sizin geçmişinizi , şu an olarak yaşayanlara anlatma derdinde olsanızda nafiledir bu çaba..
öss günlerimi bile özlüyorum..cal yokuşunu sabah küfredip çıktığım babialiyi..almanca erörterungları..okulun en tiksindiğim kızını sigara kokan tuvaletlerde görüp yüz çevirmeyi..
sonra diyorum ki birine , bak öss'yi özlüceksin değerini bil..diyor ki , bi geçsin başka bişi istemiyorum..
hep böyle giden bi döngü işte..insan şu anı yaşarken değerini bilmiyor..yaklaşık 9 gün sonra sınav var çalışasım yok okulmu sevmiyorum universite kadar boktan yer diye düşünüyorum , geçen gün hatta başka ülkede bi okula mail bile attım bi kurtulsam diye geçiriyorum..ama biliyorum ki , 4-5 sene sonra özlücem bu hallerimi..
geçmiş gölge gibidir işte..hep arkadan gelir , dönsen kavga etsen sarılmak istesen yapamazsın..arada olan "şimdi"ye olur..
geçmişi gözümüzde canlandırdığımızda daha önce nerede, ne kadar yol kat ettiğimizi görürürüz. Bir şoför, yalnızca önüne baksa ve dikiz aynasından yararlanmasa nelere maruz kalabilir. zaman zaman geçmişe bakmak, şoförün dikiz aynasına bakması kadar faydalıdır.
geçmiş bir zamandır, bir yer değildir. yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz dünyadır. ayrıca kesin bir geçmiş yoktur. biri soykırım var derken birisi yok der. öyle bir şey işte.
geçmiş mezarlık gibidir.
evet güzeldir geçmiş.
ama dikiz aynasına bakarak ilerleyemezsiniz hayatta...
ilerleyemediğiniz gibi hüzünlendirir de insanı.
'an' lar vardır; tekrar tekrar yaşansın dersiniz.
keşke bu mezarlığı diriltmeye gücüm yetse...
ya da keşke birilerinin ya da birisinin gücü yetse de gidip kendisine yalvarsam dersiniz.
geçmiş iyi-kötü 'an' ların mezarlığıdır ve yitip gitmiştir geri dönmemek üzere...
nasıl hatırlanmak isteniyorsa öyle hatırlanandır. bir fotograf gibi insanın beyninde yapısık bazı anlar daha da anlamlı kılar geçmişi. bazen gercekten yasadım mı dersin, bir zamanlar dost oldugun, sevgili oldugun, için titreyerek baktıkların şimdiki zamanda birer yabancıysa tekrar kendin yazarsın geçmişi. geçmiş... zaman zaman adama kafayı bozduran karmasa. gectiğini kabullenmek cok zor. geçmiş... deşip de...
ne kadar kurcalanırsa geleceği o kadar karartır. geçmiş geçmişte kalmıştır gelecek yaşanmayı bekliyor. ne geçmiş için karalar bağlamak lazım ne de gelecek için endişe duymak lazım...
geçmesin, dursun öyle, tekrar yaşayayım, değiştireyim de hatalarımı, ardından bakınca el sallamasın bana; yanımda olsun hep, el sallamasına gerek kalmayacak kadar yakınımda, dediğimdir.
bilsem yalan olduğunu, ayak izlerinden sakız paketlerine, ağaç dallarından kar sularına, o kadar hatıramı saklar mıydım hiç?
sanmıştım ki hepsi beni sana götürecek. sanmıştım ki tekrar yaşarım seni, hatalarıma gülerek. kandırdın beni! ellerimde yapboz parçaları, ama yok ki üzerine koyup birleştireceğim bir zaman. hepsi, çocukluğum, mutluluğum, hepsi geçmişte kaldı. ama ben kıymetini bilmiştim senin, her değeri olanı saklamıştım sandığımda. buna rağmen götürmez misin beni geçmişime?
bir gün gözlerimi açtığımda orada olur muyum ki tekrar? dostlarımın yanında uyanır mıyım?
her gün arkadaşıyla kedileri yakalamaya çalışan, tek istediği sevip, süt verip oynamak olan ben, acaba ne kadar uzakta şimdi! zaman geçtikçe tanıdığım, isim bile koyduğum sokak kedileri, onlar neredeler? yaşıyorlar mı ki?
