abluka alarm'ın bir şarkısından aklıma şu sözler geldi birden :
''değerli bir hayat yüklemeli insanı bilgiyle
fakat çocuklar neden okumuyorlar hiç nietzsche''
insanoğlu varoluşunun başından beri hep bir güç aradı baş etmeye çalışacağı. en güçlü oydu dünya üzerinde ve bunu hazmedemedi bir türlü. gözünün gördüğünü alt etmenin yolunu hemen buluyordu. zekası, yeryüzündeki diğer yaratıklardan çok daha fazlaydı. zamanla koloniler oluşturup birlikte yaşamaya başladı. fakat en başından beri bir sorun vardı. erk’e kimin sahip olacağı. hayvanlar aleminin değişmez kuralı; güce itaat insan için de geçerliydi. güçlü olan yönetimi eline alıyordu. fakat yalnızca kas gücü insan için işe yaramazdı. zeka hemen devreye girdi. zeka ile bir güç yaratılacak ve insanlar bunun sayesinde itaate zorlanacaktı. erişemediği herhangi bir şey bunun için yeterliydi. yıldırımlar, depremler, fırtınalar. insanın aklının ermediği her şey bu yolda kullanıldı. ama zamanla bunların pek de zararlı şeyler olmadığı ortaya çıkınca, daha kompleks güçlerin yaratılması zorunluluğu doğdu. efsaneler,paganlar, mitler, dağlarda yaşayan tanrılar, kadınları ve oğulları. yanlış yapan insanları cezalandırmak için bekleyen büyük güçler, kurban verilmeyince kızan tanrılar. evet insan gözüyle göremiyordu ama hikayeler öylesine hızlı dolaşıyordu ki dillerden dillere, korku tohumları çok geçmeden ekiliyordu insanların kalbine. farklı toplumlar farklı güçler yaratıp saldırdılar birbirlerinin üstüne. savaş alanında güçlü olan, inanç alanında da güçlü korkular yaratıp geliyordu rakibinin üstüne. ya da gözle görülemeyen güçleri daha üstün gelen savaşa gerek kalmadan domine ediyordu rakiplerini. birbirlerini öldürmek için hiç bitmiyordu sebepleri. kendiden güçlü birini görene kadar devam ediyordu kıyıma ve istilaya. itaat etmezlerse cezalandırılacaklardı, ya bu dünyada ya da diğerinde. günün birinde bir adam çıkageldi. “tanrı öldü” dedi, “onu biz öldürdük” dedi. çok meşguldü insan oğlu. gözü tanrı falan görmüyordu zaten. tanrı onlar için bir araçtı, kalabalıkların sadakatini sağlayacak bir araç. çok meşguldü insanoğlu; daha fethedilecek ülkeler, zincirlenecek köleler vardı. duymadılar onu. erkendi gelişi. tanrı ölürse ne yapardı insanoğlu? kendinden daha güçlü bir varlık olmazsa bu evrende nasıl yaşardı? birbirlerini öldürmenin bile bir zevki kalmazdı.
duymazdan geldiler onu.
hala kendinden daha güçlü bir varlık arıyor insanoğlu. başka gezegenlerden ufoları ile gelmiş uzaylılar, beyaz perde de insanoğlunun varlığını tehdit eden süper güçler ve bu süper güçleri alt eden süper kahramanlar, doğa üstü güçleri olan insanlar. bulduğu tek şey yine kendisi olsa da; insanoğlu hala itaat edecek bir güç arıyor.
kusura bakma üstad; birinci özrüm tüm insanlık adına, seni anlayamayan, anlamayı reddeden tüm insanlar adına. ikincisi, yazdıklarını uygulamanın imkansızlığını kabul ederek zerdüşte eşlik edemeyen kendi adıma. belki hala erkendir, kim bilir.
Tanrıyı öldüren ve oluşacak boşluğu üstüninsan ile doldurma çabası içersine giren, her konuda fikirlerine katılmasam da görüşleriyle felsefeye yön veren filozofdur.
