gecenin şiiri

entry13367 galeri929 ses19
    419.
  1. sap gibi bırakıp nereye gittin?
    ortalıkta yoktun; kayboldun, bittin!
    çok kırıldım sana, beni incittin...
    bundan sonra seninle helaya gitmem!

    kazık gibi kaldım ben orta yerde...
    sevgin duruyordu, her an içeride(?!)...
    kırık bir gönlüm var, sensiz kederde...
    bundan sonra seninle helaya gitmem!

    böyle mi vermiştik hani sözleri?
    yokuşa getirdin bana düzleri,
    geceye çevirdin sen gündüzler...
    bundan sonra seninle helaya gitmem!

    bakınıp da kaldım, beynim uyuştu...
    yüzüm bir gerildi, bir de buruştu...
    ayrılığa gönlüm, sanma alıştı...
    bundan sonra seninle helaya gitmem!
    ahmet hoşgör
    1 ...
  2. 420.
  3. oysa herkes öldürür sevdiğini
    (bkz: ramiz dayı)
    (bkz: oscar wilde).
    1 ...
  4. 421.
  5. ben tanrı olsaydım intihar ederdim
    insanlarla birlikte acı çekmeyi öğrenemediğim için
    ben tanrı olsam intihar ederdim.
    1 ...
  6. 422.
  7. Yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi.
    kardeşcesine..
    1 ...
  8. 423.
  9. öyle bir seveceksin ki bazen,
    ya da hep seveceksin.
    bazenler bazı zamanlarda bezdirecek canından.
    sen bezsen de seveceksin.

    düşünmeden seveceksin çoğu zaman.
    çünkü düşünebilenin yoktur aşkla işi.
    bu şey, işin olsa da seveceksin,
    olmasa da...

    sık sık seveceksin çoğu zaman,
    sevgini sıkacaksın kollarınla.
    merhamet etmezsen olmaz,
    başını okşasan da seveceksin,
    okşaya'ma'san da...

    şartsız seveceksin sonunda.
    bu yüzden, demeyeceksin asla!
    demediğin gibi bakacak bir yüzün de olmayacak.
    bakmadan seveceksin;
    durmadan,
    alelacele,
    dokunmadan,
    hissetmeden
    görmeden,
    duymadan seveceksin.

    istesen de seveceksin;
    istemesen de...
    ama en sonunda,
    sen de seveceksin.
    1 ...
  10. 424.
  11. istersen uzanabilirsin, gerçekten
    ne fark eder ha bir anlık ha bir yaşamlık
    çoktandır izlemek istediğim bir film var yanımda
    yanında patlamış mısır da yeriz tuzlu tuzlu
    hayattan konuşuruz, ordan burdan
    belki bizim de ortak korkularımız vardır, sıradan
    belki ortak bir hayal bile kurarız, gerçekleşmeyen

    günün birinde ıssız bir sahilde,
    ben hamakta uzanıp gökyüzüne bakarken
    sen masmavi denizden yeni çıkmışken
    tuzlu tuzlu tenine dokunurum
    sahiden
    istersen uzanabilirsin gerçekten.

    zeynep tunuslu
    1 ...
  12. 425.
  13. 426.
  14. sen bu kadar akıllının içinde nasıl
    nasıl delisin böyle?

    sevdan kıl beni, kaybetme ellerimi
    tutmazsam
    dağlara çığ düşerken, o çınarlar susarken
    tutmazsam kırılır elim
    tutmak kirlenir...

    ben yolculuğum
    sen bildiğim yol gibi
    toplayıp ıssızlığa kirlenen eylülleri
    geç hiç eskitmeden sevgileri
    bazen de çalarak kendime bedenimi
    gimesen,
    geçmesem yollar kirlenir...

    benden kalan incelikler var sende
    ateşimin örsüsün, sana akar ırmaklarım
    akar
    ve biterim

    bitmesek taşarız
    bitmek kirlenir...

    topla denklerini ürkmeden
    külü dök, ateşi yüklen
    kentlerde yazısı silik duvarlarsa, bulvarlarsa geçilen
    sen, sen ol apansız gelen gece bitmeden
    gelmesen söz kirlenir

    kime ait se kucağın
    açık tut
    ve diri
    tutmasan insanlığın kirlenir...

    bak sevda bu, tut sözlerimi
    hem kim var ki böyle sevecek seni?

