neden acaba? insan neden özler ki geçmiş günleri. belki bugünden daha kötü bir durumdasındır belki daha mutsuzsundur ama özlersin.
hiç bir sebep yokken aklına gelir eski günler elinden kayıp giden bir yağmur damlası gibi kayıp gitmiştir. döner bakarsın arkana ne çabuk geçmiş o yıllar. o eski masum çocukça kurulan hayaller şimdi çok uzakta her şeyin farkındasındır artık belkide eskisi gibi hayal kurmak istersin ama hep bir şey engeller seni.
durgunsundur artık eski sen değilsindir. hayat o gerçek yüzünü göstermiştir sana eski sevimli hali yoktur. bir şey ararsın o eski günlerden bir hatıranın somutlaşmış halini bulamazsın işte.
dursun istersin zaman dursun sonsuza kadar. her şey aynı kalsın ama her şey. bir düş olsun istersin hayatın sadece bir düş. hayat,kelimelerle tarif edilebilecek kadar basit olsun istersin sadece bir cümle kadar.
bugünlerde en çok hissettiğm şey.eskiden yani bundan bi 10 yıl önce diyelim cebimizde az para vardı
ama mutluyduk.şimdi cebinde para olsa da olmasada mutsuzsun.eskiden bilgisayar oyunları ve haliyle
internet bu kadar yaygın değildi.mahalle maçlarında herkes mahalle takımına seçilebilmek için canhıraç bir şekilde oynardı.akadaşlarla toplanılıp atari salonlarına gidilir veya evde atarisi
olan arkadaşa misafir olunurdu.oyun oynarken arada arkadaşınızın annesi çay-kek gibi şeylerde getiriyorsa
keyfinize diyecek yok.iki arkadaşınızın oynadığı futbol oyununun bitmesini beklerdik.zevkliydi güzeldi.arkadaşlıklar
sağlamdı sonra atari salonlarının yerini internet kafeler aldı ardından neredeyse her evde bir bilgisayar ve internet oldu
kimse bilgisayarın başından kalmamaya başladı bir de baktıkki daha dün evinde ataride oyun oynadığın çocuklar yoldan
geçerken sana selam vermiyor.geçmişte bu kadar özentilikte yoktu.illa bir arkadaş o ayakkabıyı giyiyor de sende gidip
o ayakkabıdan almazdın bugün ise herkesin ayağında converse hep birbirine benzeyen birbirinin kopyası olmuş insan yığınları haline gelindi.*eskiden siyasetde temizdi renkli bir siyasi hayatımız vardı bebek katilinin yakalandığı gün tüm ülkede mutluluk vardı.*çat pat bir koalisyon kurulmuştu 3 farklı siyasi kesim bir araya gelmeyi başarmıştı.aslında herşey iyi de gidiyordu en azından bugünkünden kötü değildi.sonra bir anayasa fırlatma bir kriz herşey bitti.mhp apoyu astıramadığı için sırf ecevitle koalisyon kurduğu için dsp karaoğlana rağmen anapta artık sıktığı için baraj altında kalıyordu.ve türkiyenin hafızasına bir kez daha reset atılıyordu...
aslında geçmişe özlem duyulmamalıdır...
cünkü her insanın kendi içinde bir zaman makinası vardır.
anılarımız bizi geçmişe götürür,
hayallerimiz ise geleceğe...
zaten ben eminim geçmişe geri dönsekte gelecegi muhakkak özliyecegizdir...
aynı küçükken büyük olmayı istemek,büyüyünce küçük olmayı istemek gibi...
geçmiş "geçmiş" olduğu için özlenir.bu günlerin de bi gün "geçmiş" olacağını bilmek geçmişe duyulan özlemi fazla kafaya takmadan "şimdi" yi yaşamayı gerektirir..ama yine de sizi şimdi "pek sallamayan" ergen kardeşinize her baktığınızda eskiden peşinizden ayrılmadığı sizi hayranlıkla izlediği mecburen de olsa sokak park bahçede geçirdğiniz saatler aklınıza gelir.
geçmiş geçmişte kalmıştır.bi dahada gelmiyecek düşünsenize bi daha cocuk olamıyacaz.vaktin kıymeti iyi bilinmeli.su zaman su an bi daha yasanmıyacak geçmişe özlem duyarken geçmişin hatalarından ders almalı gelecege güvenle bakmalıyız.geçmişin hatırı kalır sayfalarınıda kalbimizin en güzel yerinde saklamalıyız.geçmişe takılı kalırsak eger hayattan lezzet alamayız.geçmiş geçmiştir gelecegi bilemeyiz. yasadıgımız tek an su andır su anı en güzel şekilde yasamalıyız.
geçenlerde uzun zamandır görüşemediğim çocukluk arkadaşımın bi mesajı beni çok etkiledi;
-'küçüklük ne kadar güzeldi; sewdiğin çocuğu öp kaç.. aşk şarkılarını dinlemek yok. kutu kutu pense oynarken ne kadar mutluyduk. saklambaçta birbirimizin yerini söylemeye çalışırdık;; şimdi saklandığımız yeri kendimiz bile bilmiyoruz.. düştüğümüzde dizlerimiz kanıyordu, şimdi ise kalbimiz..reddedilme korkusu yoktu, çünkü bi kere ağlasak bizim olurdu; şimdi günlerce ağlıyoruz ama bizim değil başkasının oluyor..'
ne güzel ifade edilmişti; ki bu saturları okuyunca geçmişime duyduğum özlem burnumun direğini sızlattı..
aynı zamanda şiir de yazan bir uludagsozluk yazarının,bir şiiriyle karşılık vereceği başlıktır. şöyle ki :
ŞiMDiKi ZAMANLAR
Hiç bir şey aynı değil şimdi.
