gecenin şiiri

entry13367 galeri929 ses19
    319.
  1. Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
    Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
    Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
    Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

    özdemir asaf.
    1 ...
  2. 320.
  3. Beni bu güzel havalar mahvetti,
    Böyle havada istifa ettim
    Evkaftaki memuriyetimden.
    Tütüne böyle havada alıştım,
    Böyle havada aşık oldum;
    Eve ekmekle tuz götürmeyi
    Böyle havalarda unuttum;
    Şiir yazma hastalığım
    Hep böyle havalarda nüksetti;
    Beni bu güzel havalar mahvetti.
    2 ...
  4. 321.
  5. Gidilmemesi gereken bir içkievi
    (Dişçiler, sakatlar, kalbi çürükler gitsin)

    Gidilmemesi gereken bir ev Dikmen’de
    (Üç kaatçılar, yalacılar, pijamalılar gitsin)

    Gidilmemesi gereken bir ev Y. Mahalle’de
    (Dönekler, uğrular, şerbetçiler gitsin)

    Yolcu bir bardak çay için benimçin
    (Aşıklar, şairler, işsizler içsin)

    Yaprak, mevsimin içi ve Çin-i Maçin
    (Devrimciler, namus erbabı, doğrucular içsin)

    Yolcu o şarkıyı bir kez daha dinle benimçin
    (Çıplaklar, mert kişiler, kuzular içsin)

    Bin dokuz yüz o yıllarda içtiğim sigara
    (Bin yıl koynumda beslediğim yılan içsin)

    Tam bir yıl can alacağım var birinden
    (Bir yılımı da işte falan filan içsin)

    Her şeyi öğrenir kişi ve bağışlar sonunda
    (Bir anamın sütü kaldı onu da bulan içsin)

    Sen son kokladığım gül: adın zambak
    (Sen başladın artık, her şey geçsin gitsin)

    Sen incelikler antolojisi, uyut beni
    (Sesin bir cibinlik gibi soluğumu kessin)

    Bir kez daha diyeyim: Özenle katlanmış bir mendil gibisin
    Sil beni n’olur kırk yıllık kirim pasım gitsin.

    cemal süreya. evet.
    5 ...
  6. 322.
  7. Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
    Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
    Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
    Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
    Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
    Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
    Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
    Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
    Sanki hiç olmamıştı

    Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
    Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı istanbullar
    Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
    Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
    Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken
    Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
    Çünkü iki kişiydik

    Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
    Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
    Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
    iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
    Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
    Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
    Sonrası iyilik güzellik.

    cemal süreya - aşk.
    2 ...
  8. 323.
  9. Sevgilim, bir günün ortası şimdi
    Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
    Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
    Uzat bana uzat ellerini
    izinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
    istanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
    Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor

    Ben seni düşünüyorum seni
    Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
    Kalbim diyorum kalbim
    Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
    Aşkı anılar besliyor düşler kadar
    Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
    Sevgi eskidikçe sevgi.

    Günümüz ekmeğimiz, türkümüz
    Çoluğumuz çocuğumuz
    Binalar yan yana yükselip gidiyor
    Vapurların ağzı köpük içinde
    Uzaklarda ne kapılar açılıyor
    Tirenin biri bir istasyona varıyor
    Ordan çıkıyor biri.

    Her şey biliyor her şey
    Sen biliyor musun bakalım
    Seni nice sevdiğimi?
    Üstüne titrrediğimi?

    Geldiğimi?
    Gittiğimi

    Hadi!

    cemal süreya. evet.
    7 ...
  10. 324.
  11. kendimize daha az zaman
    ayırsak da olur geceden
    çünkü boğulabilir insan
    yalnız kendini düşünmekten

    ahmet telli
    2 ...
  12. 325.
  13. şu olsun;

    2 ...
  14. 326.
  15. Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
    Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
    Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
    Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

    iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
    Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
    Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci…
    Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

    ülkü tamer.

    aynen böyle bağıra bağıra okunmalı ama.

