Aşkım inceciksin
Biraz daha sevsem öleceksin
Sanırsın bu güneşlerde
Yanmadan mı büyüyeceksin
Aşkım tazeciksin
Gözlerimde parlak hevessin
Bilmezsin daha yirmi ikinde
Yaktığım ellerimsin
gönder gelsin, yanımda kal, ben öldüm en süper şarkılarıdır.
ayrıca primitif bir yorumda bulunmadan geçemeyeceğim; o süper sesin sahibi adam süper yakışıklı bir insan evladı. bir de yanlış bilmiyorsam gonca vuslateri ile sevgililer. e allah sahibine bağışlasın.
Edit: Doğum günleri önemli değildir ve belli bir günle kısıtlamak doğum gününü anlamsızlaştırır. Bundan mütevellit her gün için ayrı ayrı iyi doğmalar.
Cocugum okumayi soktugunde eskaza entrylerini falan okur da hayata kuser diye yavruma interneti yasaklayacagim. Kimselere de diyemem ki sozlukte bi herif var mutemadiyen elleri ceplerindeyken sigara icip sabahlara kadar yuruyor. Sapik zannederler hafazanallah.
Dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi sonucu güneş ışınlarının geçici ve kısmi olarak bizleri terk etmesidir. Gece; sırf ışıksızlık hali olarak tanımlanamayacak kadar derin bir zamandır. Bunaltı, hüzün, karamsarlık ve bunlara benzer birçok şey bizleri ziyaret etmeye geceleri daha meyillidir. Bunların güneş ışığı varken gelmeyecek kadar güneş ışığıyla husumeti olduğunu sanmam. işte bu yüzden gece pek ışıkla alakalı bir şey değildir. insanın kendisiyle hesaplaşma zamanıdır gece. Herzaman aydınlık olsa bile günün belli bir diliminde insanın kendiyle hesaplaşma saati yani gecesi hep olacaktır.
Gelmesiyle beraberinde hüznü de getirendir. HErkes yatmıştır, yalnızsındır, kendi başına... Kendini düşünürsün, kendini dinlersin, yatmak istemezsin: her yeni gün aynıdır çünkü.
Düşündürür insanı kendi hakkında, hayatı hakkında... Bir türlü yatası gelmez insanın vakit öldürmeye meşkale arar.
Korkuları da tetikler: Pek dolanmamaya özen gösterirsin evin içinde dakikalar bir sandelyenin üzerinde geçer. Belkide günlerin en huzurlu anları da içinde saklıdır: kafanı yastığa koyduğun o an.
Zıttı olan gündüzden çok farklıdır yani.
Bir de özlüsöz söyleyelim karanlık ve sessiz geceye.
Geceler
sonsuz gibi görünür. Fakat geceler, sonsuz değildir."
albert camus
Şair ne güzel söylemiş "Akşam yine akşam yine akşam. "Bir sır olmalı bir tılsım olmalı bir mana olmalı bu sözlerde.
Tukendim gittim bittim. Neyseki akşamlar var. Gece var uzun ve bitmeyen karanliklar var. Fazilin dediği gibi "gunduzler sizin olsun verin bana karanlıkları. .." .
Ama bi dakika bi tılsım daha var. Gecenin en karanlık olduğu vakit güneşin doğuşuna dedalet eder. Gece ört beni gece sae beni iyi ki varsın. Seni bu gece bi kez daha sevdim.
Uzun bir gece kılığına girmiş gündüz.
Sancı kere sancı.
Kendine sığmaz bazı insanlar, kendine sığmaz.
Bunu en iyi ben bilirim.
Boş versene sen bunları bu gece acı olan her şey sevap.
Perşembe pazarina gidip 3 tur atmadan hic bi tezgahtan bi çöp bile almaz. Beyazlar nasil sakız gibi yikanir sarma nasil kalem gibi sarilir en organik yumurta hangi tavugun gotunde hepsi ondan sorulur.
Evlenilecek kiz taniminin sekil a1 i. Al gec.
erden kıral filmi. biraz önce izledim, daha önce hiç erden kıral filmi izlememiştim. 5 dk önce bitirdim ve şimdi karamsarlığı en dibinde yaşıyorum. filmi gayet güçlü ve tutarlı buldum. 2 hikaye var gibi görünüyor fakat aslında ikisini de içine alan tek bir hikaye var. hayat tek bir alanda akmıyor. ölüm orucunda olan bir abinin bitkin halini ziyaret ettikten sonra neşe dağıtması gerek bir kadın... işte hikaye bu. hepimizin hikayesi bu.
oyunculuklar gerçekten çok başarılı. ilyas salman gibi artık şablon olarak kafamıza bu kadar çok oturmuş bi oyuncuyu çok farklı ve zor bir rolde izledik. o acımasız, psikopat ve sinir bozukluğu olan pezevenk rolünün üstünden kalkmış bence. özellikle yaptığı bazı mimikler var, gerçekten mükemmel.
vildan atasever de baya kendini aşmış. mert fırat ise en duru ve etkileyici performansa sahip. diğer oyuncuların bazı hareketlerini zaman zaman yapmacık bulsam da mert fırat'a dair öyle hiçbir şey göze batmıyor.
film karamsar bi tona sahip. fazla ayrıntı vermek istemiyorum, ama kendinizi daha güçlü hissettiğiniz bir dönemde izlemenizi tavsiye ederim.
son olarak;
hayat akıyor... bazılarımız ölüyor. aynı anda birileri sevişmek için yatak odasına geçiyor, bir başkası bir mezar ziyaretinden dönüyor, bunlar olurken bir mahpus, parmaklıklardan dikenli tellere konmaya çalışan güvercinleri izliyor... hayat cidden çok garip. bu entry yazılırken belki birisi hayatını kaybetti. evet şu anda sevenler ağlıyor.