    öpmesem dudakların,
    yazmasam şiir
    sevişmesem kadınlığın kirlenir...

    ve bir gün değil, her gün her şey kirlenir
    çalarak bir şeylerin hayattan ve insandan
    yenibaştan
    yenibaştan

    kirlenmeyen tek şey ise
    kirdir...
    3 ...
  15. 427.
  16. ey saçlari "alagarson" kesik hanım kız!
    gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!
    bacağımla alay etme pek topla diye.
    bir sorsana o topallık nerden hediye ?

    sen şişli'de danserken her gece , gündüz
    biz ötede ne ovalar ,çaylar,ne dümdüz
    yaylaları geçtik,karlı dağları aştık;
    siz salonda dansederken bizler savaştık.

    ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız,
    gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!
    olan işler dimağını azıcık yorsun!
    biliyorum elbisemle eğleniyorsun;

    biliyorum baldırını o kadar nazla
    örten bir tek ipek çorap kıymetçe fazla
    benim bütün elbisemden... hatta kendimden...
    biliyorum:çünkü bugün şu dünyada ben

    neyim? bir hiç... işe güce yaramaz,topal...
    sen saglamsın senin hakkın dünyadan zevk al:
    çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz
    siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz!

    ey gözünün rengi bana yabancı güzel,
    her yolcunun uğradığı ey hancı güzel!
    sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün
    yapıyorduk bizde kanla, barutla düğün.

    sen o sıcak odalarda cilveli , mahmur
    dolaşırken... bizde tipi,fırtına,yağmur,
    kar altında kanlar döktük,canlar yıprattık;
    aç yaşadik, susuz kaldık,taşlarda yattık

    sen açılmış bir bahardın , biz kara kıştık;
    bizden üstün ordularla böyle çarpıştık...
    gülme bana bakıp pek arsız arsız
    sen ey dışı güzel,fakat içi çamur kız!

    sana karşı haykıranı mecbursun dinle;
    bugün hesap göreceğiz artık seninle:
    ben cephede geberirken, geride vatan
    aşkı ile bin belali işe can atan

    anam,babam,karım,kızım eziliyorken
    dağlar kadar yük altında...gel,cevap ver,sen
    bana anlat,anlat bana, siz ne yaptınız?
    köpek gibi oynaştınız ,fuhşa taptınız!

    anavatan boğulurken kıpkızıl kanda
    yalniz gönül verdiniz siz zevke,cazbanda...
    ey nankör kiz,ey fahişe unutma şunu:
    sizin için harbederken yedim kurşunu.

    onun için topal kaldı böyle bacağım,
    onun için tütmez oldu artık ocağım.
    nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda
    sallanarak ölü kaldık biz bataklarda.

    kalbur oldu süngülerle çelik bağrımız,
    bu amansız boğuşmada öldü yarımız,
    ya siz nasıl yaşadınız? bizim kanımız
    size şarap oldu sanki... şehit canımız

    güya sizin mezenizdi ! yiyip içtiniz;
    zıpladınız,kudurdunuz arsız,edepsiz!...
    gerçi salonlarda "yıldız" dı senin adın,
    hakkikatte fahişesin ey alçak kadın!

    ey allıklı ve düzgünlü yosma bil şunu:
    bütün millet öğrenmiştir senin fuhşunu.
    omuzunda neden seni fuzuli çeksin?

    kinimizin şiddetiyle gebereceksin!..
    4 ...
  17. 428.
  18. sayın tanrıya kalırsa seninle yatmak günah.
    daha neler,
    bosunaymıs gibi bunca uzaması saçlarının.
    ben böyle canlı saç görmedim ömrümde,
    her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor.

