bugün

öncelikle bir spor türü. ama bundan daha fazlasi var futbolda.

Futbol bir sektör olmus, finansal yönü cok büyük. Kitleleri arkasindan sürüklemis, sürüklemeye devam ediyor, su siralar oynanan dünya kupasi bunun en iyi örnegi. Milyonlarca, belki milyardan fazla insan takip ediyor bu etkinligi.

22 adam, 2 kale ve sadece 1 top. Ben acikcasi, ne futbol oynayabilirim, ne de izlemesinden zevk alirim. Tartismasini hic sevmem, kim kazanmis, kim gol atmis, kim sampiyon olmus hic umrumda da degildir.

Günümüzde, Türkiye'den bahsediyorum, futbolu sadece bir oyun olarak gören insan az.

Devlet eliyle üzerinden bahis ve sans oyunlari oynaniyor, olan milletin parasina oluyor.Eger aranizda kazanci kaybindan cok olan iddaaci varsa elinden öper, basima koyarim. Ama tahmin etmiyorum. Normalde 18 yas siniri olan bu bahis oyunlarini 10 yasindaki cocuk dahi oynuyor, oynatiliyor veya. Kimsenin taktigi yok yas sinirini. Lise ve ortaokul cagindaki cocuk, futboldan baskasinin kaybettigi parayi kazanmanin derdine düsüyor, okulda kupon dolduruyor. Bayiler alacaklari komisyonu düsünüyorlar sadece, devletin umrunda degil kimden geldigi bahsin vergisinin. 18 yasindan büyükler icin de büyük bir bagimlilik oluyor, internetten ve iddaa üzerinden oynanan bahislerin toplam hacmini bilmiyorum, ama o bahislerde kaybettikleri parayla cocuguna yaz icin bisiklet alabilecek ya da esine belki kücük de olsa bir hediye, hatta en azindan disarida bir yemek alabilecek adamlar var. Bir kac milyonda bir ihtimal büyük bir para kazanmak bu isten. Kaybetmekse cok kolay, her gün kim bilir kac kisi kaybediyor.

Transfer diye bir sey var bir de. O kadar büyük paralar dönüyor ki, sadece vergileriyle kücük bir ülke kalkinir. Takimlar oyuncularini degistiriyor, disaridan oyuncu satin aliyorlar, cogu zaman vergiden kaciriyorlar. Devleti zarara ugratiyorlar dolayli olarak. Devletin parasi da milletin oldugu icin, yine milleti kaziklamis oluyorlar. Ama futbolcular, altlarinda Ferrari ile BMW'nin son modelleriyle geziyor, pahali gece kulüplerinde bir gecede milyarlarca TL yiyorlar. Futbol kulüpleri de kazaniyor bu transferlerden, yöneticiler ve onlarin yagcilari-yaverleri isin kaymagini yiyor. Katlar, yatlar aliniyor, yurtdisindan bir teknik direktör ya da baska birisi geliyor, bogazdaki en güzel yalida oturuyor, cocugunu bizim ülkemizin en iyi okuluna gönderiyor.

Medya da cok büyük rol oynuyor bu sektörde. Sadece futbol icerikli yerel ve ulusal bir sürü gazete vs. var. Spor haberlerinin yüzde 90'i futbolla ilgili. Spor denince akla ilk futbol geliyor. Büyük medya patronlari da futbol yöneticileriyle yakin iliskiler icerisinde. Hepsi pastadan payini aliyor. Suni gündem olusturmakta futbol birinci kaynak, her zaman ise yariyor. Dünyanin en önemli meseleleri dahi futbol haberlerinin gölgesinde kalabiliyor bir zaman sonra. Küresel isinma, Amerika, Cin ve Hindistan'in büyümesi, ekonomik durumumuz ve bunun gibi bir sürü baska dert varken, Fenerbahce-Galatasaray derbisi haftalarca gündemi isgal edebiliyor.

Sonucta olan sade vatandasa oluyor. Insanlar birbirine düsman oluyor alt tarafi bir mac icin, birbirlerini bicakliyor, dogruyorlar, hatta vuruyorlar. Vatandasin en cok konustugu konu futbol. Bilmem kac yil önceki mac, kupa vs. hala konusulmaya devam ediyor. Insanlar bu tip seyler yüzünden, takimina destek vermeyi unutup rakibini sanki ingiliz ajaniymis gibi görüyor, öyle davraniyor kendi kanindan insanina. Fanatizm tirmaniyor, insanlar derbi zamani disari cikmaya korkar oluyor, sevincini dahi silahla kutlayan magandalar yüzünden. Bazilari o kadar fanatik olmus ki, sagligini kaybediyor futbol yüzünden. Mac izlerken kalbi tekliyor. Ruh ve akil sagliginin bozulmasinda belki bir etken de takiminin sampiyonlugu kaybetmesi.

