kendim diye söylemiyorum ama yaptığım dandik kayıtla bir çok kişiye kendini çok sevdirmiş bestem. ayrıca bende çok severim her gece uyumadan önce bir doz okurum ya da dinlerim
sözleri de şöyledir :
bu gece her zamankinden fazla özledim seni
bu gece dokunmaktan da öte izlemek seni öylece
bu gece düşünmekten de öte hayatım ellerinde
bu gece istemek yok sadece ağlamak o düşlerde
oof bu aşk...
mesafeler yetmez, dipdibe olmak sadece
oof bu aşk...
sadece sen ve ben le,
sadece gözgöze günlerce
dün gece düşünmekten korkup ağladım sessizce
dün gece ismini duydum ben sağırlaştım öyle düşününce
dün gece silmeye çalıştım seni içimden resimlerden
dün gece yine daldım düşlere ölümsüz bu sevginle
oof bu aşk...
mesafeler yetmez, dipdibe olmak sadece
oof bu aşk...
sadece sen ve ben le,
sadece gözgöze günlerce
bu gece her zamankinden fazla özledim seni
yarına çıksam bile ne yazar baktım yine yoksun yanımda...
hiç bitmemesi, hep bizimle olması dilenen...
gündüz de iyidir ama gece daha bir güzeldir. daha samimidir, daha sıcaktır. dolunayın güzelliğini, hilalin inceliğini, yıldızların ışıltısını gecede bulursunuz. sakinliğiyle sanki uyuyormuş izlenimini veren denizin yüzeyinde göz kırpan yakamozları gece görürsünüz. rüzgarın hafifçe salladığı yaprakların hışırtısını duyabilirsiniz gecede. güneşin ilk ışıklarını göndermeye başladığı zaman hüzünlenirsiniz bir günün daha sonuna geldiğiniz için. ama çok değil sadece birkaç saat sonra yeniden yaşarsınız bunları ve hiç bıkmazsınız. güneşin batış vakti geldiğinde gökyüzünde oluşturduğu kızllığa bakarsınız ve birazdan belirecek olan yıldızları düşlersiniz.
gecenin iki yüzü vardır.her gece,gece bize farklı yüzlerini gösterir.kimi zaman sessizliğin,dinginliğin bize verdiği,gürültüden kargaşadan arınmış olan şehrin duyduğu rahatlığın huzurudur.kimi gecelerse bu rahatlık,bu huzur bize batar.şehrin kafasını dinlerken alıp verdiği düzenli nefesler bile bize etki gösterip,kendimizi sadece ona bırakmayız.oysa ki yapmamız gereken tek şey geceyi seyretmektir. gece günün en kötü bölümüdür bizim için.artık uykumuz kaçmış,yalnızlığımıza gömülmüşüzdür,düşüncelerin ardı kesilmez.
bilge karasu'nun en begendigim pargrafina sahip romani..
"bugün hiçbirimiz geri dönemez, hiçbirimiz vazgeçemeyiz. oysa hiç değilse birkaçımız, biliyoruz ki birtakım dönülmez sanılan yerlerden her zaman dönülebilir; yeter ki durduğumuz yerden ileriye değil, ileriden, durduğumuz yere bakabilelim."
gece midir insanı hüzünlendiren,insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen sözünde paradoks oluşturan anahtar kelime.sözün altında yatan ana duygu ise melankoli.dert,keder,efkar,çile...hepsi bir anda insanın içinde düğümlenir.yapılması gereken nilüfer'in geceler parçasındaki gibi çareyi gecelerde aramak mıdır?yada replikas'ın gece kadar rahatsız etmiyor parçasındaki gibi suçu geceye atmak mıdır?bilmiyorum.
gece olur,hava kararır,ortam ayarlanır,mezeler hazırlanır,içkiler yudumlanır,muhabbetin tadına varılır.gece olur,yıldızlar belirir,ay ışığı içimizi aydınlatır,denize vuran yakamoz gözlerimizi alır.gece olur,mumlar yakılır,ortam loş hale getirilir,slow bir müzik açılır;belki düş sokağı sakinleri,belki de sezen aksu,sevilen uzaktaysa eller telefona gider,sevilen eğer yanıbaşınızdaya dudaklar birleşir.ama bildiğim bir gerçek var ki tüm bu güzellikler gece yaşanır.
şimdi düşünüyorum da;gece midir bana bu yazıyı yazdıran,ben miyim bu yazıyı yazmak için geceyi beklemeyen?bilmiyorum.
misafir oturmalarına giden insanlar için, uyku vakti.
şairler için, yaşamın gerçek konusu. tutunamayanlar için, kan pıhtılaşması. huzursuzlar için, göğüste tatlı bir ağırlık.
ve bilge karasu efendi için, düş görme vakti.
öldür istersen, asık mıyız ve hosuna mı gitti gibi super sarkıları vardır bu grubun. en son çilekesi bu kadar beğenmiştim. türkiyede ilk kez indie rock albümü olan içinde saklıyı yapan, çok fazla guvendiğim yurtdısına acılmaları gereken ankaralı grup.
tüm günahların örtüsüdür ve de hiç bitmeyecek gibi uzundur çoğu zaman, sessizliğin sesini, kulak kesilmiş bedeninizin her bir hücresiyle, en yakınından ve gerçeğinden duyabildiğiniz, kara bir korkudur gece...
Geceye...
Uzanmış önüme simsiyah
Sanki alımlı, fahişe bir kadın
Beni ateşe terk eden günah
içimde yankılanan yalnız adım
Avcumda çatlayan yosunlu taş
Sanki aklımda parçalanıyor
Tüketiyor beni yavaş yavaş
Dinmeyen çığlık, kulağımda çınlıyor
Açın perdeleri, aydınlık girsin
Karanlık yudum yudum zehir
Bitimsiz sorularımı bitirsin
Doğsun güneş, üstüme ahir
Gece, sessizliğin donuk sahibi
Tüm kuytu günahların kara örtüsü
Anlamsız matemlerin müsebbibi
Yorgan altında, bir çocuğun korkusu
Gece, yalnızı meçhul kılandır
Yıldızlı vehim, sozsuza uzanan
Upuzun, kara bir yılandır
Sinsi, hain ve yavaşça kıvrılan