    1 ...
  16. 327.
  17. "uykuların kaçar geceleri
    bir türlü sabah olmayı bilmez
    dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
    deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
    ne çarşaf halden anlar, ne yastık
    girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
    kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
    onun unutamadığın hayali
    sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
    sevmek neymiş bir gün anlarsın
    bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu
    şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
    gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
    vurursun başını soğuk taş duvarlara
    büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
    duyarsın
    ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
    sevmek neymiş bir gün anlarsın
    bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
    niçin yaratıldığını
    bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
    uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini
    boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
    dolar gözlerin için burkulur
    sevmek neymiş bir gün anlarsın
    bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların
    sevilen gözlerin erişilmezliğini
    o hiç beklenmeyen saat geldi mi
    düşer saçların önüne ama bembeyaz
    uzanır gökyüzüne ellerin
    ama çaresiz
    ama yorgun
    ama bitkin
    bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
    sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
    sevmek neymiş bir gün anlarsın
    bir gün anlarsın hayal kurmayı
    beklemeyi
    ümit etmeyi
    bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
    bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
    lanet edersin yaşadığına
    maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
    o zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden

    seni sevdiğimi işte o gün anlarsın."

    ümit yaşar oğuzcan
    6 ...
  18. 328.
  19. "çaresiz hatırlayacağız birbirimizi.
    Ne senin yüzünde karanlık bir yalnızlık süsü
    Benim yüzümde ise
    Gece yarısı aniden başlayan bir ölüm izi"
    3 ...
  20. 329.
  21. inkâr ve kabul, gece ve gökyüzü, imkân ve acı
    Büyük cezaymışsın özgürlük, öğrendim sonunda.

    Beni bir gölge doğurdu sudan ağaçtan rüzgârdan eksik
    Gittim ki benden yapılmış boşluktu her yer.

    Geniş zamanlı sözler söyledim inanıp güzelliğe
    Eyvah ki kalbin minesi akşamla soldu.

    Bir eksikmiş suların gittiği, ne kadar akarsa
    Herkes ne çok severmiş seni mutsuzluk.

    Oturdum kirpiklerden ayetler indirdim aşka
    Ey aralık kapıların Tanrısı, dünya senin nen olur.

    Uzun çarşılarda bulanık adamlar, sevmesem de
    Gelip ağzımda harf harf yalnızlık açarlar.

    Ey kendine acımaktan yapılmış sevgi
    Nerden bulalım seni özgür kılacak geçmişi.

    Yaşamak diye gittim kaç kez unuttum zamanı
    Önümde bir tabut ardımda bir mezarlık.

    Ayna kırıldı. Işık yok. Yalnızlık bitti.
    Sen en büyüksün ey kutsal kalabalık!

    Ardıç ağaçları… Bana da bir kuş, kaderinizden
    Yoksa yapraklarınızdan bir musalla taşı…

    Şükrü Erbaş
    Kutsal Kalabalık
    2 ...
  22. 330.
  23. 331.
  24. ölüyorum tanrım
    bu da oldu işte.

    her ölüm erken ölümdür
    biliyorum tanrım.

    ama ayrıca, aldığın şu hayat
    fena değildir...

    üstü kalsın.

    cemal süreya
    3 ...
  25. 332.
  26. fikfik vakti

    Gün ışığı kötten sekip göze duhul etmişse
    Orda şekil olub beyne "ben bir kötüm" demişse
    Beyincağız, eli mahkum barrağı dikeltmişse
    Anlarım ki fikfik vakti gelmiş amma geçiyor
    Ömrüm kalkan barrağımı indirmekle geçiyor

    Bana nasip olmayacak dam düşünmeden durmak
    Dam ve köt fikmek dışında birazcık hayal kurmak
    Birgün olsun barrağımı yalnız işerken tutmak
    Anladım ki fikfik vakti gelmiş amma geçiyor
    Ömrüm kalkan barrağımı indirmekle geçiyor

    Hayat kısa, sanat sonsuz, deneyim yanıltıcı
    Fikimi inceledim de şeklen pek kanırtıcı
    Hayat dururken barrağı uzatmak şaşırtıcı
    Anladım ki fikfik vakti gelmiş amma geçiyor
    Ömrüm kalkan barrağımı indirmekle geçiyor

    Memo der şikayetçiyim hep fikfik düşünmekten
    Alamıyorum kendimi lakin mastır çekmekten
    Aslında üzülürüm ben, men edilsem fikfikten
    Anladım ki fikfik vakti gelmiş amma geçiyor
    Ömrüm inik barrağımı kaldırmakla geçiyor