    Cemal süreya
    3 ...
  19. 429.
  20. Şubatın soğuk günlerinde, karla karışık yağdın gönlüme.
    Daha yolun başında senli şubatları düşünür oldum.
    Karın eşsiz yağışı, aşkım kadar özeldi , o gece.
    Ben karda kara gözlerine tutuldum.

    ismini işledim sen kadar temiz şiirlerime,
    Çok uzaklardan geldim gönül tahtına kuruldum.
    Sonra gözyaşlarını yalansız sevgimle sildim,
    Ben karda kara gözlerine vuruldum…

    Saçlarıma ak, ellerime nasır düşse de,
    iki kalem var elimden hiç düşmeyecek.
    Ve bir kalp senin için atacak…
    Sen dur demedikçe hiç durmayacak.

    (bkz: sevgiliye şiir yazmak)
    1 ...
  21. 430.
  22. Gülün tam ortasında ağlıyorum
    Her akşam sokak ortasında öldükçe
    Önümü arkamı bilmiyorum
    Azaldığını duyup duyup karanlıkta
    Beni ayakta tutan gözlerinin

    Ellerini alıyorum sabah kadar seviyorum
    Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
    istasyonda tiren oluyor biraz
    Ben bazan istasyonu bulamayan bir adamım

    Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum
    Her nasılsa sokağa düşmüş
    kolumu kanadımı kırıyorum
    Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı
    Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene.

    cemal süreya. evet.
    3 ...
  23. 431.
  24. 'sevgileri yarınlara bıraktınız
    çekingen, ttuk, saygılı.
    bütünyakınlarınız
    sizi yanlış tanıdı.

    bitmeyen işler yüzünden
    (siz böyle olsun istemezdiniz)
    bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi
    kalbinizde kaldı.

    siz geniş zamanlar umuyordunuz'
    çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
    yılların telaşlarda bu kadar çabuk
    geçeceği aklınıza gelmezdi.

    gizli bahçenizde
    açan çiçekler vardı
    gecelerde ve yalnız
    vermeye az buldunuz
    yahut vakit olmadı
    b. necetigil
    2 ...
  25. 432.
  26. saat dört yoksun
    saat beş, yok
    altı, yedi, ertesi gün
    daha ertesi
    ve belki kimbilir...

    kitap okurum
    içinde sen varsın
    şarkı dinlerim
    içinde sen
    oturdum ekmeğimi yerim
    karşımda sen oturursun
    çalışırım,
    karşımda sen

    en güzel deniz,
    henüz gidilmemiş olandır
    en güzel çocuk
    henüz büyümedi
    en güzel günlerimiz
    henüz yaşamadıklarımız
    ve sana söylemek istediğim
    en güzel söz
    henüz söylememiş olduğum sözdür
    o şimdi ne yapıyor?
    şu anda şimdi, şimdi, şimdi
    evde mi, sokakta mı?
    çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
    kolunu kaldırmış olabilir mi, hey gülüm
    beyaz kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi
    o şimdi ne yapıyor
    şu anda şimdi, şimdi, şimdi
    belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor

    belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir
    her kara günümde onu bana
    tıpış tıpış getiren sevgili
    canımın içi ayaklar
    ve ne düşünüyor, beni mi?
    yoksa ne bileyim
    fasulyenin neden
    bir türlü pişmediğini mi?
    yahut insanların çoğunun neden böyle
    bedbaht olduğunu mu?
    o şimdi ne düşünüyor
    şu anda şimdi, şimdi

    saat dört yoksun
    saat beş, yok
    altı, yedi, ertesi gün
    daha ertesi
    ve belki kimbilir...

    nazım hikmet ran
    2 ...
  27. 433.
  28. kulak verin sözlerime iyice,
    herkes öldürebilir sevdiğini
    kimi bir bakışıyla yapar bunu,
    kimi dalkavukça sözlerle,
    korkaklar öpücük ile öldürür,
    yürekliler kılıç darbeleriyle!

    kimi gençken öldürür sevdiğini
    kimileri yaşlı iken öldürür;
    şehvetli ellerle öldürür kimi
    kimi altından ellerle öldürür;
    merhametli kişi bıçak kullanır
    çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.

    kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
    kimi satar kimi de satın alır;
    kimi gözyaşı döker öldürürken,
    kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
    herkes öldürebilir sevdiğini
    ama herkes öldürdü diye ölmez...

