Sabahattin Ali'den gelmektedir bu cümle. Etrafımız o kadar çirkefle dolu ki temiz kalmak için bir tek çare kendi dünyamıza çekilmek ve muhitle, hiç olmazsa manen, alakamızı kesmektir.
bana cikma teklifi eden cocukla karsilasmamak icin elimden geleni yapiyorum
cunku karsilasinca ne yapicagimi bilmiyorum. kose bucak kaciyorum
bir cafe/lokanta sahibi bir adam var.
cok iyi bir insan
bana bedava yemek veriyor sozluk.
istedigin zaman gel, istedigin kadar ye dedi bana.
cok utaniyorum.
anneme anlattim bu durumu... o da para odemem icin israr etti, lakin mekan sahibi kabul etmiyor.
lutfen dedim, ne olur, ben haram lokma yiyemem dedim
"ben seni cok sevdim ondan sana ismarliyorum" dedi.
cafenin sahibi turk bir adam. bende malatyaya gelirse ona kayisi ikram edecegimi soyledim.
cok utaniyorum.
sadece haftada 1-2 kez gidip, cok az 2 lokma bir sey tabagima koyuyorum.
bu adami ve karisini calisanlari cok seviyorum.
bedava yemek aldigimi hic kimseye soylemiyorum yoksa arkadaslarimda bu mekana yapismaya kalkar.
bilmiyorum ne yapsam ne kadar para versem?
sorun su ki bu mekanda acik bufe var
yani 30 cesit yemek var, belli bi para verip sinirsiz yiyosun.
ama benim oyle bi derdim yok... sadece acliktan karnim gurlamasin diye 2 tane sigara boregi filan aliyorum. bu kadar..
hayatımın en sıkıcı ve sıradan bayramı. Istanbul da olsaydı böyle geçmezdi. Hiç kurbanlık bile görmedim sokakta giderken, daha et bile görmedim, kavurmada yemedim. Evdeyiz oturdum tv izliyorum şimdi.
"Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümayan,
Güller gibi... sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nalan;
Gün doğdu yazık arkalarında! "