Belki biraz abarttim, sonucta isin bilimsel bir arastirmasini yapmadim. Ama genel hatlariyla bunlar dogru. Balinalar her zaman oldugu gibi büyümeye devam ediyorlar, olan vatandasa oluyor. Futbol bir oyun, öyle kalmali, öyle görülmeli. Her sey, sevinc de üzüntü de, tadinda birakilmali, baskasina veya kendine maddi veya manevi bir zarar vermesine izin verilmemeli hic bir zaman.

ayrica (#359165)
sevgilimle oynadığım winning eleven la hayatıma giren,fc barcelona maçlarındaki güzelliği görmemle beni benden alan,her ne kadar kızlar anlamaz dense de ispanya italya ligini soluksuz takip etmeme yol açan muhteşem teknik akıl oyunlarına gerek olan,yakışıklısı bol spor

ayrıca * * *

http://www.tff.org/
(bkz: fanatizm)
türkiye insanının en büyük eğlencesi. ve türkiye'deki en büyük kavga sebebi. keşke bu enerji başka yerlere harcansa diyorum, en azından 4te 1i...
ülkemizde yaşını başını almış işadamlarının uğrunda birbiryle kavga ettiği, hakkında insanların akşamları tv'de saatlerce yorum yaptığı hatta dayanamayıp birbirlerine hakaret ettiği, işsiz güçsüz serseri takımının stadları doldurup 90 dakika boyunca küfür ettiği maçtan sonra birbirleriyle kavga ettiği, bazı gerizekalıların takımı yenildi diye ağladıkları, insanları "biz" "siz" diye gruplara bölen spor dalı. adam gibi izleyecekseniz izleyin, ne diye üzerinde saatlerce yorum yapıp birbirinize laf sokuyorsunuz, tuttuğun takımın yendiyse sana ne yararı var? yenildiyse de ne üzülüp duruyorsun?
1969'da ki honduras ve el salvador arasında ki savaşın nedeni.
faşizm'den sonra bilinçsiz ve beyinsiz gençleri en çok etkileyen akım aman dikkat.
hayat tarzı. sadece 22 kişinin topun peşinden koşması diye niteleyecek olanı feci şekilde yanıltacak derecede derin olgu. hükümetlerin ve ideolojilerin yapamadığını yaparak insanları aynı çatı altında birleştiren coşkunun kaynağı, ta kendisi.
erkekler için bulunmaz nimettir. kadınlar için ise ölümden beterdir.
dünyada en çok izlenen günümüzde bayanların da ilgi höstermeye başladığı bnce dünyanın en zevkli sporu.
bir oyundan çok daha fazlası olan, kimileri için * bir hayat biçimi haline gelen, dünyanın en keyifli takım sporu.
hakkında bu kadar entry girilince bitti sandığım spor dalı.
kalıplara sığdırılamayacak, evrensel ve ideolojileri ezip geçerek büyük kitlelere ulaşan yaşam biçimi.
19 mayıs 2007'de türkiye'de artık tamamlanan spor. yasaklanmalıdır. futbolu insanlar oynar ve izler, hayvanlar değil.
biraz sonra okuyacaklarınız tamamen subjektif bir bakış açısıyla yazılmış olup, yazılanlar sadece yazının sahibini bağlamaktadır.

öncelikle futbol konusunda dünyanın en yüzeysel insanı olduğumu söyleyerek başlamak istiyorum söze.

futbolla alakam yendiği zamanlar fenerbahçe'yi tutmam ve milli maçlarda milliyetçilik duygularımı tatmin etmeye çalışmaktan öte değildir. futbol terimlerinden korner, taç, penaltı gibi basit olanlarını kavramış ancak ofsaytı senelerdir verilen uzun uğraşlara rağmen direnerek anlamamışımdır. yok karşı takımın oyuncuları tek çizgide bizim takımın adamı yandan geliyor filan, çık anlamıyorum. anlatsalar da anlamıyorum, çizseler de anlamıyorum, şansal abi uğurcuğuna 100 defa oynattırsa da anlamıyorum.

anlamadığım diğer bir nokta da o koca kaleye küçücük topun nasıl oluyor da bir maç boyunca taş çatlasa 5-6 defa giriyor. zamanında 19 mayıs gösterilerinde ponpon sallamam sebebi ile bir sahanın içinde bulunmuşluğum var, kaleyi yakından da gördüm, bayağı büyüktü. tamam saha da büyük ama basket maçında toptan biraz daha büyük çemberden o kadar çok geçiyor da o top, neden futbolda neden ağlarla kucaklaşamıyor? koskoca kalenin direğini nasıl da yalayabiliyor? yok arkadaşım anlamıyorum işte, anlamıyorum.
sadece oynayanlar için spor, izleyenler için oyun olan toplu aktivite.
memo tembelçizer der ki, futbol orduların koşu bandıdır.
ünlü bir zat-ı muhteremin dediği gibi:
futbol asla sadece futbol değildir
artık eğlence olarak değil de insanları uyuşturmak için kullanılan yasal uyuşturucu...
(bkz: turk futbolu/@fatal)
öğrenmeye çalıştığımız bir spor dalı kısaca.

