Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,
Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
inleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun fili mi,
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer,
ibret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan,
Nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan.
Niyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan,
Önü yoktan, sonu boktan, bu kuru da'vadan
Utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer.
Ne şeriat, ne tarikat, ne hakikat, ne türe,
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
Cahilin korku kokan defterini Tanrı düre!
Ma'rifet mahkemesinde verilen hükme göre,
Cennet iflas eder, efsane-i Adem de geçer.
Serseri Neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne,
Girmemiştir bu avalim, bu bedyi' gözüne.
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.
Pir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne,
Hak olur pir-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer.
hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili,
biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü.
dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı.
kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk...
yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
yaşamak ne güzeldir be sevgili...
sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek...
ve o vaz geçilmez sancılarını duyarak hayatın...
Öyle yalnız kaldım ki hayatımda
Kimi gün öldüm kimi gün ilah oldum
Çok zaman annemin dizlerine hasret
Koydum başımı kendi dizlerime
Doya doya ağladım
Paylaşırsa dost paylaşırmış
insanın derdini sevincini
Dost ümidiyle ortalığa düşmeye gör
Hangi kapıyı çalsan kimseler yok
Hangi omuza dokunsam yabancı çıkar
Aşık mı olmadım taparcasına
Bir Mecnun geçti o çöllerden bir de ben
Diz mi çektirmedim alemde Kerem gibi
Ferhat gibi gürz mü sallamadım dağlara
Ne Leyla yar oldu bana ne Aslı ne Şirin
O gün bugün sırtımı kendim sıvazlıyorum
Sabahları sokağa çıkmadan evvel
Cesaret şairim cesaret
Kendi saçlarımı okşuyorum geceleri
Sevgilimin saçları niyetine.
her yeni aşkta kandırdın beni gönül
hepsi güneş kadar sıcaktı ama
hiçbiri yoktu yanımda geceleri
acı bana artık gönül
ben vazgeçtim sevmekten...
biraz da sen üzül
kalınca halatlarla
farzet ki bağlamışsın kendini yaşamaya,
sözünde erkeklik var
düşlerin sarımtrak,
bütün cefasını çekmişsin dünyanın,
halin bir hayli hüzün uzun zamandır,
yetmiş sana, doymuşsun,
bileklerin ağrıyor
hislerin morarmış,
hayatını onun bunun,
keyfine harcamışsın çoktan,
kendini çözecek gücün kalmamış.
farzet ki zalim,
çalmış götürmüş tüm imkânları,
sen geride,
kalbürüstü bir akardeon solosu,
ince telli, kırılgan biz sazsın,
hiç bir melodiye uyamıyorsun,
kendi akordundasın,
her taraftan sesler geliyor,
kaçırmak istemiyorsun kendi ritmini,
bağımlısın,
birisini seviyorsun,
sevmekten beter, yanıyorsun,
aşıksın,
sesine müptelasın besbelli,
oysa halatla sarılmışsın iyice
canın hayli sıkkın,
yazmak değil yaşamak
derdin,
biliyorsun ki bu yüzden
böyle saçmalıyorsun.
tak.
bırakıyorsun.
hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
ve zehir - zıkkım cigaram.
gene bir cehennem var yastığımda,
gel artık...
En uzak mesafe ne Afrikadır,
Ne Çin, Ne Hindistan,
Ne seyyareler
Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir..
Birbirini anlamayan
Bir gülüş kadar içten
Bir gülüş kadar gerçeğiz
Kim olduğumuz, ne olduğumuz önemli değil
Kendimizi ifade edebildigimiz yerdeyiz
Sevildiğimiz kadar değil
Sevebildiğimiz kadar değerliyiz!
bakışlarda küçümseyiş okuyorum
yalnızım, bedbahtım, tesellisizim.
gökler sağır, sesim boğuk
ve lanet okuyorum talihime
kıskançlıktan kuduruyorum
kiminin ikbalini
aczimden utanıyorum.
