geceleri çişi gelince karanlıkta tuvalete gitmeye korkup, en yakınındaki kişiden yardım isteyen çocuktur. ki bu her zaman abisi olur. eğer abisi yoksa kendi odasından koşa koşa yatak odasına gidip babasını uyandırır.
zamanında maruz kaldığım gibi din öğretmeni tarafından korkuyla sarmalanmış çocuk olabilir. devletimizin memuru din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni, aynı zamanda valinin karısı olmakla meşhurdu, din derslerinde ecel vakti gelince azrailin önce ayaklarımızı nasıl parçaladığını ve sonrasında iç organlarımızı boğazımızdan nasıl dışarı çıkardığını anlatırdı. saat 6dan sonra dökülen makarna suyunun "şeytanın çocuklarının ayaklarını yakacağını" söyler üzerimizde kıyafetlerimizle banyo yapmamızı tavsiye ederdi. yoksa şeytan çarpardı. gece tuvalete gitmek demek şeytanla buluşmak demekti, dolayısıyla okulun yarısı altına işemeye başlamıştı. şeytan çarpardı. tırnak kesmek yüksek sesle gülmek yoktu, şeytan çarpardı. sonunda durumun farkedilmesiyle birlikte veliler hocaya bir tane çarpmadan yetkililer olaya el atmıştı ve kendisi öğretmenliğine bir kaç km ötedeki bir okulda "sürülmüş" olarak devam etmişti.
(bkz: geceleri altına işeyen çocuğun varoluşu)
benim bu, kardeşim veya, amcaoğlu bizim, ya da dayıkızı...
lan gece tuvalete gitmekten korkmayan çocuk mu olur?
hele köyde yetişmişse, hele tuvalet dışardaysa, hele kışsa kar yağmışsa, hele kurt ulumaları duyuluyorsa, hele...
altına da sıçmıştır bu dışardaki tuvalete giderken gece gece.
bir program vardı. ismi galiba "olmaz olmaz demeyin" di. olayların hepsi gerçek yaşmadan kesit falan. ben o zamalar ufağım tabi kaç yaşındayım bilmiyorum. neyse işte orda bir bölümde adamın kafasına karanlıkta biri bıçak saplıyo, rak diye giriyo bıçak köküne kadar... hem de ekmek bıçağı. sonra adam öyle hastaneye gidiyo. kendi, ayakta! tabi bunu gören benim halim ne olur az çok tahmi ettiniz. amk ebeveynlerime bak benim yanımda izledikleri programa bak. çocuk yaşımda kafayı yicektim. gece tek yatmaktan bile korkar hale gelmiştim.