Tanrıyı öldüren ve oluşacak boşluğu üstüninsan ile doldurma çabası içersine giren, her konuda fikirlerine katılmasam da görüşleriyle felsefeye yön veren filozofdur.
insanoğlu varoluşunun başından beri hep bir güç aradı baş etmeye çalışacağı. en güçlü oydu dünya üzerinde ve bunu hazmedemedi bir türlü. gözünün gördüğünü alt etmenin yolunu hemen buluyordu. zekası, yeryüzündeki diğer yaratıklardan çok daha fazlaydı. zamanla koloniler oluşturup birlikte yaşamaya başladı. fakat en başından beri bir sorun vardı. erk’e kimin sahip olacağı. hayvanlar aleminin değişmez kuralı; güce itaat insan için de geçerliydi. güçlü olan yönetimi eline alıyordu. fakat yalnızca kas gücü insan için işe yaramazdı. zeka hemen devreye girdi. zeka ile bir güç yaratılacak ve insanlar bunun sayesinde itaate zorlanacaktı. erişemediği herhangi bir şey bunun için yeterliydi. yıldırımlar, depremler, fırtınalar. insanın aklının ermediği her şey bu yolda kullanıldı. ama zamanla bunların pek de zararlı şeyler olmadığı ortaya çıkınca, daha kompleks güçlerin yaratılması zorunluluğu doğdu. efsaneler,paganlar, mitler, dağlarda yaşayan tanrılar, kadınları ve oğulları. yanlış yapan insanları cezalandırmak için bekleyen büyük güçler, kurban verilmeyince kızan tanrılar. evet insan gözüyle göremiyordu ama hikayeler öylesine hızlı dolaşıyordu ki dillerden dillere, korku tohumları çok geçmeden ekiliyordu insanların kalbine. farklı toplumlar farklı güçler yaratıp saldırdılar birbirlerinin üstüne. savaş alanında güçlü olan, inanç alanında da güçlü korkular yaratıp geliyordu rakibinin üstüne. ya da gözle görülemeyen güçleri daha üstün gelen savaşa gerek kalmadan domine ediyordu rakiplerini. birbirlerini öldürmek için hiç bitmiyordu sebepleri. kendiden güçlü birini görene kadar devam ediyordu kıyıma ve istilaya. itaat etmezlerse cezalandırılacaklardı, ya bu dünyada ya da diğerinde. günün birinde bir adam çıkageldi. “tanrı öldü” dedi, “onu biz öldürdük” dedi. çok meşguldü insan oğlu. gözü tanrı falan görmüyordu zaten. tanrı onlar için bir araçtı, kalabalıkların sadakatini sağlayacak bir araç. çok meşguldü insanoğlu; daha fethedilecek ülkeler, zincirlenecek köleler vardı. duymadılar onu. erkendi gelişi. tanrı ölürse ne yapardı insanoğlu? kendinden daha güçlü bir varlık olmazsa bu evrende nasıl yaşardı? birbirlerini öldürmenin bile bir zevki kalmazdı.
duymazdan geldiler onu.
hala kendinden daha güçlü bir varlık arıyor insanoğlu. başka gezegenlerden ufoları ile gelmiş uzaylılar, beyaz perde de insanoğlunun varlığını tehdit eden süper güçler ve bu süper güçleri alt eden süper kahramanlar, doğa üstü güçleri olan insanlar. bulduğu tek şey yine kendisi olsa da; insanoğlu hala itaat edecek bir güç arıyor.
kusura bakma üstad; birinci özrüm tüm insanlık adına, seni anlayamayan, anlamayı reddeden tüm insanlar adına. ikincisi, yazdıklarını uygulamanın imkansızlığını kabul ederek zerdüşte eşlik edemeyen kendi adıma. belki hala erkendir, kim bilir.
abluka alarm'ın bir şarkısından aklıma şu sözler geldi birden :
''değerli bir hayat yüklemeli insanı bilgiyle
fakat çocuklar neden okumuyorlar hiç nietzsche''
Zerdüşt dağlardan tek başına indi ve kimseye rastlamadı.Ancak ormana vardığında sebze aramak için kutsal kulübesinden çıkmış ihiyar biri belirdi birdenbire önünde.Ve htiyar şöyle dedi Zerdüşt'e:
'Hiç yabancı değil bana bu yolcu:birkaç yıl önce buradan geçmişti.Zerdüşt idi adı;fakat değişmiş.
