüzüne vuran,
Ilık bir rüzgar...
Tebessümün, kalbime zimmetli.
Ruhum,
Yaprakları aşıklar tarafından koparılmış bir papatya misali.
Bir seviyorum seni,
Bir de sevmiyorum kendimi.
Yahu nasıl sevebilirim,
Kendini ait hissetmediğin bir beni.

Sabah.
Çiğ ile ıslanmış, yaprakları dalların.
Hayallerim,
Uyurken, ayaklarımın yorgan dışında kalması gibi.
Bir ayaz ki gönlümde;
Kör duymamış, sağır görmemiş böylesini.
Yüzme bilmeden,
Yakmışım bütün gemileri okyanusun ortasında.
Bilir misin bilmem ama,
-Sahiden ben seni sevmekten başka bir şey bilmem-
Uzun yolculuklardan hep nefret etmişimdir.
Benim indiğim istasyonda,
Kavuşmanın esamesi okunmaz.

Hatalarım bir ben yarattı bugün,
Dünü varoluş, yarını yok oluş.
Ölüm,
Davetsiz bir misafir kapımda bekleyen.
Tanrı misafirini buyur etmektir tabiatım.
Henüz senin gönlüne misafir bile olamamışken.
PiA

ne olur kim olduğunu bilsem pia’nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia’yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim

ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia’nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia’nın
ölsem eksiksiz ölürdüm

Attilâ iLHAN.
Yamalı yerlerinden kanıyor hayat
Tutundugun günlerinden soluyor hayat
Bu yüzden salıver düşlerini kendi uğruna yansın
Salıver düşlerini ateslere abansin.
bahar gelmiş bak gülesim geliyor durmadan
çiçekler açmış falan hepsine gülesim geliyor
çınarın altında kadın oturmuş kanaviçe işliyor
kanaviçe ne bilmiyorum soruyorum kadın söylüyor
kanaviçe ne güzel kelime cümle içinde kullanmalıyım
-tabutumun üstüne kanaviçe işler misin?
Seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum...
Bak nasıl içinde gözlerimin
Eriyor damla damla keder
Karanlık ve isyancı gölgem nasıl
Tutsağı oluyor güneşin
Bak
Yok oluyor tüm varlığım ve beni
içine alıyor bir kıvılcım
Fırlatıyor taa doruklara
Bak nasıl
Sayısız yıldızla
Doluyor gökyüzüm benim

Uzaklardan geldin sen ve uzaklardan
Ve kokular ve ışıklar ülkesinden
şimdi bir teknedeyim seninle birlikte
Fildişi, bulut ve kristal
Götür beni ey yüreğimi okşayan umudum
Götür şiirlerin ve coşkuların kentine
Yıldızlarla dolu bir yol beni götürdüğün
çıkardığın yer yıldızlardan da yüksek
Bak
Nasıl yandım ben bu yıldızlarla
Ateşli yıldızlarla doldum ağzıma kadar
Durgun sularından gecenin saf ve kırmızı balıklar gibi
Yıldızlar topladım

(devamı bir aşağıdaki entryde)*
insan olan vatanını satar mı?
Suyun içip ekmeğini yediniz.
Dünyada vatandan aziz şey var mı?
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Onu didik didik didiklediler,
saçlarından tutup sürüklediler.
götürüp kâfire : «Buyur...» dediler.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Eli kolu zincirlere vurulmuş,
vatan çırılçıplak yere serilmiş.
Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Günü gelir çarh düzüne çevrilir,
günü gelir hesabınız görülür.
Günü gelir sualiniz sorulur :
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
*
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.

William SHAKESPEARE
Yalnızım gecenin ıssızlığında,
Taşlı bir yol ışıldar durur siste;
çevre suskun,kulak vermiş Tanrı´ya,
Yıldızlar konuşur birbiriyle.

Gökyüzünde görkemli bir şölen var!
Toprak,mavi bir ışıkta dinlenir..
Kimi bekliyorum,aradığım ne?
Yüreğimi böyle daraltan nedir?

Beklediğim hiçbir şey yok yaşamdan,
Geçmişten de pişmanlık duymuyorum;
özgürlük ve huzurdur aradığım!
Unutmak ve uyumak istiyorum!

Ama benim uyumak istediğim
O soğuk uykusu değil ölümün..
Yaşam da uykuya dalsın içimde,
Usul usul inip kalkarken göğsüm;

Gündüz gece,tatlı ezgileriyle
Bir ses türküsünü söylesin aşkın..
Yeşil dallarıyla ulu bir meşe
Eğilsin üstüme ve hışırdasın.

Mihail Yuryeviç Lermontov
https://www.youtube.com/watch?v=hAohPYqxYoM
görsel
görsel

bütün çocuklar
yokluk bilmesinler
et, şeker, süt bulsunlar
giyimli, tok ve rahat
gitsinler okullara
sınıflarını geçsinler.

büyükler biraz daha yorulsun
onlarda büyüsünler
onlarda mesut olsunlar
geçti, kaç savaş ezikliği
çocukları düşünsünler
çocuklar iyi günler görsünler.

behçet necatigil
...

başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
oldurduğun yemişlerin ağırlığından
dallarım yere değiyor
güneşi batmadan saçlarının
bir dolunay doğuyor bakışlarından
gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
ölebilirim artık

ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
baksana; parmak uçlarım ateş
lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
benimle meydan oku her çaresizliğe
benimle uyu, benimle uyan
birlikte varalım on üçüncü aylara.

ümit yaşar oğuzcan