    - memo tembelçizer
    1 ...
  27. 333.
  28. 334.
  29. "resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
    resulullah yolda ebu bekir'i görse es selamu aleyküm ya sıddık derdi,
    ben yolda ebu bekir'i görsem tanımam.
    resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
    ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
    gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

    resulullah azrail'i yolda görse tanırdı;
    ben azrail'i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
    derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

    resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
    o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah'ın resulü;
    fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

    resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki 'kızım ha gayret!'
    ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki 'anneciğim ölmesen'

    ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki 'anneciğim seni ben'
    annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

    resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
    ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

    ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

    anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf...

    resulullah çok şanslı bir insan
    annesi öldüğünde o küçücüktü;
    benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
    zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

    annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

    olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
    verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
    resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
    nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü"
    4 ...
  30. 335.
  31. sen benim hiçbir şeyimsin
    yazdıklarımdan çok daha az
    hiç kimse misin, bilmem ki nesin
    lüzumundan fazla beyaz
    sen benim hiçbir şeyimsin
    varlığın, yokluğun anlaşılmaz
    4 ...
  32. 336.
  33. 337.
  34. Sen bir islamcısın oğlum

    Padişahın bir buçuk asır evvel savaşı kaybetdi

    islamı sorumlu tuttular bundan

    Bundan ötürü islamcısın sen.

    On yılda on beş milyon yavşak üretdiler yeni başdan.

    Modernistler we entegristler babanın ocağına Noel ağacı dikdiler

    Bundan ötürü aktivistsin sen, başka türlü olamazsın

    Senin gibileri bertaraf etmek için icâd edildi tarafsızlık, hoşgörü ve hümanizma

    Çünkü sen tepeden tırnağa siyâsal içeriklisin

    Sakalın şehinşahların halılarına saplanan mızrağın siyâsal sembolü

    Namazın özgürlüğündür ve sömürgeciliği dinamitleyen siyâsal bir eylem

    Kitabın, yeryüzünden fitne ve fesad kalksın diye aydınlatıyor yolunu

    Haccın ve zekatın kim olduğunu ve neyi temsil ettiğini danışma eylemlerin

    Başörtün kula kulluğa karşı yükselttiğin siyâsal bir sembol

    Kimliğin bir hayat nizâmı oğlum, dînin siyâsetindir

    Sen bir arslan yavrususun, kurtlarla sırtlanlarla dans edemezsin!

    Sen bir fanatiksin evlâdım

    Senden adam olmaz. Felsefeyle, estetikle avlayamazlar seni

    Kameralar saptayamaz, bilgisayarlar kurgulayamaz

    Standartlara uymuyorsun oğlum

    Gırtlağını sıkanın hayalarına tekme atmak senin ruhunda var

    Elinde değil

    Kanını emenin sofrasına oturamazsın. Masanın örtülerine asılıp görüntüyü bozarsın sen

    Sen varsan işler yolunda gitmez, şov devam etmez, edemez!

    Sen bir öznesin oğlum

    Seni bir nesne yapmak için kuruldu kürsüler, akademiler, stüdyolar, laboratuarlar, masalar

    Sen seyredilensin oğlum, göstericisin! Seyirci olamazsın

    Tartışan sen olursun, tartışılan değil!

    Senin ayakların iz bırakır, izleyen olamazsın sen!

    Târif eden sen olmalısın oğlum, irfanın wakârındır

    Boynun niye bükük oğlum, üniversite koridorlarında, ekran başlarında, zehir zemberek varoşlarında kentlerin, meclis kapılarında, gazete önlerinde, adliye sıralarında, askeri mıntıkalarda...

    Boynun kıldan ince, kılıçdan keskincedir oğlum.

    inanmıyorsan her gün artarak haberleri oku. Aynaya bak!

    Sen bir umudsun yavrum.

    Hatta nicedir yegâne umud sensin.

    Tarihin sonunun geldiğini, iiberal ekonomik sistemin kesin zaferi kazandığını ilan etmelerinin önündeki en büyük engel sensin..

