bir anda müptelası olduğum bilim kurgu dizisi. sırf walter bischop'un oyunculuğu için bile izlenir ki o derece. ayrıca senaristler ne içiyorsa ben de ondan istiyorum arkadaş, bu ne akıcılık, bu ne kurgu..
üç sezonu taze taze bitirmiş biri olarak genel bir yorum yapayım. ilk sezon çok sürükleyici olmamakla birlikte güzel başladı. diziye bağlı kalmamızı sağlaya walter amcanın sempatiklikleriydi. bir ara ne olsa hmm benim böyle bir projem var, bell ile çalışmıştık demesinden gına gelsede sonra sonra aksiyonun artmasıyla izlenecek kıvama geldi.
2.sezonun ilk 10 bölümünü de izledikten sonra bağlılık yaratmaya başladı. dizinin en güzel yanı bölüm sonunda merak ettiğimiz sorulara cevap bulmamız. losttaki gibi tam bölüm bitiyo derken adamı merak içinde bırakıp ebe sikmeyen bir yapısı var.
3.sezon paralel evren işine girmesiyle sıçışmaya başlayan dizidir. j.j abrams lostta da girdi bu işe geçmişe götürdü efendim bizi getiremedi. burada paralel evrenden getirdiklerini geri götürebilecek mi, benim bildiğim paralel evren değil sonsuz sayıda evren varken neden sadece iki evren işleniyor. eğer peter bu zamana kadar yoksa olivia walter ı hastaneden nasıl çıkardı.
4.sezonda yapımcılar sözleşmesi bulunduğundan peter'ın olacağını açıkladılar. fakat kel kafalar peter'ın olmadığını söylediler.
olivia dunham: giderli ama kasıntı kadın. turuncu hali daha hoş. en sonunda peter'a vermesiyle derin bir oh çektik. telefon çalınca dunham diye açmasına bitiyoruz.
walter bishop: dizinin lokomotifi. böyle de rol yapılmaz ki arkadaş. bir walternatif'e bakın bir walter'a bu ikisini de bu mu oynuyo diye düşünüyorum arada. pamuk gibi adam
philip broyles: gülmesin amk. iki kere güldü hayattan soğudum. birincisi nick tarafından, diğeri de lsd etkisiyle.
astrit : sevdiğimiz bir kardeşimiz.
nina : çok şeytan bu karı. bunun kolda da bi numaralar var ama hadi hayırlısı.
bu arada ella'nın büyümüş hali de çok seksiydi. yeni sezonu merakla beklemekteyiz.
ikinci sezondan itibaren damgasını vuran dizidir.her şeyiyle çok kaliteli ayrıca Nina Sharp ı canlandıran Blair Brown dan fazla hoşlanmasam da Fallin Skies adlı dizide görünce şaşkınlıkla karışık bi mutlulukta yaşadım.özlemişiz kerataları.
bu diziyi fazla izlediğime kanaat getirdim az önce. pendik dolaylarında imsaktan önceki son sigarayı içerken dışarıdan 30 saniye kadar belirli bi frekansta devam eden sonar sesine benzer bi ses duydum. ya kafayı yiyorum ya da pendikte ne olduğunu açıklayamadığım bi olay oldu.
dizi ile ilgili tonla yazacak şeyim var ama kafayı yemediğime inanmam gerekiyor önce.
Ilk sezonunu dün gece bitirdiğim 2. Sezona Geçmek için sabırsızlandığım dizi film. Iç güvenlik departmanı bünyesinde oluşturulan ve sınır bilimi ile uğraşan suçlulara karşı savaşan birimin adı.
Ilk sezonunu dün gece bitirdiğim 2. Sezona Geçmek için sabırsızlandığım dizi film. Iç güvenlik departmanı bünyesinde oluşturulan ve sınır bilimi ile uğraşan suçlulara karşı savaşan birimin adı.
3. sezon finali ile oha mnakoyim dedirtmiştir. yani diziyi çok seviyorum ama j.j. abrams bi işin de içine etme demekten kendimi alamıyorum.
--spoiler--
eğer peter aslında yoğsa, geri kalan hikayeyi nasıl temellendirecekler sorarım... ayrıca karikatürlü bir bölüm vardı ya s3e17, işte o bölümde sıçtılar yani william bell'in bilinci olivia'ya yerleşecek de sonra lsd esanslı karikatürlü bir dünyada olivia'nın korkularını yenmesine yardım edecek de, de de de... o bölüm fena sıçtılar.
ayrıca 2026'yı pek iyi tasvir edememişler bence, daha vurucu olabilirdi. bunun dışında herkesin aklına takılan bir sürü paralel evren var ama neden bu ikisi, sanırım bütün olay walter'ın peter'ın bebeliğini görüp direkt olarak o evrene atlaması ve peter'ı kaçırması sonucu oldu. yani walter bir yarığa neden oldu ve bu yarık bizim dünyamızlar paralel evren arasında oluştu, diğer evrenleri etkileyecek bir durum yok. sadece sıkıntı evrenden evrene geçerken neden yanlışlıkla bir başka bir evrene de geçilemyor?
