Hayatı gece yaşayan insanların daha sık yaşadığı durumdur...
Balkona çıktığınızda gün boyu arabaların vızır vızır geçtiği caddenin o an bomboş olması,öğle vakti çığlık atsa çığlığını bile duyamayacağınız bir kedinin miyavlamasının hemen dikkatinizi çekmesi,gün boyu ışıl ışıl olan caddenin şimdi sadece sokak lambalarının yardımıyla aydınlatılıyor olması sizi o an dünyada tek yaşayan insanmış gibi hissettirmeye zorlar...
işte o an herkes uyuduğu anda benim uykusuz kalacak bir derdim mutlaka vardır der ve efkalanırsınız...
efkarlıyım ben bu gece dokunmayın
körkütük sarhoşum unutmam gerek,
artık buraya ait değilim-
herşeyden sıyrılıp kaçmam gerek-
kendimi salıyorum-
bir boşluğa yolluyorum-
nerdeyim inan bana-
bunu ben bile bilmiyorum-
yapmamanız gereken şeyler yaptırabilir. en başta sabretmeyi unutturur bünyeye. sabahında pişman olursunuz. ağrıyan başınıza ve alkol hücumuna yenik düşmüş bedeninize inat zamana güvenmeyi öğretir pişmanlığınız.
gece geç vakitlerde, özellikle yalnızken, insanın içine çöreklenen hüzün.
arkadaşlıklar ve dostlar geride kalmış, geride hepsi de koskoca bir boşluk bırakmıştır. bu boşluğun içinde yuvarlanırken, hüzün insanı sarmalar, onu bilinmezliğe sürükler.
bilmiyorum bende mi bir odunluk var fakat gece vakti öyle hüzün çökmüyor. böyle bakıyorum bakıyorum yok, çökmüyor. hava kararıyor diye niye kendimi sıkayım ya. hava kararırsa kararır.
gece ''off ulan off'' çekip sabah ''ulan istanbul...'' diye zıplamak nasıl bir şeydir arkadaş?
balkona çıkıp derin bir nefes alıp, olmadı dışarı çıkıp sessizliği dinlemekle birleştirildiğinde hüzün şehri kaplar ve tamamen kollarına bırakırsınız kendinizi. kendinizi üzmek hoşunuza gider.