    Tarihi sürekli yeniden başlatırsın sen oğlum

    Tarih senin gibi çıplak baldırlarında yükselen bayraklaşanların yürüyüşü

    Sen bir bayraksın oğlum, turbo egzozlara flama olamazsın

    Küreselleşen cürme, kirletilmiş dimağların usul bu gerçeği itirâf etmesini engellemiyor

    Rakam aralarında yeni taksitler icâd eden, karılarına çaktırmadan seninle savaşan görüntüleri izleyip seni düşünüyorlar çocukları okuldan atılan babalar..

    Köyleri yakılan kürdler seni izliyor, delikanlı gidip tabutlar içinde dönen gençler seni izliyor

    Senin gibiler yeşermesin diye yaktılar ormanı, beyaz şarabın beyaz etle içileceği eğitim alan omzu kalabalık korkaklar!

    Bir mayısta kente inan kurdlar seni izliyor. Görüntüyü düzeltme görevlilerinin, işlerinin yolunda gittiğini sergileme görevlisi belediye lalelerini parçalayan kızın gizli aşkı sensin oğlum

    Seni izliyor Belfast'taki, Güney Amerika'daki, Doğu Türkistan'daki, Filistin'deki, Bosna'daki, Kosova'daki ,Arnavutluk'taki, Fas-Tunus-Cezayir'deki, Harlem'deki, Diyarbekir'deki, Altındağ'daki, Kadife Kale'deki, Gül Tepe'deki, Kağıthane'deki, banliyodaki, varoşdaki, gözaltındaki, sürgündeki, ekmek kuyruğundaki "geri kalmışlar" yada "az gelişmişler"

    Sen gelişemezsin oğlum; eğri bir kılıçsın sen!

    Sen nefsi müdafâsısın ezilenlerin, mağdurların, çaresizlerin

    Bu yüzden gerici, bu yüzden fundementalistsin

    Mentaliten senteze uymaz evladım, başka türlü olamazsın

    Bilincine sızdırılan kıvrak sorular, parolalarını parçalayamaz..

    Lam'ın cim'in vardır senin!

    Sen bir lokomotifsin oğlum

    Vagon olamazsın

    Başrolde sen varsın oğlum, figüranlık onların vehmi

    Başını gömdüğün kafa karışıklığına, başını gömdükleri yalnızlık yastığına,

    Başına geçirdikleri illegalite yastığına akıttığın gözyaşları sana yakışmıyor oğlum!

    Özgürlük, onur ve adaletdir senin ülken

    Gerisi gelip geçici saz semâîleri, ciddiye alıp içine atma

    Kitabın sapa sağlam duruyor başucunda..

    Kalk ayağa, yürü, ağırdır yükü devin!

    Komşunu ziyaret et, yere düşeni kaldır, geçtiğin yerde iz bırak, sözlerinin sahibi ol, sahici ol.

    Yüzünü yıka ve caddeye çık oğlum..

    Sallanma...