Futbol 11'er kişilik iki takım arasında oynanır ve kendine özgü kuralları vardır. Oyunun amacı, ayakla topu rakip kaleye sokmaktır. Topu elle ve kolla oynamak kesinlikle yasaktır, ama kafa ile ya da kurallara uygun olarak bedenin herhangi bir yeriyle topa vurulabilir. Yalnızca kaleciler belirlenmiş bir alan içinde topu elle tutabilir.

Futbolcular kendi takımının simgesi olan forma giyerler. Her oyuncunun forması üzerinde farklı bir numara yazılıdır. Yalnızca kaleciler, öbür oyunculardan kolayca ayırt edilebilmesi için farklı renkte forma giyer. Bütün futbolcular, bu oyun için uygun biçimde üretilmiş özel ayakkabılar kullanırlar.

Futbol alanı dikdörtgen biçiminde, uzunluğu 90-120 metre, genişliği ise 45-90 metredir. Ancak uluslararası maçlarda bu ölçüler uzunluk 100-110 metre, genişlik 64-75 metredir. Uzun kenarlara taç çizgisi, kısa kenarlara kale çizgisi denir. Futbol sahasında taç çizgisi kale çizgisinden daima uzun olmalıdır. iki taç çizgisi arasında uzanan ve alanı tam ortasından ikiye bölen çizgiye ise orta çizgi adı verilir. Orta çizginin tam ortasında 9,15 metre yarıçapında bir çember bulunur ve bu çembere de orta yuvarlak ya da santra yuvarlağı denir. Karşılaşma bu çemberin içinden yapılan vuruşla başlar. Karşılaşma başlamadan önce oyuncular, kendi yarı alanlarında yer alırlar. Kale çizgilerinin tam ortasında birer kale bulunur. Kale iki kale direği ve bir üst direkten oluşur.iki direk arası 7,32 metre, üst direğin yerden yüksekliği ise 2,44 metredir. Futbol topunun çevresi 68-70 cm, oyunun başlangıcındaki ağırlığı ise 410-450 gram arasında değişir.

Kale önlerinde kale çizgisine bitişik olmak üzere 40,32 x 16,50 metre boyutlarında ceza alanı bulunur. Kalecilerin topu elle tutabildikleri tek yer burasıdır. Bu alan içinde, kalenin hemen önünde 18,32 x 5,50 metre boyutlarındaki başka bir alana da kale alanı (altıpas) denir. Ceza alanı içinde rakip oyuncuya yapılan fauller ve kaleci dışındaki futbolcuların elle topa dokunmaları dahil 9 kusurlu hareket olarak nitelendirilen hareketler Penaltı penaltıyla cezalandırılır. Penaltı atışı, ceza alanı içinde kale çizgisinin ortasından 11 metre uzaklıktaki penaltı noktasından yapılır. Kaleci, top penaltıyı atan oyuncunun ayağından çıkmadan öne doğru hareket edemez, yalnızca kale çizgisi üzerinde sağa sola hareket edebilir.

Hakem kuralları çiğneyen takımı serbest vuruş kararıyla da cezalandırabilir. Serbest vuruşlarda, rakip takımın oyuncularının topa vuruş noktasından en az 9,15 metre uzakta durmaları gerekir. Eğer bir oyuncu rakip oyuncuyu sakatlayacak ölçüde sert ve kasıtlı faul yaparsa, orta hakem bu oyuncuyu sarı ya da kırmızı kartla cezalandırır. Kırmızı kart gören oyuncu oyundan çıkarılır ve takımı eksik oyuncuyla oyunu sürdürmek zorunda kalır. Üst üste iki sarı kart gören oyuncu da kırmızı kart görmüş durumuna düşer. Futbol oyununda bir başka ceza atışı da ofsayttır. Top hücuma geçen takımın oyuncusuna atıldığı sırada, o oyuncu ile kale arasında, kaleci dışında karşı takımdan en az bir oyuncu yoksa ofsayt kararı verilir. Ofsayt yalnızca karşı takımın oyun alanı içinde gerçekleşir.

Top hücumdaki takımının oyuncusunun ayağından aut çizgisi dışına çıkarsa aut olur. Bu durumda top altı pas içinden yeniden oyuna sokulur. Top savunma halindeki takımın oyuncusuna çarparak aut çizgisinden dışarı çıkarsa korner olur. Bu durumda hücum etmekte olan takım tarafından topun çıktığı bölümdeki köşeden kaleye korner ya da köşe atışı denen bir atış yapılır. Top taç çizgisi üzerinden oyun alanının dışına çıkarsa taç olur ve top karşı takımın oyuncusu tarafından dışarı çıktığı noktadan oyuna sokulur. Taç atışı elle yapılır. Taç ve korner atışlarından ofsayt kuralı uygulanmaz.

