eğer sözlük zamanına yetişseydi gregor samsa siliğe dönüşen veya sözlüğü bırakan kaliteli yazarları, portakallar trolleri, portakal atan egemenler de moderasyonu temsil ederdi.
'' Yaşadığımız dünyada en çarpıcı nokta, insanların çok büyük bir bölümünün bir geleceklerinin bulunmayışıdır. Oysa geleceğe, olgunlaşmaya ve ilerlemeye yönelik bir umut olmadan anlamlı bir yaşamdan söz edilemez. Bir duvarın önünde yaşamak, köpekler gibi yaşamaktan farksızdır. Gerek benim kuşağımın insanları, gerekse bugün işletmelere ve fakültelere girmekte olan insanlar köpekler gibi yaşamaktadırlar. ''
franz kafka nın yaptığı şey edebiyat değildir aslında. edebiyat üstü bi durumdur.
klasik tarzdaki hikayeler basit mantıktadır gerçekçiliği yüksektir onların. sadece okunurlar ve biterler geride altı çizili üç beş aforizma ya da bir kaç etkili metafor dışında hiç bir şey kalmaz. oysa bir kafka hikayesi bittiği zaman aklınızdan çok duygularınızda bir şeyler kalır. fantastik bir büyüsü, garip bir tadı vardır onun öykülerinin. vay be dersiniz. yuh be dersiniz hadi be dersiniz ama bir duygusal tepki verirsiniz. onu diğerlerinden ayıran en büyük fark da budur kanımca. duygusal tadı...
bir de en etkileyici özelliklerinden biri zamansızlıktır kafka nın. yani hikayeye belli bir zaman veremezsiniz çoğu zaman. bir bakarsınız hikaye eski bir mitolojik anlatı tadında başlar sonra bir bakmışsınız araya kanepe, ya da lamba gibi bir ögeyi sıkıştırır. afallayıp kalırsınız o dönemde lamba icat olmuş muydu diye. halbuki en başından beri o lamba döneminde geçmektedir hikaye.
Yaklaşik bir aydir elimde 'dava ' adli kitabinin olduğu yazardir. O kitaba başladiktan sonra neredeyse alti yedi kitap bitirdim. Ama yok yahu bu adamin bu kitabi bitmiyor. Boğuyor beni. Kafkayi sevmiyorum desem yalan olur. Adam kral, reis... ama nedense bu kitabindaki o anlatamadiğim 'şey' okumama engel oluyor.
"Kesinlikle" çok sevdiğim bir yazar. Georg lukacs "çağdaş gerçekliğin anlamı" isimli eserinde "yenilikçi edebiyat" diye tanımladığı akımın, ideolojinin içinde tanımlar Kafka'yı. "Yenilikçi edebiyat"ın özellikle "gerçeklik" olgusuna karşı oluşunu eleştirirken şu soruyu sorar haklı olarak;
gerçekliği neden yok etmek istiyorsunuz?
Çünkü bilir ki gerçekliğin bu şekilde yok edilişi bizi "hiç" olgusuna götürür.
"Yenilikçi edebiyat" gerçekliği dağıtarak kişiliği de dağıtıp, parçalar, yok eder. Kişilik de bu eksende patalojik bir durum olarak karşımıza çıkar. Kafka'daki yoğun tedirginlik havası da buradan kaynaklanır. Ve Kafka'nın en sevdiğim sözüyle de son noktayı koyayım:
biz hepimiz nihilist hayaller, tanrının kafasından geçen intihar düşünceleriyiz