    bir de bu sesten dinleyin:

    6 ...
  29. 434.
  30. attila ilhan diyelim bu gece .



    on iki sıfır beş'te izmir'de bir yıldız kaydı
    imbat durmuştu kan ter içindeydim
    akdeniz'in elindeydim söz temsili
    ışıklı bir tesbih karşıyaka'ydı
    istanbul deyip mendebur sisli
    bir deniz kahvesinde içiyordum
    istanbul soluk yeşil bir tramvaydı
    sultanahmet demişti inliyordu
    on iki sıfır beş'te izmir'deydim allahım
    şiir deniz gibi kımıldıyordu

    on iki on beş'te istanbul'a dağılmıştım
    hilâl gibi bir kızcağız beşiktaş'ta
    rüyasını dokuyordu ondan bıkmıştım
    çiğ mürekkep ve aseton kokuyordu
    sarıyer'de balıkçılar denizi çekiyordu
    deniz büyük büyük içini çekiyordu
    on iki on beş'te bir kadeh cin parlatmıştım
    kadehimi kırmıştım elim ayağım telaşta
    vezüv içime çökmüştü şaşırmıştım
    napoli'de gözlerim güneş diye doğmuştu
    on iki on beş'te istanbul'da allahım
    gökyüzü birdenbire buz gibi soğumuştu

    on iki otuz beş'te napoli garında bir tren
    çırpınıyordu aşağılık bir gemici barında
    ben burnumu şaraba sokmuştum
    katiyyen sarhoştum kirpiklerim yanıyordu
    santa-lucia civarinda bir karanlık
    bir iştahsız orospu bulmuştum bilmem neden
    uyuyup uyuyup uyanıyordu
    on iki otuz beş'te napoli garı'nda ben
    utanmasam bilet parası dilenecektim
    paris diye ölecektim uzaktan
    notre-dame'ın çığlıklarını dinliyordum
    kalbim köpürmüştü anlıyordum
    on iki otuz beş'te napoli'de allahım
    uyuyamıyordum uyuyamıyordum

    on iki elli beş'te paris'te kan çıktı
    içimdeki bozgun büyüyordu herkeste
    bir telâş vardı herkes acıkmıştı
    önüne gelen bir sual soruyordu
    ben daima bir sual soruyordum
    afrika bulut gibi üstüme yürüyordu
    on iki elli beş'te sen uyandığın zaman
    ben paris'teydim gare du l'est'de
    yoksul bir oteldeydim kahrımdan
    seni terketmiştim hırsımdan
    kendimi içkiye vermiştim mektuplarını
    yakıp yırtmıştım bütün mektuplarını
    bana yazdıklarını yazmadıklarını
    on iki elli beş'te içimde isyan çıktı
    paris çıldırmıştı ben çıldırmıştım`
    artık öteki ömrümü yaşayacaktım `attila ilhan .
    1 ...
  31. 435.
  32. mevsimler gibiyim
    zor alıştırırım kendime
    belli başlı bir değişkenim
    soğuk,sıcak,ıslağım kimilerine

    bazen hayvanlar gibiyim
    sorgusuz sualsizdir hareketlerim
    yanlışlarım vardır kimse bilmez ben bilirim
    bazen boğazımda düğümlenirim
    derdimi sadece gözlerimle anlatabilirim

    bazen bir kadın gibiyim
    güzel bir kadın gibidir hayallerim
    bir o kadarda ulaşılmaz hayallerim
    bir o kadarda gözükmez hayallerim

    bazen bir gurbet gibiyim
    ulaşılmaz olur sevdiklerim
    rüyalarımda gözükür sevdiklerim
    ümit ederim, belki kavuşabilirim

    bazen bir turist gibiyim
    uyandığımda nerede olduğumu zor bilirim
    birilerine sorarak hareket ederim
    beni anlayan görünce hemen yanında bitiveririm.
    4 ...
  33. 436.
  34. bu yürek
    seni seveceğini biliyordu herhalde
    bu kafa seni kuracağını seziyordu hanidir
    bire bin veren buğday
    elmadaki mayhoşluk
    hukuki beşer
    çınçınlı hamam
    çizmedeki kedi
    sanki elleriyle koymuşlar gibi
    ikimizden bir işmar

