sonra ellerinin hikayesini ellerine not etmek. ezilmiş gelinciklerin içindeki siyah tohumunun yapragına sıgınışındaki naifliğini görüp de onları yerden alıp avucunda sevmez misin? seversin elbet. ellerinin üstünden ya da altından özlemlerin kış uykusundan uyanır. dayanamaz eline bir kalem alıp şiirler yazmaya çalışırsın. zordur. ellerini hemen dolduramazsın. bir süre sonra gece ve sensizlik pencereden içeri dalar kalem oynar:
biraz papatya biraz açelya kokardı
belki ruzgar belki zaman alip götürdü
şimdi bu saten izlerin avucumda
koyuluktan değil ya başka
serçe parmağındaki titreyisti hani
bazen işaret ve bazen baş parmağın
hala durur sıcacık damarımda.
ne kar ne yağmur utanır girmezdi
severdi ellerimiz kavuşmayı bir sonbaharda
ter terimiz olup ezilirdi
ellerinin tuzu ellerimin tuzuna doyardı.
bununla da kalmaz
toprak çatlar, gunebakanlar gülumseyerek sana açardı.
buğday kokan ellerin yalnızlıklarımızı ve aşkımızı sıvardı.
ellerimi seninle doldurdum, öteki her şey yalandı..