St Petersburg aşığı olmama neden olan, kitaplarını okuduktan sonra daha önceki okuduklarım neymiş diye sordurtan benim gözümde kusursuz ve mükemmel ötesi yazar.
rusya tarihinde cenazesi töreni en kalabalık olan yazar.
budala kitabını kumar borçlarını kapatmak için yazdı ama içindeki ölüm kıyaslamaları kesinlikle idamdan dönen dostoyevski'nin iç dünyasıdır.
adamın tüm kitaplarını okudum ruhen dibe vurmuş olduğum ,yalnızlığımla övündüğüm zamanlarda.
bulanımlı kahramanları seni anlayan ,senin gibi düşünenlerin varlığını ispatlarcasına haykırıyor
sana benzeyenlerin varlığı ,bu bulanımları bi ben yaşamıyorum demeye itiyor seni.
bir yandan da yaşamaya yönlendiriyor seni.
ama huzura kavuşamıyor insan okuduysa dostoyevskiyi.
suç ve cezadan kısa bir bölüm:
'''' ...ölüm cezasına çarptırılmış biri sehpaya çıkmadan önce şöyle söylüyor yada düşünüyordu;
yüksek bi yerde bi kayanın üzerinde , ancak iki ayağımı koyabileceğim bi yerde yaşayabilecek olsaydım,
dört bir yanım uçurumlarla, okyanuslarla çevrili olsaydı, fırtınalar zifiri karanlık olsaydı, kimsecikler olmasaydı yanımda
o daracık yerde bi ömür, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamak isterdim
yaşayabilsem, yaşayabilsem nasıl olursa olsun, yanlızca yaşayabilsem...''''
kendisinden önce beş arkadaşının kurşuna dizilmesini dakikalarca izleyip, son anda gelen bir emirle kurtulmasının, yeryüzünde insanı en iyi çözümleyen ve anlatan yazar olmasında etkisi olduğu söylenen rus deha.
'' bir insanın kiraz ağacının önünden geçerken, hayretler içinde kalmamasını aklım almıyor ''
Bana kalırsa dünyanın gelmiş geçmiş en büyük romancısıdır. bak yazarıdır demiyorum, yazarlık ve romancılık ayrı bi şey. roman derinlik ister, ayrıntı ister, bir yerde bıraktığını 300 sayfa sonra tekrar buldurabilmek ustalık işidir. dostoyevski bunu belki de en iyi yapan yazarlardan. ayrıca karamazov kardeşler'de cinayetin işleneceğini daha kitabın başında belirtmesi veya öteki'de çift kişilikli bir karakter yaratması gibi zamanının romancı geleneğine göre devrim niteliğinde sayılabilecek işlere imza atmış bir isim.
bence romanlarını bir hikaye anlatmaktan ziyade bir düşünce için kullanır dostoyevski. karakterler üzerinden tartışmak istediği ahlaki, edebi, insani konuları tartışır. özellikle her insanın üzerinde farklı bir görüş belirtebileceği bıçak sırtı konular seçer. ama bunu da yine ilginç bir şekilde sunar: bu tartışmaları başlatan veya içine bir anda girip seyrini değiştiren kişiler ne gariptir ki roman içerisinde ayyaş, serseri diyebileceğimiz bir karakterlerdir. yani böyle konuşmaları hiç beklemeyeceğimiz kişiler. bu karakterlerin bahsedilen konularda sayfalarca süren tiradlara imza attığını görürüz. bu açıdan dostoyevski romanları bir münazara havası da taşır diyebiliriz. bu özelliğin en çok göze çarptığı romanları bence suç ve ceza, karamazov kardeşler ve budala'dır.
Yeraltından notlar'da "kalp birkez kırıldı mı, hiç kimseye aldırmaz ve hiçbir şeyi umursamaz. belki mutluluğun sonu, ama huzurun başlangıcıdır bu."der Dostoyevski.
en görkemli sıradan insan tasvirlerinin ve diyaloglarının yaratıcısı.
bu manada, ilk romanı olan "insancıklar" mutlaka okunmalıdır.
- üşütürsünüz meleğim, yüreğiniz üşür.
- doğayı süslemek için yaratılmış bir kuşa benzettim sizi.
- sizin için çektiğim acıyı acıdan saymıyorum.
" neden bir insan palto için bu kadar aşağılamalara katlansınki, ben düğmesiz paltomla biraz utanarak işe gitsem de asla onurum ve haysiyetimden dönmem. işyerinde herkes bana bakıyormuş, en ufak hareketlerinde beni yeriyormuş gibi hissediyorum. ama olsun meleğim, zaten onlar alay etmek, dedikodu yapmak için fırsat ararlar.
bütün romanlar aptallar içindir, aptalca hayal kurmaları ve hayatı süslü sözcüklerle görmeleri içindir. shakespeare insanlarla alay etmiş."
" Bütün maddi tatminleri sağlayın ona, öyle ki uyumak, çörek yemek ve dünya tarihini sürdürmeyi dert edinmekten başka yapacak bir şeyi kalmasın. Yeryüzünün tüm mallarına boğun insanı ve saç diplerine kadar mutluluğa gömün; bu mutluluğun yüzeyine küçük kabarcıklar çıkacaktır; tıpkı suyun üzerinde olduğu gibi. der yeraltından notlar kitabında.
adam yazmış abi dedirten yazar ölmeden önce okunması gereken yazarlardan biridir dostoyevski yi okuyupta sevmeyen birinin olduğuna inanmıyorum inanmak istemiyorum.
en iyi yazarlardandır. eserleri yabancı dilde -örneğin türkçe'de de- bu derece güzelse, kendi dilinde ne kadar etkileyici betimelemeleri vardır, rusça bilenler bilir.
seviyorum bu adamın özgür olduğum halde "ölüler evinden anılar"ını okurken bana hapishanedeymişim gibi hissettirmesini.
seviyorum, çok şükür her şeyim bana yeterken "insancıklar"ı okurken sahip olduğum hiçbir şeyim yokmuş gibi hissettirmesini...
"ezilenler" ve "suç ve ceza"yı da unutmamak gerek...
en önemli eserlerini ise henüz okumadığım için şanslıyım; kapağını ilk defa açacağım bir sandık dolusu hazine gibi...
aynı hastalıklı ruh haline sahip olduğumu düşündüğüm yazar. ne zaman bir eserini okusam romanın kahramanı uzun süre yakamı bırakmıyor. buna mukabil kitaplarını okumaktan vazgeçemiyorum.