şu the wathcers olayı da tuhaf. watchers'ları tanrılaştırmışlar, ve hatta gücü bölmüşler ve hatta aralarından birini öldürmüşler, burada alttan altta tanrının ölümlü bir olgu olduğunu göstermeye çalışıyorlar. yani başka hangi güç zamanı kontrol edebiliyor ki şimdiki inanışlarımıza göre, değil mi ?
neyse dördüncü sezon bence son olsun ve peter olmayacaksa yeni şeyler yamamasınlar bitirsinler diziyi akıllı olsunlar.
son not , astrid, astro, aspirin hastayım sana ama o 2026'da ki halini görünce hayattan ve her şeyden bir anda soğudum. kıvırcığa geri dön bebeğim.
--spoiler--
hakkında ekşide çok güzel bir yazı bulduğum dizi.3. sezon finali ile ilgili en mantıklı teori budur.
--spoiler--
şimdi yer yer bilindik bir hikaye anlatacağım. vaktiyle walter peter için öbür tarafa geçti, evrenler arası düzeni bozdu. öbür evrenin yapısında bozulmalara yol açan walter, aynı şeyin bu evrene de olacağından korktu ve bu dünyayı muhafaza etmek için peter/olivia ile ilişkilendirilmiş makineyi icat etti. bu sayede eğer öbür dünyadan bu evrene bir taarruz olursa peter makineye girecek ve öbür tarafı yok etmek pahasına bizim evreni koruyacaktı. işler çığırından çıkınca, yani öbür tarafta yaşanan yıkım bu tarafta da görülmeye başlayınca, peter 2011'de makineye girdi, bizim evreni korudu fakat öbür tarafı yok etti. sonra makineden çıktı. olivia ile kucaklaştı. evlendiler. broyles senatör, olivia da fringe division'un başı oldu. aradaki 15 senede ella büyüdü, vesaire.
2026'da ise walter'ın kafasına dank etti: evrenlerin dokusu birbirinin içine öyle geçmiştir ki, birinin yok olması durumunda öbürünün de yok olması kaçınılmazdır. fakat iş işten geçmişti. öbür evren 2011'de yok edilmişti ve burası da yavaş yavaş yok olmaya başlıyordu. kaçınılmaz son geliyordu ve walter'ın elinde yapabileceği hiçbir şey yoktu, makineyi zamanda geriye göndermekten başka. gönderdi de. ama çare olmadı tabii. bizim evren yok olup gitti, walter malter hep öldü. (bkz: dayımlar falan hep tükenmiş)
fakat walter makineyi zamanda geri gönderdiğinde, zamana müdahale etmiş oldu. yani döngüsel bir yol izleyen zamanda bir başlangıç noktası işaretlemiş oldu. artık zaman hep o başlangıç noktasından (milyonlarca yıl öncesinden yani walter'ın makinenin parçalarını gönderdiği tarihten) başlayacaktı. adeta bir devridaim yapacaktı. sonsuz bir döngü. az önce anlattığımız hikayeye 1. döngü diyelim.
evren yok olduktan sonra zaman, bahsettiğimiz o başlangıç noktasından tekrar akmaya başladı (yani zaman 2. döngüye girdi). yine dinozorlar öldü, yine fatih istanbul'u fethetti. yine walter peter için öbür tarafa geçti. vesaire vesaire. bu zaman çemberinde bir öncekinden farklı olarak walter makineyi icat etmedi. çünkü bir önceki döngüde makine zaten icat edilmiş ve parçaları dört bir yana saçılmıştı. bu yüzden walter makinenin kendisi tarafından icat edildiğini hiç bilemedi. sonra olaylar bir önceki zaman döngüsündeki gibi devam etti: peter yine 2011'de makineye girdi, bizim evreni korudu fakat öbür tarafı yok etti. sonra makineden çıktı. olivia ile kucaklaştı. evlendiler. broyles senatör, olivia da fringe division'un başı oldu. ella büyüdü vesaire.