Futbol dört hakemin yönetiminde ve gözetiminde oynanır. Bir orta, iki de yan hakem bulunur. Oyunu orta hakem yönetir ve verdiği kararları kesin olarak uygular. Taç çizgisi üzerinde görev yapan yan hakemler ise, topun oyun alanının dışına çıkışını, ofsaytları işaret etmenin yanı sıra faullerde, elle oynamalarda, golü belirlemede, oyuncu değişikliklerinde orta hakeme yardımcı olurlar. Oyun alanının yarısından sorumlu olan yan hakemler, orta hakemi ellerindeki küçük bayraklarla uyarırlar.

Futbol karşılaşması, her biri 45'er dakikalık iki devrede oynanır. iki devre arasında 15 dakikalık ara verilir. Oyun içinde çeşitli nedenlerin yol açtığı duraklamaların süresi dördüncü hakem tarafından belirlenir ve bu süreler her devrenin sonuna eklenir.

Eğer bir maçta kaybeden takım elenecekse ve maç berabere biterse; ya da iki maç şeklinde oynanan(iki takımın sahasında birer maç) bir eleme turu sonucunda takımların galibiyet, beraberlik, yenilgi ve gol averajları aynı ise 90 dakika sonuna 15'er dakikalık iki devre eklenir. Bu iki devrenin sonunda herhangi bir takım diğerine skor ya da averaj üstünlüğü(iki maç şeklinde oynanan eleme turlarında) sağlamışsa maç bu takımın lehine sonuçlanır. Eğer eşitlik bozulmamışsa seri penaltı atışlarına geçilir ve bir takım galip gelene kadar karşılıklı penaltı atışları kullanılır.

(bkz: turk futbolu)
kitleleri peşinden sürükleyen sihirli bir oyun. Anavatanı çin olduğu söylenir. hatta geçtiğimz yıllarda Fifa bile bunu dillendirdi. Futbol sadece 22 kişi ve 4 hakemin katkı yaptığı bi oyun değildir. Futbol değişik kültürleri birbirine tanıştırmaya vesile, yoğun bir nüfusun stes atma aracı, yüzbinlerce kişinin ekmek kapısı, ülke tanıtımı, büyük projelerdir. geçtiğimiz aylarda fenerbahçe'nin suriye'ye gittiğindeki gelişen olaylar, dünya kupalarındaki renkli, barış dolu görüntüler bunun en güzel örneklerindendir.

yani kısaca (bkz: futbol yalnızca futbol değildir)
evrensel olduğu söylenen, zaman zaman insanları daha çok bir evrensel boks müsabakasına davet edebilen, onca çocuğun 1 top peşinde koşturduğu, izin verilse arkalarından annelerinin de koşturacağı vazgeçilmez bir spor türü.
defansif futbol anlayışını bir nebze olsun çözmek ve seyir zevkini artırmak amacıyla nacizene bir önerimin olduğu ingiliz oyunu.
hıncal uluç denen adamı hiç sevmememe rağmen bir cümlesi benim için önem taşıyor.
" kovulmamak için teknik direktörler yenmeye değil; yenilmemeye oynuyorlar." bu cümleden yola çıkrak ve bir kaç gözlemimi anlatarak işe başlamak gerekirse, yunanistan'ın avrupa şampiyonu olduğu sene oynadığı futbol yenilmemek üzerine kuruluydu. bunu takip eden dünya kupasında ise italya taş gibi bir defans ile kupayı kaldırdı. başarı yolunun; defansif futbol anlayışından geçtiğini anlayan teknik adamların benimsediği defansif futbol anlayışı ise futbol seyir zevkini ve gol ortalamalarını düşürdü.
nacizane önerime gelinirse; herkese garip gelebilir ama futbol oyunun puanlama sisteminin değiştirilmesi üzerine. defansif futbol anlayışına darbe vurmak amacıyla beraberlik sonucu alınan 1'er puanın beraberliklerde veya en azından " golsüz beraberliklerde " kaldırılmasıdır.
yenmek veya yenilmek üzerine oynanan oyunun zevki mutlaka başka olacaktır.
bunun yanında kazananın 3 kaybedenin 1 puan aldığı maçlar ile hem kazanmaya teşvik edilmiş olunur, hem de uyuzca başlayıp uyuzca biten beraberlik maçlarının üstesinden gelinmiş olunur.
(bkz: seçilirsem ofsaytı kaldıracağım) (bkz: sen bir öneri getir seni görelim)
(bkz: din)
hayatın ta kendisi.