--spoiler--
"Ortalama insan gözünün görme gücü, belli bir sınırın ötesinde incelip ufalmış olan kötülüğü göremez. Orada iyiliğin alanının başladığını sanır. Göz ne denli zayıfsa iyiliğin sahası da o denli büyük görünür. Halkın ve çocukların bitmez tükenmez neşesi bundandır; büyük düşünürlerin asık suratlılığı ve ümitsizliği de..." Nietzsche
--spoiler--
geleneksel metafiziğe çılgınca başkaldırısıyla felsefe tarihinde ayrıcalıklı yer edinmiş 19. yüzyıl alman düşünürü. eserlerini aforizmatik üslupla kaleme almıştır. batı felsefesinin ilk yapıbozumcu filozofudur bir anlamda. serinkanlılık, belli bir mantık düzenini takip etmek gibi özellikler kendisine hayli uzak kavramlardır. duygusal bir iklimde, tutkular, özlemler, yermeler ve övmeler doğrultusunda düşünür. yüce değerler uğruna yaşamı olumsuzladığını öne sürdüğü sokrates'e, dolayısıyla ve elbette platon'a ve son bağlamda hıristiyan ahlakına fena halde takıktır. ben şahsen eski yunan ve hıristiyan geleneğinden gelmediğim için nietzsche'nin bu saldırgan tavrına pek bir anlam verememiş, bu adama ne yapmışlar da eskiye bu kadar verip veriştiriyor diye düşünmüşümdür. açıkçası bu ateşli öfkeden hep biraz rahatsız olmuşumdur. temel derdinin hayatı olumlamak ve nihilizmi aşmak olduğunu bildiğim halde, her nedense ne zaman nietzsche okumaya kalksam hep nihilist olasım gelmiştir. haddim olmayarak kendisinin sokrates öncesi oluş felsefesini ve dionysos simgesini fazla idealize ettiği, bu bağlamda da yıkmaya çalıştığı idealizmin tuzağına düştüğü kanısındayım. ayrıca nietzsche'nin metafizik geleneği bu kadar şiddetle eleştirirken yine metafiziğin sınırları içinde kaldığına dair , benim naif kanılarımın dışında da felsefe tarihi içinde çok ciddi incelemeler sonucu yapılmış tespitler vardır. bunlardan en önemlisi de martin heidegger'e aittir. bunların dışında nietzsche'nin yaşamı olumlama felsefesi, bilindiği üzere, köleleri ve ayak takımını dışarıda bırakır. ayak takımı ve kölelik (yani onun çağı dikkate alındığında bütün bir işçi sınıfı), nihilizmi temsil ettikleri için ancak üstinsanın mutlak egemenliği altında varolma hakkına sahiptirler. yani evet, hitler belki kendisini götünden anlamıştır ama nietzsche'nin bir demokrasi anıtı olduğunu öne sürmek de sanırım ona kendisinin de hiç istemediği bir sorumluluk yüklemekten öte bir safdillik olmayacaktır.
migrenden muzdarip alman filozof. irvin d. yalom'un nietzsche ağladığında isimli kitabı, hem bu sıkıntısı hem de yazarın hayalgücü sonucu sigmund freud'a iç döküşleri hakkında fikir verebilir.
bir de "umut işkenceyi uzatır" demiştir nietzsche, sanki kendisinden yüzyıllar sonra bile insanoğlunun kendi karanlığında sarılacağı tek neferin umut olduğunu bilirmiş gibi.
nihilizm akımının öncüsü olduğu herkez tarafından bilinir. fakat nihilizmin de kendine öz farklı nüansları vardır. bu nüanslardan biri aktif nihilizmdir. bu düşünce ise, ruhun gücünün artmasıdır. yaratıcı olarak kişilerin kendi kendisiyle hesaplaşma, iyileşme dönemleridir. hiçten bir şeylere yeltenme girişimidir. nietzsche'nin bahsettiği nihilizm gerçekte budur.
1900'de dünyaya veda etmiş, ve son 11 yılında bitkisel hayatta kalmış bir insan olarak,
"beni ancak geleceğin, yüzyıl sonrasının insanı anlayacaktır" dediği "böyle buyurdu zerdüşt"te darwin ve gerçekler ile ilgili malumatını dile getirmekten çekinmeyen, her cümlesinde optimum 20 gerçek barındırandır.
konuya dair en keskin cümleler bunlar değil; bunlar sadece hafızamda kalanlar..
anlatılmak istenen farklı belki ama netice asla şaşmaz;
" siz, solucandan insanlığa kadar yol aldınız ve içinizde birçok şey hala solucandır. bir zamanlar maymundunuz ve şimdi bile insan, her maymundan fazla maymundur."
tarih üzerine diye çok başarılı bir yapıtın sahibi filozof.
--- alıntı ---
tarih üzerine 'de, kendi bilimleriyle övünerek sahte bir doyuma ulaşan dar kafalıların ve yalınkat düşünen kimselerin saflığa varan iyimserliklerine karşı savaş açmıştır. nietzsche, gençlerin yaşama arzusu ile eylemde bulunma neşesini baskı altında tutan ya da ellerinden alan tarihsel kökenli bir kültürün abartılmasına karşı çıkmış, bilim, kültür ve tarih alanında bir ulusun, kendine aşırı güvenmesinin ve kendi başarılarıyla yetinerek doyuma ermiş görünmesinin, o ulusun geleceği bakımından hiç de parlak sonuçlar yaratmayacağını vurgulamıştır. kendi ulusunu bu denli sert biçimde eleştiren nietzsche 'ye, yurttaşlarının ve yönetimlerin gösterdiği hoşgörü ve anlayış da dikkate değer bir durumdur.