sonra 2026'da walter'ın aklına makinenin kendisi tarafından icat edilmiş ve geçmişe gönderilmiş olabileceği düşüncesi geçti. bunu peter ile paylaştı, peter da kendisine "o zaman makineyi geçmişe gönderme, biz de onu hiç bulmayalım, olsun bitsin" dedi. walter da makineyi bir kere gönderdiğini, bunu geri almanın mümkün olmadığını (çünkü o olay zaman döngüsünün başı haline gelmişti, her bir döngü o olay ile başlıyordu), makineyi tekrar geriye göndermekten başka bir çaresinin olmadığını söyledi. fakat bir fikir üretti, eğer makineyi dünyayı yok edecek şekilde değil de, peter'ın geçmişteki bilincini bu güne (2026 yani) taşıyacak şekilde modifiye ederse, peter'a olabilecekleri gösterecek ve olaylar başlamadan bir çözüm yolu bulmasını sağlayacaktı. işte walter'ın bahsettiği paradoks buydu: zamanın bir kısır döngü halinde ilerlemesi. walter bu döngünün farkına varmıştı. ve bunu kırabilmek peter'ın işiydi. (ama bu peter değil, 3. döngüdeki peter. anlayacaksınız)
peter ise bunun çok ciddi bir iddia olduğunu, ciddi yan etkiler doğurabileceğini söyledi. walter ise bir şeyler ters giderse olivia'nın emniyet vazifesi göreceğini anlattı. nitekim walter makineyi dünyaları yıkacak şekilde değil, peter'ın 2011'deki bilincini 2026'ya aktaracak şekilde modifiye etti. ve makineyi tekrar solucan deliğinden geçmişe gönderdi. sonra kaçınılmaz olan yine oldu ve dünyamız yine yok oldu. ve ikinci zaman döngüsü burada sona erdi.
üçüncü zaman döngüsü yine aynı şekilde başladı. walter yine peter için öbür tarafa geçti, yine öbür taraf bozulmaya başladı. sonra fringe division makinenin varlığını keşfetti (yine bir önceki döngüde olduğu gibi walter makineyi kendisinin icat ettiğini bilmiyordu). 2011'de makine yine hazırlandı, peter yine makinenin içine girdi, ama öbür tarafı yıkmak yerine 2. döngünün 2026'sına gitti. orada olası bir mahşer gününü gördü. buna dur demek için de iki evren arasına solucan deliği açarak olivia, walter ve alternatiflerini bir köprüde bir araya getirdi.
fakat 2. döngüdeki peter'ın tahmin ettiği gibi, bir şeyler ters gitti ve peter zamandan silindi. bu yüzden gözcülerin de dediği gibi peter silindikten sonra kimse peter'ı hatırlamadı. teknik olarak "hiç var olmadı". fakat peter zamandan silinmiş olsa dahi, makinelerin parçalarının yerleştirilmesiyle başlayan ve evrenimizin yok olması ile sonlanan kaçınılmaz döngüyü kırmış oldu. yani birinci ve ikinci döngülerde evreni yok edecek büyük yıkımlar yaşanmadan peter, köprüyü oluşturarak walter, olivia ve alternatiflerinin kafa kafaya vermeleri (ve yıkımlar başlamadan bir çare bulmaları) için uygun bir ortam yarattı. işte bu sayede peter, september'ın söylediği üzere "amacına hizmet etmiş oldu".
yani geçen bölümle başlayan gelecekten sahneler aslında 2. zaman döngüsünden gösterilen kesitler. ilk üç sezonda yaşanan her şey, ayrıca walter, olivia, walternate ve fauxlivia'nın köprüde buluşmaları ise 3. zaman döngüsüne ait. ve bu 3. zaman döngüsü, ilk ikisinin aksine kaçınılmaz bir sona sahip değil (çünkü bu döngüdeki makine, içine girildiğinde öbür tarafı yok etmedi. sadece peter'ı bir dakikalığına geleceğe gönderdi).
3. döngünün kaderi bu dört kişinin vereceği kararlarda. 2. döngüdeki walter'ın "emniyetimiz" dediği olivia'ya -özellikle- çok iş düşüyor doğrusu. ki kendisi de zaten walter ve alternatifine "ikiniz de ne yaptıysanız yaptınız, artık önümüze bakalım." minvalinde konuşarak ipleri eline alacağını gösterdi.
--spoiler--
vaktiyle ev arkadaşlarım tarafından dexter'a tercih edilen diziydi,merak ettim ve bu yaz 2 haftamı 3 sezonunu bitirmek için harcadım sonuç olarak sıkıcı değil ama bişeyler eksik bu dizide kopuk çok şey var dexter'a tercih edilebilirliği yok en azından..
ha bi john noble var diziye bağlı kalmanızı sağlayan bide peter bishop gibi hayata küstüren bi dünya harikası var tabi..
neyse yinede 4.sezonunu heyecanla beklemekteyiz peter bishop nedeniyle senaristlere küfredebilirim..
