Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı istanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
Sevgilim, bir günün ortası şimdi
Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
Uzat bana uzat ellerini
izinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
istanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor
Ben seni düşünüyorum seni
Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi.
Günümüz ekmeğimiz, türkümüz
Çoluğumuz çocuğumuz
Binalar yan yana yükselip gidiyor
Vapurların ağzı köpük içinde
Uzaklarda ne kapılar açılıyor
Tirenin biri bir istasyona varıyor
Ordan çıkıyor biri.
Her şey biliyor her şey
Sen biliyor musun bakalım
Seni nice sevdiğimi?
Üstüne titrrediğimi?
Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.
iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci
Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.
"uykuların kaçar geceleri
bir türlü sabah olmayı bilmez
dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
ne çarşaf halden anlar, ne yastık
girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
onun unutamadığın hayali
sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
sevmek neymiş bir gün anlarsın
bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu
şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
vurursun başını soğuk taş duvarlara
büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
duyarsın
ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
sevmek neymiş bir gün anlarsın
bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
niçin yaratıldığını
bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini
boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
dolar gözlerin için burkulur
sevmek neymiş bir gün anlarsın
bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların
sevilen gözlerin erişilmezliğini
o hiç beklenmeyen saat geldi mi
düşer saçların önüne ama bembeyaz
uzanır gökyüzüne ellerin
ama çaresiz
ama yorgun
ama bitkin
bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
sevmek neymiş bir gün anlarsın
bir gün anlarsın hayal kurmayı
beklemeyi
ümit etmeyi
bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
lanet edersin yaşadığına
maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
o zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
Gün ışığı kötten sekip göze duhul etmişse
Orda şekil olub beyne "ben bir kötüm" demişse
Beyincağız, eli mahkum barrağı dikeltmişse
Anlarım ki fikfik vakti gelmiş amma geçiyor
Ömrüm kalkan barrağımı indirmekle geçiyor
Bana nasip olmayacak dam düşünmeden durmak
Dam ve köt fikmek dışında birazcık hayal kurmak
Birgün olsun barrağımı yalnız işerken tutmak
Anladım ki fikfik vakti gelmiş amma geçiyor
Ömrüm kalkan barrağımı indirmekle geçiyor
Hayat kısa, sanat sonsuz, deneyim yanıltıcı
Fikimi inceledim de şeklen pek kanırtıcı
Hayat dururken barrağı uzatmak şaşırtıcı
Anladım ki fikfik vakti gelmiş amma geçiyor
Ömrüm kalkan barrağımı indirmekle geçiyor
Memo der şikayetçiyim hep fikfik düşünmekten
Alamıyorum kendimi lakin mastır çekmekten
Aslında üzülürüm ben, men edilsem fikfikten
Anladım ki fikfik vakti gelmiş amma geçiyor
Ömrüm inik barrağımı kaldırmakla geçiyor
"resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
resulullah yolda ebu bekir'i görse es selamu aleyküm ya sıddık derdi,
ben yolda ebu bekir'i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
resulullah azrail'i yolda görse tanırdı;
ben azrail'i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah'ın resulü;
fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki 'kızım ha gayret!'
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki 'anneciğim ölmesen'
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki 'anneciğim seni ben'
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.
resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf...
resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü"
sen benim hiçbir şeyimsin
yazdıklarımdan çok daha az
hiç kimse misin, bilmem ki nesin
lüzumundan fazla beyaz
sen benim hiçbir şeyimsin
varlığın, yokluğun anlaşılmaz
Namazın özgürlüğündür ve sömürgeciliği dinamitleyen siyâsal bir eylem
Kitabın, yeryüzünden fitne ve fesad kalksın diye aydınlatıyor yolunu
Haccın ve zekatın kim olduğunu ve neyi temsil ettiğini danışma eylemlerin
Başörtün kula kulluğa karşı yükselttiğin siyâsal bir sembol
Kimliğin bir hayat nizâmı oğlum, dînin siyâsetindir
Sen bir arslan yavrususun, kurtlarla sırtlanlarla dans edemezsin!
Sen bir fanatiksin evlâdım
Senden adam olmaz. Felsefeyle, estetikle avlayamazlar seni
Kameralar saptayamaz, bilgisayarlar kurgulayamaz
Standartlara uymuyorsun oğlum
Gırtlağını sıkanın hayalarına tekme atmak senin ruhunda var
Elinde değil
Kanını emenin sofrasına oturamazsın. Masanın örtülerine asılıp görüntüyü bozarsın sen
Sen varsan işler yolunda gitmez, şov devam etmez, edemez!
Sen bir öznesin oğlum
Seni bir nesne yapmak için kuruldu kürsüler, akademiler, stüdyolar, laboratuarlar, masalar
Sen seyredilensin oğlum, göstericisin! Seyirci olamazsın
Tartışan sen olursun, tartışılan değil!
Senin ayakların iz bırakır, izleyen olamazsın sen!
Târif eden sen olmalısın oğlum, irfanın wakârındır
Boynun niye bükük oğlum, üniversite koridorlarında, ekran başlarında, zehir zemberek varoşlarında kentlerin, meclis kapılarında, gazete önlerinde, adliye sıralarında, askeri mıntıkalarda...
Boynun kıldan ince, kılıçdan keskincedir oğlum.
inanmıyorsan her gün artarak haberleri oku. Aynaya bak!
Sen bir umudsun yavrum.
Hatta nicedir yegâne umud sensin.
Tarihin sonunun geldiğini, iiberal ekonomik sistemin kesin zaferi kazandığını ilan etmelerinin önündeki en büyük engel sensin..