şöyle ki felsefe ögretmeni 'felsefeyle ilgili ne isterseniz getirin sözlü notu vericem'demişti. bende 1-2 hafta hiç ilgilenmedim. * son gün geldi, hemen aceleyle bir şeyler çıkarayım dedim. nietzsche' nin taşaklı sözleri olduğunu bildiğimden mütevellit ilk bulduğum siteden abandım bu şahsın sözlerini.hiç okumadan götürdüm verdim öğretmene. ' nietzsche boktan laf söyler mi yaa ' diye dolaşıyorum ortalarda.neyse günler geçti. karne aldık. bir baktım felsefe iki. hemen öğretmene gittim. adam direk bana ödevi verdi. bazı cümlelerin altını çizmiş.
altı çizili cümleler:
- Cinsel arzu, aslında karşıdaki insanın zihni ve bedeni üzerinde mutlak hakimiyet kurmak için duyulan arzudan ibarettir.
- Kadınları suçla ve cezalandır. Onlardan uzak dur.
- Her güzel kadının olduğu yerde, birde onu düzmekten bıkmış zavallı bir erkek vardır.
okan bayülgen bir röportajında şöyle buyuruyor nietzsche'nin şu sözünü; bütün harikalar ürpertici kılıklara bürünmeli... ancak bu şekilde insanların kalplerinde yer edinebilirler. röportajında şunu anlatmak istiyor okan, hayatı boyunca bu söze inandığını ve hayat felsefesi yaptığını söylüyor, zor ilişkilerin kalıcı olduğunu anlatmaya çalışıyor. öyle hemen beş dakikada kurulan sevgiler yerine zor olan, dövüşe çarpışa birbirmizi anlamaya çalıştığımız sonunda kalıcı bir sevgi. ancak böyle gerçek bir sevgi kurulabilir. örneğin okan bayülgen dedesinin çok sert biri olduğunu, onunla kimsenin anlaşamadığını, hatta yanına kimsenin yaklaşamadığını, sadece kendisinin iletişim kurduğunu söylüyor. bu böyle bir sevgi diyor, sağcıyla solcuyla arasında arkadaşlıkda böyle bir sevgi... yani kendisinin izleyicisi ile zor fakat sağlam bir ilişki kurduğunu anlatmaya çalışıyor. öyle her önüne gelene sevgi yağmurları yağdırmıyor yalandan. o gerçek ve kalıcı bir sevgiyi böyle anlatıyor nietzsche'nin mükemmel bir sözüyle. helal okan bayülgen sen teksin.
böcekler sokarlar ya, kötülükten değil, kendileri de yaşamak istedikleri için. eleştirmenlerimiz de öyle; kanımızdır istedikleri, canımızın yanması değil.
tanrıyı öldürmemiştir belki de , insanların tavırlarına bakıp , bugünün insanının "Tanrı buraları terketti" deyişini o zamanın şartlarında daha da ağır bir dille belirtmiştir.insanda tanrılaşmanın , tanrıya ulaşmanın en büyük emaresi olan ahlakın çöküntüsünden ta o zaman dem vurmuştur belki de.
- önce kendinize bakınız. ondan sonra herkes kendi haline bakacaktır.
- eğer hayatın yalnızca niçin'ine sahip olursak, nasıl'ını hiçbirzaman öğrenemeyiz.
- yaşamak, uzunca bir süre hasta olmak demektir.
putların alacakaranlığı'ndan...
nietzsche, asıl işinin, putları ( ki put ona göre ülkü demekti ) devirmek olduğunu söylemiştir. ona göre insanlar, idealize ettikleri bir dünya uydurdukları ölçüde gerçeğin değerini, anlamını, doğruluğunu harcamış olurlar..
edit: ufak bir şey ekleyelim bari. çoğu söylediği söz okunanın tersi de dahil geniş bir anlam ifade eder. örnek mi? "kadına mı gidiyorsun, kırbacını yanına al" derken kadınlardan nefret eden bir sadist mi, yoksa kadınlardan korkan, bir kadın yanında aciz kaldığını kabul eden bir aşık mı?
Kendisini okuma ve anlama fırsatımın, zamanımın ve donanımımın olmadığı filozof. Ama okuduğum zamanlardan şöyle bir sözü yer etmiştir ki beynimde asla silinmeyecektir:
"Bu acı beni öldürmezse güçlendirir..."
Friedrich wilhelm nietzsche