'' adam diye okunur '' yazarak, gunumuz sacma kulturu ya da kahvehane agzi ile tanimlayamazsiniz. okumussaniz bile anlayamamissiniz. tekrardan okuyunuz, yazdiklarini anladiktan sonra tekrar tanim yapiniz.
atar:bak hele elitist yarrama bak sen. fularını siktiğim cihangir bebesi seni. bisitlişmiyin. sende beni yargılayabilecek ne birikim nede koç yumurtası var. kaldı ki üslubuma karışacak zerre hakkın hukukun yok.
gece gece delirtmeyin lan beni. oturun nutellanızı yiyin.
On yıllık cezaevi sürecini anlatan 'ölüler evinden anılar' kitabında dostoyevski şöyle demişti: "işsiz insan yaşayamaz. Kendisine ait hiçbir şeyi olmayınca, insan insan olmaktan çıkar, küçülür, alçalır, bir hayvan olur. Bu durum vahşice eğilimlerin gelişmesine neden olur."
Edebiyat dünyası da aynı sözlük kızları gibi, birbirlerini hiç çekemiyorlar.
Bakın Nabokov (Lolita'nın ünlü yazarı) Dostoyevski için neler demiş:
"Dostoyevsky'nin zevksizliği, Freud öncesi dönemlere ait komplekslerinden muzdarip zavallılarla olan monoton ilişkileri, insan onurunun trajik şanssızlıklarından insanları kendine acındıracak bir şeyler çıkarma çabasıbbb- bunun neresini takdir edelim?"
Yürürken bir yandan da şarkı mırıldanıyordum, çünkü mutlu olduğum zamanlar kendi kendime bir şeyler mırıldanırdım. Hiçbir dostu, arkadaşı olmayan, sevinçli anlarında sevincini kimselerle bölüşemeyen herkes de aynı şeyi yapmaz mı?
yeri geldi annem oldun, yeri geldi babam oldun. ben annesiz babasız büyüdüm. öksüz ve yetim bir çocuğun her şeyi oldun. bana ruh verdin dostoyevski. teşekkür ederim baba.
sen hep bizi yazdın. hani o çay alacak bile parası olmayan, 3 gündür boğazından ekmek geçmeyen insanları yazdın.
Birkaç sene öncesinde izlediğim, zeki Demirkubuz a ait olan, "yeraltı" filmini izleyerek dolaylı yoldan tanımıştım kendisini. illaki daha önce ismini duymuştum hatta birkaç kitabı da elime geçmişti fakat okumaya cesaret edemedim desem, yalan sayılmaz. Çünkü kitaplarının daha ilk sayfalarında okuyucu yutan ve onu bir bilinmeze götüren, mistik bir üslubu ve kendine özgün bir tarzı var.
Dediğim filmi izledikten ve Dostoyevski' nin bir kitabından uyarlanmış olduğunu görünce daha fazla geri kalamadım ondan ve kitaplarından...
Suç ve cezayla başlayıp, karamazov kardeşlere kadar kitaplarını okudum ve gözümde, gönlümde bir yer etti. Her kitabı ayrı güzel her kitabına ayrı bağlanıyorsunuz...
Naçizane bir tavsiye:
Kendinizi kötü hissettiğiniz, bunalım yaşadığınız bir dönemde okumayın. inanın: kendinizi kaybediyor, resmen hayattan soyutlanıyorsunuz fakat bu iyi anlamda olmuyor. Gerçeklikle bağını yitirmek gibi bir şey adeta.
mutlu bünyeyi depresyona sokabilecek bir üsluba sahip yazar. hassas bünyeler kitaplarını okumasın; ben bana zarar verdiğini fark ettiğimde okumayı bıraktım.