Tarihi sürekli yeniden başlatırsın sen oğlum
Tarih senin gibi çıplak baldırlarında yükselen bayraklaşanların yürüyüşü
Sen bir bayraksın oğlum, turbo egzozlara flama olamazsın
Küreselleşen cürme, kirletilmiş dimağların usul bu gerçeği itirâf etmesini engellemiyor
Rakam aralarında yeni taksitler icâd eden, karılarına çaktırmadan seninle savaşan görüntüleri izleyip seni düşünüyorlar çocukları okuldan atılan babalar..
Köyleri yakılan kürdler seni izliyor, delikanlı gidip tabutlar içinde dönen gençler seni izliyor
Senin gibiler yeşermesin diye yaktılar ormanı, beyaz şarabın beyaz etle içileceği eğitim alan omzu kalabalık korkaklar!
Bir mayısta kente inan kurdlar seni izliyor. Görüntüyü düzeltme görevlilerinin, işlerinin yolunda gittiğini sergileme görevlisi belediye lalelerini parçalayan kızın gizli aşkı sensin oğlum
Seni izliyor Belfast'taki, Güney Amerika'daki, Doğu Türkistan'daki, Filistin'deki, Bosna'daki, Kosova'daki ,Arnavutluk'taki, Fas-Tunus-Cezayir'deki, Harlem'deki, Diyarbekir'deki, Altındağ'daki, Kadife Kale'deki, Gül Tepe'deki, Kağıthane'deki, banliyodaki, varoşdaki, gözaltındaki, sürgündeki, ekmek kuyruğundaki "geri kalmışlar" yada "az gelişmişler"
Sen gelişemezsin oğlum; eğri bir kılıçsın sen!
Sen nefsi müdafâsısın ezilenlerin, mağdurların, çaresizlerin
Bu yüzden gerici, bu yüzden fundementalistsin
Mentaliten senteze uymaz evladım, başka türlü olamazsın
ben hic boylesini gormemistim
vurdun kanima girdin itirazim var
simsicak bir merhaba diyecektim
basimi usulca dizine koyacaktim
dort gun dort gece susacaktim
yagmur sonecekti yanacakti
sameland seferden donecekti
duvardaki saat duracakti
kalbim kendiliginden duracakti
ben hic boylesini gormemistim
vurdun kanima girdin itirazim var
emperyal oteli'nde bu sonbahar
bu camlarin nokta nokta huznu
bu bizim berhava olmuslugumuz
bir nokta bir hat kalmisligimiz
bu rezil bu carsanba gunu
intihar etmis kotumser yapraklar
oksuruklu aksirikli bu takvim
ben hic boylesini gormemistim
vurdun kanima girdin itirazim var
sesleri liman sislerinde bogulur
gemiler yorgun ve uykuludur
sabahtir saat bes bucuktur
sen kollarimin arasindasin
onlar gibi degilsin sen baskasin
bu senin gozlerin gibisi yoktur
adamin ruyasina ruyasina sokulur
aklinin icinde siyah bir vapur
kivranir insaf nedir bilmez
otelin penceresinde duracaktin
sehri karanlikta gorecektin
karanlikta yagmuru gorecektin
saclarin islanacak islanacakti
kis geceleri gibi uzun uzun
tek damla gozyasi dokmeksizin
maria dolores aglayacakti
istanbul'u yagmur tutacakti
butun bir gun is arayacaktim
sana bir turku getirecektim
kulaklarimiz cinlayacakti
emperyal oteli'nin resmini cektim
aksam sacaklarindan damliyordu
kapisinda durmani soylemistim
yuzun zambaklara benziyordu
cumhuriyet bahcesi'nde insanlar geziyordu
tepebasi'ndaki kucuk yahudiler
asmalimescit'teki rum kemanci
boyle ruzgarsiz kalmisligimiz
bu bizim cektigimiz sanci
el ele tutusmus geziyordu
gazeteler cinayeti yaziyordu
halic'e bir avuc kan dokulmustu
emperyal oteli'nde uc gece kaldik
fazlasina paramiz yetmiyordu
gozlerin gozlerimden gitmiyordu
dorduncu gece sokakta kaldik
karanlik bir turlu bitmiyordu
sirkeci gari'nda sabahladik
bilen bilmeyen bizi ayipladi
halbuki kimlere kimlere basvurmadik
hicbiri yuzumuze bakmiyordu
hic kimse elimizden tutmuyordu
ben hic boylesini gormemistim
vurdun kanima girdin kabulumsun
HiÇSiZLiĞE
Tanrı sen ne kadar güzelsin
Bir hiç olarak
Ormansın belki bilmiyorum
Belki ormanda bir ağaçsın şuncacık
Bir pazartesi günüsün
insanları dupduru edemeyen
Bütün karayollarında ve demiryollarında
Gider gelirim bütün dünyada
Ama biliyorum Kırşehir'de mezarsın
Bir kilisesin Kapadokya'da
Sözgelimi yumurtada zarsın
Ustasın sabahları yapmada
En katı yoklukları koyarak insanın içine
Akşamüstlerinde biraz gaddarsın
Sular ve zamanlar kararırken
Ne yapalım
Bari bağışlayalım birbirimizi.
'Turgut Uyar'.
ben
gülebilmeniz için ağlayan
ağlayabilmeniz için gülen adam
ben bir tarik-i dünya
hallacı mansurdan sonra
benim derim yüzülecek
zonguldak'ta
ve gözlerime mil çekilecek
ben bir tarik i dünya
ne ev ne bark
ne çoluk çocuk sahibi
bütün malım mülküm:
ellerim ayaklarım
ve gözlerim.
kupkuru bir kuyudayım ki,
yusuf'u özlerim.