3 sezonuyla efsane olmuş mükemmel dizi. böyle kımıl kımıl, köfte gibi bir şey. 23 eylül'de 4.sezonuyla geri dönecekmiş.
ben ilk üç sezon hakkında bir değerlendirme yapmak istiyorum;
ilk sezon şaşırmayla, ikinci sezon zevkin doruklarına çıkmayla, üçüncü sezon ise artık alışmayla geçti. üç sezonun başarı grafiğini çizsem piramit şekli çıkar. zira dediğim gibi ikinci sezonla tavan yapan fringe, üçüncü sezonla bir düşüşe geçti. bu "fringe çok bozdu" demek değil. kanımca hâlâ piyasada kendi alanında en iyi dizi. bahsettiğim düşüş diğer sezonuna göre. adamlar öyle bir ikinci sezon yaptılar ki, diziyi lost'a yaklaştırdılar. çıtayı bu kadar çıkardıktan sonra biraz düşürünce, izleyicinin moral bozuluyor tabii. ancak üçüncü sezonun son üç bölümü kesinlikle fevkaladeydi ve dördüncü sezonun ne kadar mükemmel olacağının habercisiydi. yani grafiğin yine yükseleceğinden eminim. üzerine gizem serpilmiş bir polisiye olarak yayın hayatına başlayan dizimiz, artık şu noktada rüştünü ispatlamış anlı şanlı bir bilim-kurgu dizisidir.
şüphesiz dizinin taşıyıcısı walter bishop'tır. olayları başlatan da odur, sürdüren de odur. diğer karakterler her ne kadar önemli gibi görünse -ve önemli de olsalar- walter bishop'ın yanında figüran gibidirler. dizideki anahtar rolünün yanında süper oyunculuğu ile de gönüllerde kurmuştur. w.bishop'tan daha iyi bir "çatlak bilim adamı" karakteri görmedim valla. böyle sevimli, sempatik bir adam olamaz.
gelelim oğul peter bishop'a. temiz tipli, iyi bir arkadaş. ancak bazı bazı nazlı manitalar gibi kırıtması sinirime gidiyor. yok efendim babaya küsmeler, başka evrenlere gitmeler. lan godoş, o olmasaydı şimdiye kemiğin kalmayacaktı, neyin havasını yapıyorsun? tabii bir de dunham feykini yediği için kızıyorum bishop'a. arkadaş bizim dunham'mımız iki sezon boyunca bir kere öptü seni, diğer dunham ise ilk sahnede yatağa attı. insan buradan bir çıkarım yapar, dunham'ın sahteliğini anlar. ama yok uçkuru derdine düşünme yetisini kaybetti. iyi bok yedi. sonra eniği de oldu, onun kromozomlarıyla makine çalıştırdılar(nasıl yaptılarsa artık?) al sana, kaos. bunlar haricinde severim peter'ı, iyi çocuktur.
gelelim sarı şeker olivia dunham'a. kedi gibi bir şey. görsem hy ingilizcesiyle "you are very beautiful eyes, nose, face" derim valla. yaşı yaşıma pek uygun değil ama "abla" demek geçmiyor içimden ne yalan söyleyeyim. her neyse konudan sapmayalım. güzel, zeki, çevik ve aynı zamanda pek de ahlaklı olmayan kızımız* gerek yetenekleri gerek azmiyle sorunları çözmede bir numara. dizi içinde ziyadesiyle önemli bir karakter. birçok sorunun çözümü dunham'da saklı.
son olarak üçüncü sezonun finaline gelelim; klasik j.j.abram taktiği izleyicinin beynini hoşafa çevir sonra "yav bi' şey yok paradoks bunlar" de. fringe ile paralel evren vs. gibi çetrefilli mevzuları "açıklayıcı" şekilde anlatmaya çalışan j.j.abrams'ın "peter'ın geleceğe gitmesi, o makineleri aslında walter'ın gelecekten göndermesi" hadiselerini salt paradoks kelimesiyle açıklamaya çalışması dizi konseptine uymamış. süper bir sezon finaliydi, iyi bir düşünceydi ama fringe'den ziyade lostvari bir yönü vardı. zira lost'ta bir şeyleri açıklama gibi bir derdi yoktu kimsenin. tabii sezon finalinde paradoks denen hadisenin, dördüncü sezonda detaylandırılacağını düşünüyorum.