hepsini çuvala doldurup başka mahallelere götüren şerefsizler ne yaptılar onlara! geçmişlerinden ayırdılar o kedileri, tıpkı bana yaptıkları gibi;
daha arkadaşlarımla sokakta oynamanın tadını bir kez almışken, bir daha oynayamayacağım yerlere götürdüler beni! ne için? okumak için!
birbirimize sımsıkı sarıldığımız dostlarımı, savunduğumuz, bir olup dikildiğimiz dostlarımı da kaybettim. dört bir yanımdan yaraladılar ruhumu. her şey yeni bir şehirde ve her şey geçmişten çok uzakta!
tutunacağım çok az şey kaldı. dostlarımla oynadığımız günlerden kalan en küçük hatıralarım, sakladığım ağaç kabukları ve günlüklerim.
ama başımı yaslayabileceğim omuzların hepsi benden uzakta. herkes, tüm dostlarım orada. bense bu lanet şehirde yalnızım!
yatarken hatırladığım en ufak şey için bile akan göz yaşlarım, geri getirir miydiniz geçmişimi?
yapmazdınız biliyorum, yapamazdınız. karşı gelemezdiniz bu maddiyata; bu illet dünyaya!
hiç değilse rüyalarımda göreyim tekrar orayı, eski ben'i izleyeyim uzaktan da olsa. olur mu?
olmaz değil mi. tamam o zaman ben de senin istediğin gibi yaşarım; yalnızlığa boyun eğmiş, soluk ruhumla!
yendin kabul ediyorum, alt ettin beni. tamam işte yendiysen daha ne istiyorsun bırak döneyim geçmişime, kabul etim sen büyüksün!
yine mi "hayır".
hadi o zaman gel de engelle senede bir kez de olsa dostlarımın yanına gidip anılarımla bir olmamı! hadi! yapamazsın işte onu, elimden alamazsın bak gör! allah alır isterse onu!
hava soğuk olurdu ama çok değil. sonbahar gibi.. renkler, sesler, dışarısı, camımdan görünen sokak, sessizliğin kokusu.. ne güzel olurdu. hayat. ne güzel olurdu. dolar dolar taşardım. çok güzel olmak isterdim. bi' de kelepçesiz, özgür. efor harcardım bunun için, zaman harcardım, olamazdım ama di mi, olsam bu kadar hüzünle hatırlamazdım, olsam bu kadar yaşlı hissetmezdim, olsam bu kadar vahşi bi' özlemim olmazdı. olmazdı sanki.
dünde kalmıştır, unutulmak istenir kimi zaman ama unutulmaz, unutulamaz. hele ki geçmişte kalan sevdicekler, anne, baba, kardeş, mutlu bir aile. tam ortasındayım bunalımın dersiniz, dımdızlak kalırsınız kendinizle başbaşa. deli gibi aşık olduğunuz sevdicek başkasıyla nişanlanır, baba bu hayatı terkeyler, kardeşlerden biri ölmüş, öbürü yok olup gitmiştir hayatınızdan, anne ise kendi halindedir. kısacası o çoklu birey haliniz terkedip gitmiştir benliğinizi, yapayalnız kalmışsınızdır ortalıklarda. ama tek dayanak vardır, her anının bedeli gözyaşı olsa dahi, geçmişte yaşananlardır. geçmişte yaşadıklarınızı düşünür, tartar, 'o an'lara geri dönmek istersiniz, bir saniye için bile olsa. gözünüzün önünden slaytlar geçer birbiri ardınca, bir ağlar bir gülümsersiniz, bir kederlenir, bir gülücük damlatırsınız hayal havuzuna. bir bakarsınız, hala unutamadığınız ilk aşkınızla sahil kenarında yürüdüğünüz günlük güneşlik o ilk gün, bir bakarsınız babanızın işten dönüşü, bir bakarsınız ilkokuldaki en samimi arkadaşınızla ettiğiniz ilk kavga.
keşke bir saniyecik dahi dönebilsem o anlara. şu sıralar en çok buna ihtiyacım var.
Hatırlıyorum;
Suyla toprağın birbirine bulaşması gibi bir şey hatırlamak; çamur gibi bir şey.
Hatırlıyorum;
Bilincimi yitirdiğimden beri yaşadığımı sanıyordum;
Oysa yıllar önce ölmüşüm; su çekilmiş çamurun içinden;
Geriye kalan toprak hafızasını yitirmiş...