malesef benim de sahibi olduğum komşu türü. yalnız bizimkiler diğerlerinden biraz farklı. sürekli apartmandalar. bu amına koyduğumun apartmanında gürültü eksik olmuyor. ya biri geliyor ya biri gidiyor. ya çocuk kapının önüne çıkıyor. ama sürekli dış kapı hareket halinde.
komsu gurultu yapabilir fakat uyarilmasina ragmen hala yapiyorsa bu afedersiniz yavsakliktir. tam 6 yildir cekiyorum bu derdi. 3. kattan bi daire aldik 6 yil once almaz olaydik. uustumuzde 6 yilda 3 komsu degisti fakat hepsi ayni profil. laftan anlamaz saygisiz terbiyesiz. her gelen bir oncekini aratti. sonuncusuda dun tasindi. bakalim yeni gelecek olan saygisiz komsu kim..
Evde parti vermeye olanak sağlayan komşudur aslında . O yaptıysa bende ses yaparım abi düşüncesiyle partiler istenildiği kadar sesli ve gürültülü verilebilir. Eğer çok sessiz olsalardı abi adam rahatsız olur düşüncesi hakim kılınabilirdi.
Yorucu bir günün ardından burnunuzda tüten yatağınızla aranıza giren en büyük düşmandır. Derhal şikayet edilip, gerekli tedbirlerin alınması gerekir. Aksi halde ortalıkta makinist gibi dolaşmanıza sebep olacaktır.
Üst kattadır. Evin çocuğu biraz daha uğraşırsa tavanı delecekken babası komşu çok mu gürültü yapıyoruz derken kinaye mi yapıyor ciddi midir anlayamadım.
Sanılanın aksine benim alt komşumdur. Kemiklerinin artık yaşarken çürümeye başladığı yürüyen tarih komşum genelde kulakları zor işitiyo diye izlediği kanalı bütün apartmana dinletir. Bazen kendi televizyonumun sesini duymak için açıyorum yani o derece. Öl artık be kadın ya senin yaşındakiler çoktan ahirette de emekli oldu lütfen öl.
bir haftadır üst veya alt katımdan fotokopi makinesine benzer sesler geliyor. arkada müzik çalıyor sürekli. arada bir de "ohh yeahh" şeklinde bir bağırış.
sabah 6.30'da hayvan gibi esneyen (bağıran da olabilir anlaşılmıyor) bir adam, biriyle çirkefçe kavga eden bir kadın, telefonda bağırarak konuşan bir evlat, çocuğunu uluyarak hoplatan, seven bir gelin. gecenin bu saatinde de adam 'hey' diye bağırıyor. bir ara bütün sülale toplaşıp küfürlü tartışmalara giriyordu. salonlarındaki televizyon mu sinema mı belli değil.
yeni taşındığımız hafta duvardaki lekeye bakıp su sızmış olabileceğini düşündük ve babam üst kata çıkıp durumu bildirdi. adam sert bir sesle 'git şikayet et' demiş. hasta bu insanlar.
yıllardır aynı yerde yaşarım, hep aynı yerde yaşadım aslında. orada doğdum, orada büyüdüm, orada büyümeye devam ediyorum. onlarda evlerinde doğdu, sokaklarda büyüdü, sokaklara taştı ve hiç susmadan hayatlarına devam ediyorlar. evlerine seks ve tuvalet ihtiyaçlarını gidermek dışında asla kullanmayan komşulara sahibim. sokakta gülüyorlar, sokakta ağlıyorlar, sokakta yemek yiyorlar, çocuklarını sokakta büyütüyorlar. haftanın 7 günü çalıştığım bu zamanlarda elbette uyumak istiyorum, aslında çalışmayan biri olsam da uyumak istiyorum. Sokakta oturmak bir ihtiyaç değildir ama uyumak öyle mi? değil.
22.30 sıralarında kafamı uzatıp o manzaraya baktım. sokakta oynayan 5-8 arasında çocuk ve biraz uzağında oturan 9- 15 arası kadın. bu noktada içeri kaçmam gerekiyordu ki saçımı başımı yolabilirlerdi, neyse ki ya beni döverlerse korkusu doğuştan bünyemden söküp atıldığı için gerekli uyarıyı yapıp tekrar yatağa uzandım.
23.00 sıralarında sesler yine hiç durmayınca ve artınca tekrar dışarı çıktım.
- çocuklar evinize gidin. polis çağırırım.
polis çağırırım cümlesi çocuklarına söz söyleyen bir kadın karşısında ısrarla bir eylem içine girmeyen kadınlara söylenmişti, oralı olmadılar.
23.30 'da başka bir cümle ile çıktım o pencereye.
- çocuk çocuk kim varsa şu an sokakta hemen evine girsin, kavga çıkacak.
5 dakika içerisinde 30 kişilik öfkeli bir kalabalığa yukarıdan bakarken buldum kendimi. bir sürü hakaret eden, üstlerini başlarını yırtan ve kocalarını tutmaya çalışan bir sürü kadın. kocişkoları ne yapacaktı kim bilebilirdi ki? polis bilebilirdi.
24.00 sıralarında polisler tarafından evimden alındım, polis olayı anlatmamı istedi, anlattım. 2 metre ileri de duran kalabalık beni izliyordu, çok tatlılardı.
- kimden şikayetçisin?
- hepsinden.
- hepsini alamayız, isim ver
- bilmem ne ve bilmem kim yeterli, diğerlerini getirtirim.
polis koruması eşliğinde oraya geldik, sinirli bir polis ve bir çok meraklı polisin arasına.
- özür dilerim, bir bardak su alabilir miyim?
- tabii, bekleyin getireyim ben
bu iyi polislerden biriydi.
- ne oldu?
- böyle böyle oldu.
- hallederiz merak etme.
bu da iyi polislerden biriydi ama hep şanslı bir insan olduğum için en sinirli olan polis ile görüşmem gerekiyordu. 15 dakika sonra bir mahalle dolusu insanı oraya toplattım ve polisin uzlaşmam konusunda baskılarına boyun eğmedim. polis onlar senin komşuların, yüz yüze bakacaksın dedikçe o bana bakıyordu.
Polisin uzlaşma yoluna zorladığı kadın gözümün önündeydi. sonra polis gürültü konusunda hiçbir kanun olmadığını belirtti, konu hakkında inatlaşmalarım sonuç vermeyince bunun bir gürültü tartışması değil hakaret davası olacağını belirttim.
sonra o polis geldi, karşı tarafından arkadaşı olan. en kötüsü. öncelikli bakışmalar ile başlayan taciz sözlü olarak devam etti. iyice inada bindi iş. şikayetçi olacaktım.
sonra içeri o girdi.
- şikayetçi olmuyorsun, ben arkadaşımın yüzüne bakamam, o da benim yüzüme bakamaz, özür dilenecek, hadi.
boynum kıldan ince kalktım, özürleri büyük bir nefret ile kabul ettim. şimdi sessiz ortamda uyumanın keyfini çıkarıyorum. neredeyse 10 yıl sonra ilk kez.
gürültü yapan komşu uyarılır ve polis çağırılır. yoksa susmayacaktır.