Yıllar önce küllerini taşıyordun dağlara:bugün ateşini mi taşımak istiyorsun ovalara?Kundakçılığın cezasından korkmuyor musun?
Evet,tanıdım Zerdüşt'ü.Saftır gözleri ve saklamaz kötü birşey ağzında.Dans eder gfibi yürümüyor mu?
Değişmiş Zerdüşt,çocuğa dönüşmüş,uyanmış biri olmuş Zerdüşt:peki uyuyanların arasında ne işin var senin?
Bir denizin içinde gibi yaşıyordun yalnızlığının içinde ve taşıyordu deniz seni.Sakın karaya çıkmak istiyorsun?Bedenini sürüklemek istiyorsun yine sakın?!
Zerdüşt cevap verdi:'Ben insanları seviyorum'
'Ben niçin'diye sordu ermiş,'ormana,ıssız yerlere çekilmiştim ki?insanları sevdiğim için değil miydi?
Şimdi Tanrıyı seviyorum:insanları sevmiyorum.Benim için insan eksiği olan bir şey.insanalrı sevmek öldürecekti beni.'
Zerdüşt cevap verdi.'Niçin sevgiden bahsettim ki!Ben insanlara armağan götürüyorum!'
'Verme onlara hiçbir şey'dedi ermiş, 'En iyisi onların yükünü al ve onlarla beraber taşı-bu en iyi gelecektir onlara:ama sana da iyi gelecekse!
Ve onlara birşey vermek istersen,o zman bir sadakadan fazla verme ve bırak onu almak için de dilensinler!'
'Hayır' diye cevap verdi Zerdüşt,'Ben sadaka vermem.Sadaka verecek kadar yoksul değilim.'
Ermiş Zerdüşt'ün sözlerine güldü ve şöyle dedi:'o zaman bak ki,hazineni kabul etsinler !Onlar keşişlere kuşkuyla bakarlar ve inanmazlar bizim aramağan vermek için geldiğimize.
Çok ıssız gelir onlara adımlarımız sokaklarda.Ve geceleyin yataklarındayken güneş doğmadan çok önce birinin geçtiğini duydukarında,kendi kendilerine şunu sorarlar kuşkusuz:Nerey gidiyor bu hırsız acaba?
insanlara gitme,ormanda kal!iyisi mi hayvanların yanına git!Niçin benim gibi olmak istemiyorsun - ayılar içinde bir ayı,kuşlar içinde bir kuş?'
'peki ya ermiş ne yapar ormanda?' diye sordu Zerdüşt.
Ermiş cevap verdi:'türküler yazar ve söylerim,türkü yazdığımda güler,ağlar,mırıldanırım:kısacası Tanrıyı överim.
Türkü söyleyerek,gülerek,ağlayarak ve mırıldanarak Tanrıyı överim,benim olan Tanrıyı.Ya sen,sen ne getiriyorsun bize armağan olarak?'
Zerdüşt bu sözlere duyduğunda ermişi selamladı ve şöyle dediÇ'size ne verebilirim ki?Ama bırakın beni çabucak gideyim de,sizden bir şey almayayım!'
işte böyle ayrıldılar birbirlerinden,yaşlı ermiş ve Zerdüşt,tıpkı iki çocuk gibi gülüşerek.
Ancak yalnız kaldığında Zerdüşt şöyle dedi gönlüne:'Mümkün mü!Bu yaşlı ermiş ormanda hala duymamış Tanrının Öldüğünü'
ilk olarak ırvan yalomun elimden tutup tanıştırdığı şahsiyet nietzsche ağladığında eseriyle, beni zamanda geriye götürmüştür freudun daha psikanaliz kurmacasını kurgulamadan evvele.
