şairler, romantik şairler, aşık şairler... aşık ederler, romantizm rüzgarı estirirler.
dizelerinde hep bir ütopya, özlem, aşk, sevgi, sadakat ve dahasını işlediler.
o kadına, o kadının gözlerine şiirler, destanlar dizildi. okuduk, okundu. hala dillerde.
aşk, sevgi, mutluluk, huzur sadece gözde değil elbet, kalpte hiç değil.
insan düşünmeden edemiyor; bu şairler, büyük sözcüler aradıklarını bulabildi mi?! yoksa bir eli kaleminde ötekisi sikinde çekip gittiler mi biçare?!
eser denebilir kaleme aldıkları, daktilo ettiklerine ama o gizli yerlerde, yatak odalarında, çam diplerinde, eyfel kulesi manzaralı uzak diyar otellerinde, kandırdıkları kadınlara yalnızca aşk mı anlattılar, aşk mı aradılar gözlerinde!?
kiminin kaleminde abazan haykırışlar "yücel" gibi, kimi ütopik şizofren "süreyya" gibi...
şimdi durup biraz düşünmek lazım, gözlere yazılan şiirler neden şairleri kadınların götünde huzura ermesinden vaz geçiremiyor. onlar da insan cevabı yanlış; o zaman yazmasınlar. duygularıyla oynasınlar okurlarının. hayır.
bu böyle bitmemeli...