    seni sevmemiş olsam , sözlerim yarı yarıya
    gözlerim yarım
    ellerim çolak hüseyin eli
    seni sevmesem , nefes almayı beceremem ki
    bugün günlerden ne ?
    cumartesi
    seni sevdiğim için , cumartesi elbet
    seni sevdiğim için , bak temmuz ayındayız
    ayşe onbaşı , pir sultan abdal , büsbütün sevdalıyım sana
    bu gemiler nereye gidiyor , seni sevdiğim için
    seni sevdiğimden , suyun akası geliyor
    bacaların tütesi
    nurhayat'ın halleri , seni sevdiğim için güzel
    ibrahim'in dilleri
    insan seni sevince , tutsaklığa kızar tabi
    savaşın adı geçse , cinifrit olur
    ereğli'nin kömürünü düşünür , ne kömür o be
    raman'ı düşünür , çukurova'yı düşünür
    seni sevdiği için , haliç'te bir uğultu
    marmara'da bir deniz
    isparta bahçesinde güller
    seni sevdiği için goncalanıyor
    seni sevdiğim için , kilim dokuyor avşar’da
    yarın sabahlar , seni sevdiğim için icat edildi
    penisilin , halk şiiri , canlı sinema
    mapushaneler , yedi düvel , harbi ispanyol nezlesi
    sultan hamid , don civani
    ne bilsinler seni sevdiğimi
    başaklanmayan yulafa söylemeli
    cılk yumurtaya
    paslı demire
    kulağını bükmeli kurtlu kirazın
    hoşnut değilllerse bu gidaşattan
    akıl etsinler seni sevdiğimi ,
    yeşille turuncunun kafa barıştırması , bu sevdadan ötürü
    tepemizdeki o göçmez tavan
    sulardaki yakamoz , ortancadaki pembe
    ben seni sevdim diye
    bingöl vilayetinde , kamyondan inince
    tığ gibi bir delikanlıya soruyorum
    siz nerenin bulutlarısınız böyle ?
    biz sizin sevdanızın bulutlarıyız
    bir yıldızlı akşamı varsa ankara’nın
    1953 kışları içinde
    karnı tok , sırtı pekse hısım akrabanın
    konu-komşu , dirlik düzenlik içindeyse
    birbirimizi daha çok sevelim diye
    insan seni sevince iş-güç sahibi oluyor
    şair oluyor mesela
    meyhaneden cayıyor bir akşamüzeri
    caysın be güzel
    caysın be iyi
    tütünü bırakıyor , tütün neyime zarar
    keseme zarar , ciğerime zara , sevdama zarar
    seni sevince adamın papuçları eskimiyor
    beti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi
    seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen
    saçları zencefilli
    erkencecik evine dönmek istiyor canı
    hep seni düşün
    hep seni yaşat
    hep seni yıka
    seni doyur üç öğün
    seni bir kanım uyut , sonra uyandır
    lokman hekim , seni sev diyor bana
    seni sevmeseydim , ilkbaharı kodunsa bul gayrı
    istanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde
    umut diye bir şey yoktu ki , seni sevmeseydim
    hak , hukuk , bereket diye
    eşitlik , kardeşlik , hürriyet diye
    yüreğime sağlık ne iyi ettim!

    Metin Eloğlu - lokman hekimin sev dediği
    4 ...
  35. 437.
  36. akrep gibisin kardeşim,
    korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
    serçe gibisin kardeşim,
    serçenin telaşı içindesin.
    midye gibisin kardeşim,
    midye gibi kapalı, rahat.
    ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
    bir değil,
    beş değil,
    yüz milyonlarlasın maalesef.
    koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
    ve bu dünyada, bu zulüm
    senin sayende.
    ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
    ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
    kabahat senin,
    - demeğe de dilim varmıyor ama -
    kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
    3 ...
  37. 438.
  38. ne sen sezarsın
    ne de ben brütüs
    ne ben sana kızarım
    ne de zatın bana zahmet edip küssün
    artık biz seninle düşman bile değiliz.
    not:anlayana
    3 ...
  39. 439.
  40. 440.
  41. Yanyana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
    Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
    Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
    Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler

    Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
    Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
    Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
    Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

    (bkz: ATAOL BEHRAMOĞLU)
    4 ...
  42. 441.
  43. Can verme sakın aşka, aşk afeti candir.
    Sakın isteme sevdayi, gam aşkta her an,
    Aşk yakar...

