Eski yarun acısı yüreğume vuruyi
Her şişenun dibinde bir efkarum duruyi.
Dağlarda yağmur olsam yağsam kuru dallara
Hep ben mi tutulurum umutsuz sevdalara.
Çünkü susuyoruz. Kadınlar, ağaçlar, çocuklar, masumlar ölüyorken susuyoruz. Zenginler daha da zengin olurken, yangınlar büyürken, katiller takım elbiseleriyle adaletin gözüne hoş görünürken susuyoruz.
Yaşamın yanında olmayan tüm sistemlere susuyoruz. Tamahkarlığa susuyoruz. Ben de ancak anonim bir yerde aptal bir entry giriyorum vicdanım biraz rahatlasın diye. Bunun susmaktan farkı neyse!
Güneşin batışını yağmur altında izlerken
Timsahlar boğarım tesbih attığım denizlerde
Geçmişimden gelenler gelecekten korursa beni
Küçük planlar küçük beyinlerde yine.
Gül renginde gün doğarken
Boğazdan gemiler usulca geçerken
Gel çıkalım bu şehirden
Ağaçlar, gökyüzü ve toprak uyurken..
Dolaşalım kumsallarda
Çılgın kalabalık artık uzaklarda
Yorulursan yaslan bana
Sarılıp uyuyalım gün batımında..
Belki üstümüzden bir kuş geçer
Kanadından bir tüy düşer
iner döne döne gökyüzünden
Hiç bir yüz güzel değil senin yüzünden..
Haydi kalk gidelim bu şehirden
Gün doğarken ya da güneş batarken
Belki kuşlar geçer üstümüzden
Kanatlanır senin ellerinden...
Biliyorum duymak istediklerin bunlar değildi
Bu yüzden zafer saymıştım zamansız gidişini
Öyle ya sen ondokuzunda koca bir kadındın
Oysa ben seni tüm yalanlardan daha çok seviyordum
Zor
Zor kadere emanet ettim seni
Sen benim kördüğümüm, tutamadığım gözyaşım
Zor!
Zor bir daha , daha da güvenmek
Bana düşen kabullenmek,
zor da olsa dönüp gitmek.
Insanity laughs under pressure we're breaking
Can't we give ourselves one more chance?
Why can't we give love that one more chance?
Why can't we give love, give love, give love, give love
Give love, give love, give love, give love, give love?