Ne sabahları doğan güneş,
Ne de geceleri beliren ay.
Her şey değişmiş ister istemez.
Dedim ya hiç bir şey aynı değil.
Aynı olan tek şey değişim.
Daha doğrusu değişim denen şey de,
Geriye gidişin yeni tanımı.
Ama eskilere doğru değil,
Eskitene doğru.
Her yapılan tek amaca yönelik,
Yani herkesin yaptığına.
Ama kimse ne yaptığının farkında değil,
Yoksa hiç böyle olurmuyduk?
Hiç bir şey aynı değil şimdi.
Ne her gün yediğimiz ekmek,
Ne de onu alıp,eve dönerkenki tadı.
Ya da o kısacık mesafede ,
Karşımıza çıkan candan dostlarımız.
Dedim ya hiç bir şey aynı değil.
Ne yaptığımız kahvaltı anlamlı,
Ne de kahvaltı da anlattıklarımız.
Sadece karın doyurmak maksat,
Sadece yarını bugünden satmak.
Ne bir gayemiz var,
Ne de dilimizden düşmeyen bir şarkımız.
Ah o eski şarkılar...
Ne güzeldi onları dinlemek,
Sevdiğimiz birine dinlettirmek için,
Gösterdiğimiz çabalar,
Ne güzeldi değil mi?
Her işte bir emek vardı eskiden,
Her işte bir hayır,bir saflık vardı.
Şimdiki gibi safsatalık değil.
Hiç bir şey aynı değil şimdi.
Ne soluduğumuz hava,
Ne de içtiğimiz su.
Her şeyin kökünü kurutan insanoğlu,
Doğal olan her şeye bir kulp takmış.
Süslemiş püslemiş her şeyi,
Sanki böyle güzel değilmiş gibi.
Hiç bir şey aynı değil şimdi.
Ne gördüğümüz hayal,
Ne yaşadığımız hayat.
Aynı olan tek şey zaman,
O da son anlarını yaşıyor artık.
Hey gidi koca dünya,
Biz sana böyle ne yaptık?
hadise olduğu anda yaşadığın hisse bi özlem benim dediğim; heyecansa yaşadığın, hatırına geldikçe "lan ne güzeldi bee" diye içlenmeler, ya da hatırladığın her boka "hey gidinin bee" diyişler bundan; yani bi hüzün geliverir bana o andaki hissime mukabil. misal lostu yemiş bitirmişim iki gecede, her anında bi stendhal syndrom a meyledivermişim, e bunu kalkıp heycannan anlatıyorum kankama, sona yaşadığım duyguyu bi daha yaşıyamıycam, o pezevenk yaşıcak diye bi içlenme geliyo bana, imreniyorum adama: "lan göte bak negzel de heycandan geberecek, tüyleri diken diken olcak her sahnede, ibne, sikiim senin belanı" diye hırslanıyom herife; nası özlüyorum o anı ben, bi daha bi daha yaşayıversem ya o anı diye geliyo aklıma (bu sefer helada değil). hatıra dedikleri şey de bu oluyo ya herhal, hani yaşadığın anların hissi bi anlam kazandırıyo hadiseye, öylece düşünüp hisleniyon, her hissi bi daha bi daha yaşayası geliyo insanın. hayat güzel şey vesselam; benzer noktadan hareketle misal, seviyorum en sevdiğim kızın bana yaşattıklarını, özlüyorum; it gibi ağlattıklarını da. hala da gözlerimin dolması hatırladıkça bundandır, yaşadığın hisse bi özlem.
zamanın dur durak bilmeksizin akıp gitmesiyle yitirdiğimiz çocuksu duygularımıza ihityaç duyduğumuz an hissettiğimiz özlemdir.
Daha önce de yazıldığı gibi hiç bitmez.
liseden mezun olup üniversiteye girdiğin zamandır. ya da dostunu kaybedince, "keşke geriye dönüp o hatayı yapmasaydım.." dediğiniz anda duyulan özlemdir.
mutluluğu bulmaktır bazen bazende hüzün olur, hatırladıklarınla ve hatırlıyamadıkların arasında kalınır ama en sonunda güzel anılar kalır akılda geçmişten kalan...
bilinmeyenin verdiği korkuyla beslenen, yapılamayanların verdiği pişmanlıklarla harlanan özlem duygusudur. bazı anların yaşanırken değil de geçtiğinde değer kazanması ile farkına varılır. belki çok mutlu dakikalardır ve hayallerde tekrar tekrar yaşanarak o keyif tekrar alınmaya çalışılır. belki de geçmiş, daha önceden açılmış strateji oyunu haritasıdır. gelecek ise karanlıktır alabildiğine. bu yüzdendir bir kısım insan için geçmişte yaşamak. tehlikeli bir özlem olur bu fazla kaptırıldığında. geleceğin mimarı olunmalıdır geçmişin kölesi değil demişler.