Yani gençlik yıllarımızın ''terbiyevi'' filmlerinden ''Helga Sevişiyor'' gibi bir şey oldu ha, Yeni Melek'te seyretmiştim...
Bunu da televizyonda izleyeceğiz; Maliye Bakanlığı, vergi toplamak için Gaffur'dan yararlanacakmış. (Efendim? Hayır, bugün konumuz Hırant Dink değil.)
''Vergi haftası'' boyunca Gaffur çıkıp halka ''verginizi ödeyiniz'' falan gibilerden bir ''meşaz'' verecekmiş. (Türkiye'de yerli malı haftası, Kızılay haftası, Yeşilay haftası, kadın haftası, çocuk haftası olduğu gibi bir de vergi haftası varmış.)
Peker Açıkalın'ın bir televizyon dizisinde oynadığı, pijaması mavi çubuklu lumpen kapıcı tipi Gaffur çok tutuluyor ya (dizi yayından kalkacağı günden üç ay sonra unutulmak üzere), Maliye, halkın onun sözünden çıkmayacağını, Gaffur vergi verin derse seve seve vereceğini varsayıyor.
Eh, bu hükümet ''halk hükümeti'' olduğu için çareyi lumpen yıldızında bulmuş. Bundan tam otuz altı sene evvel, 1971 yılında, 12 Mart döneminde, cuntanın gözetim ve denetiminde göreve gelen bürokratlar hükümetinin ''iyi niyetli ve saftırık kanadı'' da (birkaç ay sonra tasfiye edildiler), umarı, vergi dairelerinin kapılarına yazı yazmakta bulmuştu!
O zamanlar yeni yeni yaygınlaşmakta olan ''pleksiglas'' ve simsiyah çubuklu harflerden oluşan hıyarca cümleler, bakımsız ve camları kirli vergi dairelerinin girişlerine yapıştırılmıştı: iradesiyle kendini vergilendiren halk, millettir. Cart curt.
Halkımız, 12 Mart yönetiminin ''solcu ve Atatürkçü'' olacağını sanan bazı aydınlarımız kadar eşek olmadığından, bu yazıları elbette kimse iplemedi.
Şimdi Gaffur'u ipleyecek midir?
Gaffur bir lumpendir. Yani, kural tanımaz, ne idüğü belirsiz, eğitimsiz, becerisiz, çulsuz, ne köylü ne şehirli, hem tutucu hem yırtık, işine geldiği zaman başkaldıran ama sıkıyı görünce hemen de pısıp sinen, hem ödlek hem edepsiz, arkanı dön hemen seni satacak bir yaratık... Kızkardeşinin sokağa çıkmasını ve çocuklarla konuşmasını engelleyecek kadar ''prensip sahibi'' ama üst katta oturan evli kadına asılacak kadar da çakal... Yok canım, Ermeni vuracak değil tabii, o yaratık ayrı... Gaffur donla denize girer ama adam öldürmez. Fakat ırza geçebilir. Uyuşturucu satabilir. Bunları yüzkızartıcı bulmaz. Gaffur istanbul'a yorganıyla gelir ve birkaç yıl sonra kapıcılık ettiği apartmanı satın alır.
Üstelik de, Peker'in yeteneği sayesinde, çok sevimlidir hergele... (Umarım roman kahramanlarını mahkemeye verdiğiniz gibi bana da ''dizi karakterine hakaretten'' dava açmazsınız!)
Dolayısıyla, halka ''verginizi ödeyiniz'' diyecek bir Gaffur değil, ''ulan enayilik etmeyin, bu memleketi siz mi kurtaracaksınız, kimse vergi ödemiyor da bir tek siz mi vereceksiniz, kanımca anladınız onu siz'' diyecek bir Gaffur çok daha gerçekçi ve inandırıcı olurdu!...
Halkın Gaffur'u ''kendinden'' bulduğu için lafını dinleyeceği düşünülüyor. Hani Kemal Sunal falan gibi.
''Para isteme benden, buz gibi soğurum senden'' özdeyişi gözardı ediliyor galiba...
Gaffur'un asıl ''müşterilerinin'' dolaylı vergi ödeyen, kurumlar vergisi, götürü usulde gelir vergisi, matrah falan gibi kavramların yakınından geçmemiş kişiler olduğu da unutuluyor. Maltepe sigarasının üzerine bindirilen vergiyi arttırmak için Gaffur'a gerek yok, ''tabela'' tutan serbest meslek ''erbabı'' da değil Gaffur, peygamber efendimiz hadis-i şerifinde ''ey iman edenler, verginizi ödeyiniz'' demiş olsa dinlemez. Bizde bir tokat atana öbür yanak uzatılmaz, ağzı burnu kırılır. Tanrı'nın hakkı da, Sezar'ın hakkı da onların değil, gene bizimdir. Gaffur'a selam, vergi kaçırmaya devam.
Gaffur eğlenceli ama bu kadar ''resmi zavallılık'' da can sıkıcı oluyor.