yıllardır sefil olan bu takımların taraftarlarının da sefil olduğu gerçeği insanların suratına çarpıtılırken gözü olan herkesin görmesi gereken hadisedir.
fiyatını söylemesi gereken insanın yargısıdır öncelikle.
mesela kaç paralık adamsın ki sen insanlara zengin, fakir diye kendince ayar çekiyorsun?
he derdin galatasaraylı zengin bulmaksa fiyatını söyle, ona göre bir çare bulunur sana. problem değil.
ama galatasaray bu ülkenin her tabakasında umudu ve mutluluğu yaşatmış takımın adıdır.
o yüzden bahçelievler'de uefa kupası vardır, o yüzden taraftarı nevizade'nin çocuklarıdır ama yine o yüzden taraftarı ve mezunları aristokrasinin temsilcileridir.
galatasaray öyle bir topluluktur ki, onu anlamaya başka taraftan kimsenin aklı mantığı yetmez.
galatasaraylılık merhum metin oktay'ın dediği gibi bir din gibidir, bir mezhep gibidir.
ama devlet içinde devlet, cumhuriyet içinde cumhuriyet olduğunu iddia etmemiştir.
iktidar ve iktidar yanlılarına yağ çekip her hafta ziyarette bulunmak yerine misafir ettiklerinde bile densizlik yapılmasına müsade etmemiştir.
galatasaray hem efendiliktir, beyefendiliktir; hem de namerdin ve densizin karşısında atardır, giderdir.
hem bir köfte ekmeği 3 kişi paylaşmaktır, hem de gereğinde salon salomanje ortamlardır.
hem türkiye sekizinciliğidir, hem dünya birinciliğidir.
galatasaray hayatın ta kendisidir.
hem kendi düşüp ağlamamak, hem de yine kendi kendine kalkıp böbürlenmemektir.
zengin şımarık kesime hitap eden takımlar her zaman antipatik olmuştur zaten. galatasaraylı bir dilenci olmayı fenerbahçeli bir milyoner olmaya yeğlerim.
katalunya ispanya'nın en zengin bölgelerindendir. barcelona'yı fakirlerin tuttuğunu iddia etmek aya ilk ayak basan insanın mustafa topaloğlu olduğunu iddia etmekle eş değerdir.
konuya dönersek, tamamen götten uydurma bir şeydir. ünal aysal, 8 tane fakir il alıp onları katalunya'ya sokacak kadar kalkındaracak düzeyde zengin bir adamdır.