    MEHMED EFE
    2 ...
  35. 338.
  36. Başımı koyup dizlerine
    Uzun uzun ağlayacağım
    Bütün insanların yerine.
    1 ...
  37. 339.
  38. ben hic boylesini gormemistim
    vurdun kanima girdin itirazim var
    simsicak bir merhaba diyecektim
    basimi usulca dizine koyacaktim
    dort gun dort gece susacaktim
    yagmur sonecekti yanacakti
    sameland seferden donecekti
    duvardaki saat duracakti
    kalbim kendiliginden duracakti
    ben hic boylesini gormemistim
    vurdun kanima girdin itirazim var
    emperyal oteli'nde bu sonbahar
    bu camlarin nokta nokta huznu
    bu bizim berhava olmuslugumuz
    bir nokta bir hat kalmisligimiz
    bu rezil bu carsanba gunu
    intihar etmis kotumser yapraklar
    oksuruklu aksirikli bu takvim
    ben hic boylesini gormemistim
    vurdun kanima girdin itirazim var
    sesleri liman sislerinde bogulur
    gemiler yorgun ve uykuludur
    sabahtir saat bes bucuktur
    sen kollarimin arasindasin
    onlar gibi degilsin sen baskasin
    bu senin gozlerin gibisi yoktur
    adamin ruyasina ruyasina sokulur
    aklinin icinde siyah bir vapur
    kivranir insaf nedir bilmez
    otelin penceresinde duracaktin
    sehri karanlikta gorecektin
    karanlikta yagmuru gorecektin
    saclarin islanacak islanacakti
    kis geceleri gibi uzun uzun
    tek damla gozyasi dokmeksizin
    maria dolores aglayacakti
    istanbul'u yagmur tutacakti
    butun bir gun is arayacaktim
    sana bir turku getirecektim
    kulaklarimiz cinlayacakti
    emperyal oteli'nin resmini cektim
    aksam sacaklarindan damliyordu
    kapisinda durmani soylemistim
    yuzun zambaklara benziyordu
    cumhuriyet bahcesi'nde insanlar geziyordu
    tepebasi'ndaki kucuk yahudiler
    asmalimescit'teki rum kemanci
    boyle ruzgarsiz kalmisligimiz
    bu bizim cektigimiz sanci
    el ele tutusmus geziyordu
    gazeteler cinayeti yaziyordu
    halic'e bir avuc kan dokulmustu
    emperyal oteli'nde uc gece kaldik
    fazlasina paramiz yetmiyordu
    gozlerin gozlerimden gitmiyordu
    dorduncu gece sokakta kaldik
    karanlik bir turlu bitmiyordu
    sirkeci gari'nda sabahladik
    bilen bilmeyen bizi ayipladi
    halbuki kimlere kimlere basvurmadik
    hicbiri yuzumuze bakmiyordu
    hic kimse elimizden tutmuyordu
    ben hic boylesini gormemistim
    vurdun kanima girdin kabulumsun

    attila ilhan .
    2 ...
  39. 340.
  40. HiÇSiZLiĞE
    Tanrı sen ne kadar güzelsin
    Bir hiç olarak
    Ormansın belki bilmiyorum
    Belki ormanda bir ağaçsın şuncacık
    Bir pazartesi günüsün
    insanları dupduru edemeyen
    Bütün karayollarında ve demiryollarında
    Gider gelirim bütün dünyada
    Ama biliyorum Kırşehir'de mezarsın
    Bir kilisesin Kapadokya'da
    Sözgelimi yumurtada zarsın
    Ustasın sabahları yapmada
    En katı yoklukları koyarak insanın içine
    Akşamüstlerinde biraz gaddarsın
    Sular ve zamanlar kararırken
    Ne yapalım
    Bari bağışlayalım birbirimizi.
    'Turgut Uyar'.
    3 ...
  41. 341.
  42. Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında
    Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
    Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
    Kurabildi o korkunç simetrini?

    Hangi uzak derinlerde, göklerde
    Yandı senin ateşin gözlerinde?
    O hangi kanatla yükselebilir?
    Hangi el ateşi kavrayabilir?

    Ve hangi omuz ve hangi beceri
    Kalbinin kaslarını bükebildi?
    Ve kalbin çarpmaya başladığında,
    Hangi dehşetli el? ayaklar ya da

    Neydi çekiç? ya zincir neydi?
    Beynin nasıl bir fırın içindeydi?
    Neydi örs? ve hangi dehşetli kabza
    Ölümcül korkularını alabilir avcuna?

    Yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,
    Göğü sulayınca gözyaşlarıyla,
    Güldü mü o, görünce eserini?
    Kuzu'yu yaratan mı yarattı seni?

    Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında
    Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
    Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
    Kurabildi o korkunç simetrini?
    1 ...
  43. 342.
  44. Kim istemez mutlu olmayı,
    Ama mutsuzluğa da var mısın?

    Cemal süreya.
    5 ...
  45. 343.
  46. itiraf

    ben
    gülebilmeniz için ağlayan
    ağlayabilmeniz için gülen adam
    ben bir tarik-i dünya
    hallacı mansurdan sonra
    benim derim yüzülecek
    zonguldak'ta
    ve gözlerime mil çekilecek

    ben bir tarik i dünya
    ne ev ne bark
    ne çoluk çocuk sahibi
    bütün malım mülküm:
    ellerim ayaklarım
    ve gözlerim.
    kupkuru bir kuyudayım ki,
    yusuf'u özlerim.

    rüştü onur
    6 ...
© 2025 uludağ sözlük