Erden Kıral'ın bir filmin içinde iki hikaye anlatayım derken hiçbir şey anlatamadığı son filmi.
Bir önceki filmi Yük'ün olumlu referansıyla gidip seyrettim ancak beklentilerimi karşılayamadım malesef.
iki oğluda örgütle bağlantılı ve çeşitli eylemlere katılan babasız kürt bir aile ile pavyonda çalışan düşmüş karı, kocanın hikayesini anlatmaya çalışmış erden kıral; ancak ne filmin gidişatını etkileyen olayları hikayelerin içine tamamen yedirebilmiş ne de bu iki hikayenin birbiriyle bağlantısını sağlayan ince noktaları hakkıyla verilebilmiş.
olaylar meydana geliyor hikaye ilerliyor ancak arkasında ve ardında öyle boşluklar var ki sanki film yarım çekilmiş hissiyatı yaratıyor. Karakterlerin ruhsal ve fiziksel durumunda derin sarsıntılar bırakan olaylar öylesine üstün körü geçiştirilmiş.
Oyuncuların ve görüntü yönetmeni feza çaldıran'ın etkili performansı filmi kotarmaya yetmemiş.
Erden kıral bu iki hikaye yerine tek bir hikayeye odaklansaydı belki ortaya daha elle tutulabilir bir eser çıkabilirdi.
uyumam gereken zaman dilimidir,zira peşi sıra gelen sabah vakti yine boktan işime gitmem ve hiç bir amacımın olmadığı hayatımı sürdürmek adına gereksiz bir o kadarda safi insanlarla uğraşmam gerekiyor.
hayatı yaşaya bilen kişilerden olmadığımdan dolayıdır ki mutlu olabileceğim her fırsatımı teptiğim ve nasıl oluyorsa hep hatalar yaparak sahteleşmiş olduğumu tekrar tekrar ve tekrar hatırladığım, hafiften keder ile anlamsız duygularımın kabardığı bir zaman dilimidir.
Günün insan yaratıcılıgını ve duygusallığını besleyen zamandır.
Kişi kendi başınadır. Hâl böyle olunca birden gündüz vakti çevresinde kendisini kısıtlayan patronu, aile üyeleri vb. gereksiz bir ton insandan kurtulup kendi olmaya başlıyor. Güneş gökteyken ruhuna indirilen darbeleri, ruhundan vahşice koparılan parçaları telafi etmek için harekete geçiyor. Ya pencereyi açıp sessiz sokaklara kulak kabartıyor ya sakin bir müzik açıyor ya da içindeki edebiyatçıyı konuşturuyor. Belki de zamanını ibadete ayırıyor ama mutlaka onu o yapan işe yöneliyor.
Gündüzler her açıdan bunaltıcı sayılabilir. Kavgalar, gürültüler -hele ilk saatlerdeki kadın programları- ve kaosla dolu bir evredir o vakit. Ama gece saf, benzersiz bir mutluluktur.
bir gunun sonu yeni bir gunun baslangici. Insanin kendisiyle basbasa kaldigi, gun boyunca kalbinin derinliklerine attigi hasretlerin, huzunlerin aciga ciktigi zaman. Gun boyunca isledigi hatalarin-gunahlarin hesabini vicdanina verme vakti.
Gece yalnızlıktır.
Korkudur,
Mutsuzluktur,
Gece dalgalı denizdir.
Kimse yoktur o
saatte kurtaracak.
Gece bir çocuğun gülümsemesinin
Kayboluşudur.
Daha kötü ne olabilir?
Gece umutların bitmesidir.
Umut etmeden yaşayabilir mi insan?
Gece hayatın ıssız dikenli acılı
yoludur.