hazlarım iğrendiriyor beni.
o zaman sen geliyorsun aklıma,
ve birden bire kanatlanıyorum, bir tarla kuşu gibi, mest
içim aydınlıkla doluyor, yükseliyorum yükseliyorum
neşideler söylüyorum hayata,
göklerin eşiğinden
bana ne toprağın çirkinliğinden
insanların zilletinden bana ne?
hatıran öyle sonsuz bir hazine
ve sevgin öyle büyük mutluluk ki dostum!
en mağrur hakanların tacını
hor görüyorum
pekin günlük güneşlik,
korede yağmur mu yağıyor ahmet?
yüzükoyun sürünüyor musun çamurda
peşince namlunun?
elâ gözlerin dumanlı,
kabarmış damarları alnının
kimi öldürmeğe gidiyorsun?
yedi deniz ardında kaldı anadol
hane halkıyla beraber.
onlar bu yıl vermedi vergiyi.
öldü sarı öküz,
dayı oğluna göründü gurbet
kimi öldürmeye gidiyorsun ahmet?
yedi deniz ardında kaldı anadol
köy halkıyla beraber.
onlar bu yıl toprak istedi ali bey çiftliğinden.
dövüşüldü candarmalarla.
dursun vuruldu,
yaralandı koca anan,
hapise düştü millet.
kimi öldürmeye gidiyorsun ahmet?
bu gece, bu gece,
uykusuzum, kederliyim, deliyim,
yüzümde uzak sevgilerin serin aydınlığı,
drmıyalım şehir şehir, yıldız yıldız karanlıkta,
bu gece ölmemeliyim.
yeniler beyazlığımı vakte ve ellerime,
silahlı kızoğlan kızlar saygısızca soyunup, ey.
insanliğim ağrır da mağralarda,
bu gece, bu gece,
dönmüş üstüme güney.
artık büyümüyorum ana, haberin olsun,
nasıl büyümüşüm evvelce?
karşımda koca bir evren yürür gider,
bir soluk yaladı beniateşden ve akıldan,
bu gece
bu gece, bu gece,
uykusuzum, kederliyim, deliyim,
yüzümde uzak sevgilerin serin aydınlığı,
drmıyalım şehir şehir, yıldız yıldız karanlıkta,
bu gece ölmemeliyim.
yeniler beyazlığımı vakte ve ellerime,
silahlı kızoğlan kızlar saygısızca soyunup, ey.
insanliğim ağrır da mağralarda,
bu gece, bu gece,
dönmüş üstüme güney.
artık büyümüyorum ana, haberin olsun,
nasıl büyümüşüm evvelce?
karşımda koca bir evren yürür gider,
bir soluk yaladı beniateşden ve akıldan,
bu gece
seziyorum ki kaçacaksın..
yalvaramam koşamam
ama sesini bırak bende
biliyorum ki kopacaksın
tutamam saçlarından
ama kokunu bırak bende
anlıyorum ki ayrılacaksın
cok yıkkınım yıkılamam
ama rengini bırak bende
duyumsuyorum ki yiteceksin
en büyük acım olacak
ama ısını bırak bende
ayrımsıyorum ki unutacaksın
acı kurşun bir okyanus
ama tadını bırak bende
nasıl olsa gideceksin
hakkım yok durdurmaya
ama kendini bırak bende...
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
bir esmer kadındır ki kaldırımlarda gece
vecd içinde başı dik, hayalini sürükler,
simsiyah gözlerine bir an gözüm değince,
yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der
ondan bir temas gibi rüzgar beni bürür de,
tutmak, tutmak isterim onu göğsüme alıp,
bir türlü yetişemem fecre kadar yürür de,
heyhat! o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.
arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım,
onu bir başkasına ram oluyor sanırım,
görsem, pencerelerde soyunan bir karaltı.
varsın bugün bir acı duymasın gözyaşımdan,
bana rahat bir döşek serince yerin altı,
bilirim, kalkmayacak, bir yar gibi başımdan!