Birçok kişi tarafından nihilist olarak bilinen ama aslında nihilizmin doğasına da ters olan varoluşçu değer yargılarıyla bildiğim, filozof kişiliğinin yanı sıra "asrımın adamı değilim, 100 yıl sonra anlaşılıcam ben" deyip bu sözünden dolayı hem fiozof hem kahin olduğunu düşündüğüm muhterem kişiliktir.
bıraktıklarına, bıyıklarına ve bakışlarına kurban olunası müşkülpesent filozof. dehası sınırı geçtiğinde delirmiştir. yaşarken anlaşılmamıştır, ancak her geçen asır bir öncekinden daha iyi anlaşılacaktır. adı felsefesine yansımıştır... latin kökenli tüm dillerde olumsuz kelimeler "n" harfi ile başlar.
üstinsan kavramıyla özdeş olan, ve bu kavram yüzünden ırkçı sayılan; adolf hitler'e ilham verdiği sanılan büyük alman düşünürüdür. felsefesini anlayabilmek çok özel bir yeti ister. köle ahlakına sahip olanlar, avamlar anlayamaz; onu anlayabilecek olanlar yine üstinsanlardır.
- Böyle geçti zaman ve sürüne sürüne, eğer daha hala o zaman var idiyse. Ben ondan ne biliyorum ki?
demiştir nietzsche...
19. y.y. ın üzerine eğildiği, tarihsel anlam denen şeyin, hasta bir düşüncenin ürünü olduğunu söyler. Nietzsche için kendi çağı, tarih hastalığına tutulmuş, tarih hummasına yakalanmıştır. Nietzsche bu tarihe düşkünlüğün, yaşama ve kültür açısından büyük tehlikeler taşıdığını ve bizzat yaşamayı zehirlediğini ve kültürel yaşamı barbarlaştırdığını belirtir. Çünkü bu anlayış, insan yaşamındaki her şeyi tarihselleştirmekle, insani ve toplumsal olan her şeyi tarihe tutsak kılmıştır. Bunun sonucu ise, insandaki eğilim, şevk ve eylem gücünü, kısacası insandaki güç iradesini baltalamak olmuştur. insan binyılların kamçısı altına sokulmuştur. Ona kendisinin, tarihin ürünü olduğu öğretilmiş ve böylece o, kendini edilgin hissetmeye, yapılmış bir eşya olarak görmeye başlamıştır.
böyle buyurdu zerdüşt isimli kitabını okuyan kimi bünyelerin bir şekilde kendini üstinsan saymasına neden olan kaliteli bir yazar. bu kitabı hele ki kişisel gelişim kitabı gibi okuyan insanların yanından hemen uzaklaşmalıdır. kimileri, yıllarca kendine dair doğru düzgün bir muhasebe yapmamışken kalkıp bir günde herşeyi çözdüğünü, anladığını söylemeye yelteniyor. üstelik okuduğu şeyi baştan sona yanlış anlamış olduğunun farkında bile olamıyor böyle kişiler. ezberinde tuttuğu bir kaç vurucu cümleyi etrafındakilere pazarlamaya kalkıyor, o kadar. nietshce görse bunları, ne der bu adamlara acaba?
felsefeye yeni başlayanların kesinlikle okumamaları gereken filozoftur.
sonra yarım yamalak bilgi ile sağda solda ubermensch mubermensche falan diyen kofti nihilistcikler türer. en temel felsefi disiplinlerden yoksun, hiçbir felsefi mantık yürütme becerisine sahip olmayan, felsefenin basit temel kavramlarını bilmeyen, felsefe tarihine dair ufacık bi bilgisi olmayan ama o karma karışık niçe felsefesinin uzmanları(!) türer. nihilizm ile övünür, anarşizm ile caka satar. yeni ergen mallar gibi.
Zamana Aykırı Bakışlar 1: David Strauss, itirafçı ve Yazar isimli eserinin 1. bölümünde Prusya-Fransa savaşını yorumlar ve savaşın kazanılmasının hiç bir anlamının olmadığını, asıl üstünlüğün kültürel üstünlük olduğunu söyler. Kültürde Paris hala bizden önde der ve öyle katı disipline kültür adı takmakla bu işler olmaz ey Almanlar der. Nietzsche'nin Almanya hakkında düşünceleri açısından çok önemli bir bölümdür. ilerleyen sayfalarda ve Zamana Aykırı Bakışlar 2: Tarihin Yaşam için Yararı ve Sakıncası kitabında, biz Almanlar'dan bi' bok olmaz demeye kadar vardırır.