--spoiler--
üç günden beri galatasaraylıyım
galatasaraylılar kömürü kabul etmediler
bu nedenle üç günden bu yana galatasaraylıyım
bir gurur yoksulluğunun ortasında, kim bilir kaç insan kendini galatasaraylı hissetti, o gururun ucundan-köşesinden bir parça tatmak için
hani aç kalmış kuşların ekmek kırıntısına koşması gibi
*
spor yazısı deyince, futbol camiasını ve taraftarı yıllarca ülke sorunlarına duyarsızlıkla suçlayan bir yazar olarak, ömrümde ilk kez taraftarım
ve takımımı açıklıyorum:
galatasaray
kimi yöneticileri ya da oyuncuları, kendi seslerinden korksalar dahi, galatasaray bir gecede halkın takımı oluverdi bundan böyle takım gol yediğinde oturup ağlarım bile
niçin?..
çünkü; üniversitesinden medyasına, ordusundan yargısına, aydınından halkına kadar herkesin sindirildiği ve susturulduğu bir zamanda, galatasaraylıların önlerine konulan 600 trilyonluk ikrama(!) kanmayıp, demokratik tepkilerini bir ağızdan göstermeleri az şey midir?..
galatasaraylılığın centilmenliğine yakışmadı, misafire bu yapılmaz, spor ahlakına aykırı gibi savlar normal zamanlar için doğru olsa bile; çıkar uğruna yalakalık, saygısızlıktan daha büyük suçtur
ayrıca bize stat yaptı yan yolları da koydu diyerek türkiyede olup bitenleri görmemezlikten gelmek ve orada o kömür alanlardan farksız türkiye seninle gurur duyuyor diye zıplamak
yakışır mıydı spor insanlarına?..
*
bu bir dönüm noktası da
anı kitapları o geceyi, karşıdevrimin kırılma yeri olarak gösterecekler gelecek kuşaklara
göreceksiniz
bundan böyle kendi partisinin devşirme kalabalıkları ya da kapalı alanlar dışında hiçbir yerde huzur içinde konuşamayacaktır padişah
büyüklüğüne yakışmayan ruha sahip futbolcuları bünyende barındırıp rezil bir sezon geçirse bile halen maçlarına gidildiğinde şampiyonmuşçasına galatasaray diye bağırmaktır.
galatasaraylı olmak armaya olan bağlılıktır, futbolcular geçicidir.
-takımını 17 mayıs 2000 de ne kadar seviyorsan, 6 kasım 2002 de de o kadar sevmektir.
-çubuklu formayı değil parçalı formayı tercih etmektir.
-şampiyon olamadan geçen 14 yıl içerisinde bile takımını yalnız bırakmamaktır.
-galatasaraylı olup, galatasaraylı gibi yaşamaktır.
-adamlığın duruşudur.
başka kimsenin seni anlamasını beklememek bi kere. zira başka takım taraftarı bana aynısını dese eyvallah derim. anlamam çünkü. anlamadığım tek şey o da olmaz zaten. mesela ne zaman galatasaraylı oldum, ne zaman sarı kırmızı en büyük cimbom diye bağırdım hatırlamıyorum. ben bunun genetik olduğuna inanıyorum artık. bi ara reklam vardı ya hani fanatik gazetesinindi sanırım. hani çocukların pipisi tuttuğu takımın renklerindeydi. heh işte öyle bişey olduğunu düşünüyorum. durumunun kötü olması, diğerlerinin geçtiği dalgalar, bank asya esprileri, fenerbahçe'yi kadıköyde 10 yıldır yenemiyor oluşu, başkanı, yönetimi, bazı ruhsuz futbolcuları, anlamlandırmakta güçlük çekilen transfer politikası, falanı, filanı üzmekten başka bir etki bırakmıyorsa üstünde öyle olması lazımdır zaten.
sarıya, kırmızıya, armaya, parçalıya, ali sami yen'e, metin oktay, hakan şükür, baba gündüz, arda turan gibi formanın hakkını vererek hatırda kalan onlarcasına, kaynağı bilinmeyen ve asla kopmayacak bir bağ sahibi olmaktır galatasaraylılık. puan tablosuyla, uefa kupasıyla, adnan polat'ın kafasında baretle verdiği şampiyonluk sözünü tutmamasıyla veya hagi'nin 90+'da bilbao'ya attığı golle bir alakası yoktur.
galatasaraylı... bazı şeyler tahammül sınırlarını zorlayabilir, lig tablosunu boyuna ikiye katladığımızda adımız okunmayabilir, veya bütün bunlara üzülüp çocuğunu kesmiş bile olabilirsin. mühim değil. bırak herşeyin geçmişte kaldığını söylesin geçmişi olmayanlar, onların yavşak kıkırdamalarına katlanırken sen koru asaletini. kahvede maç izleyip "allah belanızı versin" derken aynı anda ağzındaki çekirdek kabuğunu tüküren orospu çocuğundan farkın olsun. sabret, ve korkma. ayrıca unutma, kuyuya düşsen bile yetişemezler.