    Aşk icre azar olur, bilirem kim. (bilirem kim bilirem kim)
    Her kimse aşıktır, işi ahu figandir.
    Aşk yakar, yakar...
    1 ...
  44. 442.
  45. MENDiLiMDE KAN SESLERi

    Her yere yetişilir
    Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
    Çocuğum beni bağışla
    Ahmet Abi sen de bağışla
    Boynu bükük duruyorsam eğer
    içimden öyle geldiği için değil
    Ama hiç değil
    Ah güzel Ahmet abim benim
    insan yaşadığı yere benzer
    O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
    Suyunda yüzen balığa
    Toprağını iten çiçeğe
    Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
    Konyanın beyaz
    Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
    Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
    Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
    Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
    Öylesine benzer ki
    Ve avlularına
    (Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
    Ve sözlerine
    (Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
    Ve bir gün birinin adres sormasına benzer
    Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
    Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
    Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
    Minibüslerine, gecekondularına
    Hasretine, yalanına benzer
    Anısı işsizliktir
    Acısı bilincidir
    Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
    Gülemiyorsun ya, gülmek
    Bir halk gülüyorsa gülmektir
    Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
    Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
    Dirseğin iskemleye dayalı
    -- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
    Cıgara paketinde yazılar resimler
    Resimler: cezaevleri
    Resimler: özlem
    Resimler: eskidenberi
    Ve bir kaşın yukarı kalkık
    Sevmen acele
    Dostluğun çabuk
    Bakıyorum da simdi
    O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
    Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
    Biz eskiden seninle
    istasyonları dolaşırdık bir bir
    O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
    Nazilli kokardı
    Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
    Kıl gibi ince istanbul yağmurunun altında
    Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
    Kadının ütülü patiskalardan bir teni
    Upuzun boynu
    Kirpikleri
    Ve sana Ahmet Abi
    uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
    Sofranı kurardı
    Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
    Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi
    Çocuklar doğururdu
    Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
    O çocuklar büyüyecek
    O çocuklar büyüyecek
    O çocuklar...
    Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
    Umudu dürt
    Umutsuzluğu yatıştır
    Diyeceğim şu ki
    Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
    Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
    Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
    Çocuklar, kadınlar, erkekler
    Trenler tıklım tıklım
    Trenler cepheye giden trenler gibi
    işçiler
    Almanya yolcusu işçiler
    Kadınlar
    Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
    Ellerinde bavullar, fileler
    Kolonyalar, su şişeleri, paketler
    Onlar ki, hepsi
    Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
    Ah güzel Ahmet Abim benim
    Gördün mü bak
    Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
    Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
    Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
    Gelse de
    Öyle sürekli değil
    Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
    O kadar çabuk
    O kadar kısa
    işte o kadar.

    Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
    Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
    Mendilimde kan sesleri.
    Edip CANSEVER
    2 ...
  46. 443.
  47. Pek rengine aldanma felek eski felektir
    Zira feleğin meşreb-i nasazı dönektir

    Ya bister-i kemhada ya viranede can ver
    Çün bay u geda hake beraber girecektir

    Allah'a sığın şahs-i halimin gazabından
    Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir

    Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm
    Şirin dahi kasdetmesi cana gülerektir

    Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma
    Zerduz palan ursan eşşek yine eşşektir

    Bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde
    işret güher-i ademi temyize mihenktir

    Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
    Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir

    Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz
    Divanelerin hemdemi divane gerektir

    Afv ile mübeşşir midir eshab-ı meratib
    Kanun-i ceza acize mi has demektir

    Milyonla çalan mesned-i izzete serefraz
    Birkaç kuruşu mürtekibin cay-i kürektir.

    ziya paşa. evet.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük