Futbol bilgisini eleştirenlerin futbol kariyerlerini merak etmekteyim şahsen. çık türkiye dışında futbolla ilgilenilen bir ülkeye, sor, frank rijkaard ismini herkes bilir.
amma velakin kendisini eleştirenlerin türkiye dışında 5 kişi biliyorsa, ben de ne olayım. "kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş", frank rijkaard'a laf edenler de aynısı. herşeyden önce dünya üzerinde, oynadığı tüm maçları kazanan bir takım yok. kaldı ki, futbol takımının son kaybettiği puanlardan en son kendisi sorumludur. türkiye'deki kıytırık eleştirmenlere cevap vermesi bile gerekmemelidir bence. hele hıncal uluç'un lucescu hakkında söyledikleri daha ortada iken.
Kendisine futbolu bilmiyor, korkak, b planı yok diyenleri top diye oynayacak teknik adamdır. Bir insanı eleştirirken insan düşünür ben ne yaptımda eleştiriyorum çokda Fenerbahçede oynamışsın hatta oynayamamışsın 10 maç oynayıp 20 maç yatmışsın ama b planı yok dediğin adam sen ameliyat olurken sscb ile avrupa şampiyonası finali oynamış yine senin ülken edirne dışına çıkamazken bu adamın almadığı kupa kalmamış. eleştri olacak ama herkes haddini bilecek futbolu bilmiyormuş pehh.
spor medyasında ki iğrenç tipleri görmemizi sağladığı için dikkat etmemizin gerektiği teknik direktördürümüzdür. adam daha türkiyeye gelmeden hakkında methiyeler düzen bu dangalak spor yazarları, art arta kaybedilen puanlardan sonra adama ana avrat küfür etmedikleri kaldı sadece. yarın sabah olunca, gidin bütün spor gazetelerinden birer nüsha alın ve adam gibi inceleyin. mantıklı, işe yarar, gerçekliğinden endişe etmeden okuyacağınız kaç adet haber bulabileceksiniz bakalım. adam yıllarca bu işi yapmış, hayatı başarılarla dolu, sizin takımlarınız yerinde sayarken, asıl meseleyi sadece lig şampiyonluğuna indirgerken, bu adam dünyanın büyük kulüplerinde top koşturuyordu.
ama bütün bunları bu medya anlamıyor, bilmiyor, kafası basmıyor. la liga'da maçları izlerken; "abi şunlara bak ya, gavur oynuyor be abi" dedikleri çok oluyor. ama o bahsettiğiniz la liga'da şampiyonluk yaşamış, kupalar kazanmış bir adamdan söz ediyoruz biz. neymiş efendim, bu rijkaard türkiye'ye alışamamışmış! ulan sanki, dünyanın en kaliteli liginden bahsediyoruz, ulan sanki avrupa takımlarının maçlarında, avrupalı futbolcuların hareketlerinde gözleri adeta büyülenmiş gibi izleyen bunlar değil.. geçin bu işleri. emeğe saygı duyun. sizin saçmaladığınız köşe yazıları, sik sik triplere girdiğiniz tv ekranlarında geçirdiğiniz vakit kadar, bu adam işin içinde yıllarını tüketmiş.
günü birlik başarılardan değil de, türk takımlarının gelecekteki oluşumlarından, hareketlenmelerinden, büyük ve dünya çapında elde edilen başarılarından söz ededim artık.
varsın olsun, galatasaray 10. haftada da uzun bir süredir olduğu gibi, şükrü saraçoğlu stadında fbye yine yenilsin. ne olacak? mutlu mu olacaksınız? büyük çapta tek başarısı şampiyonlar liginde çeyrek final oynamak olan bir takım, türkiyede her sene şampiyon olsa ne olur? avrupada sıfır çekip geldikten sonra...
ama dikkat edin, başarılarında -amiyane tabirimi bağışlayın-; adeta götünü yalar gibi methiyeler okuyan, başarısızlığında eze eze bitiremediğiniz bu adam, ilk defa bir türk takımını uefa tarafından 'haftanın takımı' olarak başarıya koşturan bir adamdır!
tanrinin kendisini turkiye'ye test icin gonderdigini dusunuyorum.simdiden gonderilmesi/gonderilmemesi tartisiliyor, daha dun "yahu koca rijkaard nasil oldu da bizim aptal ligimize geldi" diye it gibi sevinen adamlar, bugun beyinden, profesyonellikten, sporcu kisilikten, futbol zekasindan yoksun oyunculari cikip salak salak oynadiklari icin rijkaard'i sucluyor.neymis, kamp yapmamismis.canim kardesim, senin futbolcunda bir gram beyin yoksa, firsat bulur bulmaz seviyesiz, pis ortamlara akip icip siciyorsa, gorgusuzse senin oyuncularin, azcik pohpohlaninca gotu tavana vurup kucuk daglari ben yarattim cakasi satiyorsa, ne yapsin rijkaard? kaldi ki, bu kadar seviyesiz bir futbol ortaminda 1 yildan fazla kalmayacagi da kesin.
2 yol sonra dünya çapında bir kulübün başında, yardımcısı johan neskeens'den ayrı olarak göreceğimiz üstad.
johan neskeens mi? o istanbul'da, rijkaard'la beraber galatasaray'ımıza ektiği total futbol tohumlarının filize, ardından ağaca dönüşmesini sağlayıp, bu ağacın meyvelerin hasadını galatasaray ikliminde yapacak.
bu vizyon, değiştirilen futbol okulu yapısı, oturtulacak scouting sistemi, 5 yıl içinde galatasaray'ımızı bir porto kıvamına getirecek, arenası avrupa kupaları olan idol bir kulüp şemaline büründürecektir.
turkcell super lig mi? müzede 17 kupa var, lazım olana dağıtalım. bonusu da türkiye kupası.
umuyorum ki yönetim yüzümüzü kara çıkarmaz, lazım gelen tek şey sabır.
edit: şu entry'i eksi oylayan arkadaş, özel mesajla nedenini açıkla, alnından öpüp tek de bir kelime etmeyeceğim, vallahi.
hakkında yazılanları okuyunca lan oha dediğim adam. galatasaray tarihinin en iyi başlangıcını yapmış ligte sadece 1 beraberlik bir malubiyeti var bırakın yardımcıyı kapıcısı olamayacak adamlar gelmiş şöyle böyle diyor. eski galatasaray futbolcusu selçuk yula belki de bu uçuruma bozulmuştur.
--spoiler--
eto'o'yu, ronaldinho'yu, messi'yi kendi hallerine de bıraksan şampiyonlar ligi'nde yarı final oynar. şampiyonlar ligi'ni aldım diye havalara girmesine gerek yok.
--spoiler--
işte bayılıyorum ben bu ülkeye arkadaş, zaten her futbol ortamında illa ki döner bu efsane "o kadroyu bana verseler ben de şampiyon yaparım dayı" geyiği, futbol(?) ülkesiyiz ya, herkes bir adet capello'dur burada, malum adam kafayı cm'den kaldırmadığından gerçek hayat hakkında en ufak bir fikri yok. buradaki mükemmel futbol anlayışı ise kendi başarısından ziyade tamamen rakibin başarısızlığı üzerine kurulmuş bir tür mastürbasyondan ibaret, sanırım daha fazla yoruma gerek yok.
frank rijkaard galatasaray'ı ligde şampiyon yapar yapamaz orası tartışılır; çünkü galatasaray lig öncesinde "üst üste 3 sene şampiyon olacağız" şeklinde 2. sınıf bir stratejiyle daha 3 sene önce kulüpten kovaladığı adamı başa getirmemiştir, avrupa macerasını daha başlamadan hiç etmemiştir, dünyanın açık ara en iyi ligi olarak kabul edilen müthiş türksel süppper lig arenasında geçerli olan kartondan rekorlara göz dikmemiştir.
dünyaca tanınan bir adamı başa getiriyorsanız hedefiniz uzun vadelidir, şuradan şuraya kadar değil. taraftarlar olarak da bir tür toplumsal sıçışla karşı karşıyayız, hangi baltaya sap oldun da rijkaard hakkında ileri geri konuşursun ki muhterem? sahi ronaldo luis nazario da lima adam değildi lan değil mi? doğru bak, işe yaramaz beleşçi herif. hıncal uluç mu? sweetheart falan derken kaybettik o arkadaşı, telaşa mahal yok, alttan yenileri gelir...
edit: hakkında öyle yorumlar yapılıyor ki bu adamın sanırsın galatasaray kümede kalma savaşı veriyor. takım artık nasıl bir korkuttuysa çekemeyenlerini adamlar 2-3 maçlık kötü gidiş sonunda birinci sınıf mastürbasyon yapıyor. hani rijkaard falan diyorum, futbol geçmişi birkaç seneden ibaret olan pek bilmez, sadece marka değeri altında ezilir gidersiniz, ama diyeyim.
yardımcısı olamayacak adamlar tarafından eleştirilmiştir. bu eleştiri gazete olamayacak bir yerde yayınlanmıştır. sonra "en basit futbol izleyicisi" bile olamayacak insanlar tarafından yine eleştirilmektedir.
nedir rijkaard'ım senin bu tayfadan çektiğin. niye seni de aklı başında insanlar eleştirmez ki? *
ülkemiz; yılmaz vural, nurullah sağlam, erdoğan arıca gibi üst düzey teknik direktörlerle dolu olduğundan, çok fazla eleştiriye maruz kalan ve beğenilmeyen galatasaray'ın hollandalı teknik direktörü. altı üstü barcelona takımıyla, en az bir takımımızın her sene yarı final oynadığı şampiyonlar ligi'nde şampiyon olmuştur.
aslında kendi bloguma yazacaktım ancak kendimi tutamadım. Bu adam hakkında konuşmak yersiz.Hele bu adam hakkında kısa vadeli hesaplar yapan kişilerin konuşması ise çok yersiz.
(bkz: Selçuk yula)
sözlükte de var bkzlardan.
Bu kıvırcık saçlı adam, bu ligi şampiyon bitirmesi için takımın başına getirilmedi.Önce bunu bilin.Bunu bildiniz mi? Hah, şimdi şunu da bilin; bu adam galatasaray adlı takımın başına,bu takımı şampiyonlar ligi finalinde oynaması için getirildi.Bunu bildiniz mi? bunu bilemediniz işte.. Arada çok büyük bir fark var bunu bilmeniz için..
kariyerinde köln'ü bundesligaya çıkarmak gibi bir başarısı olmadığı için kötülenen adam. o olmasa da alırmış zaten barcelona o kupaları. e alamıyordu ama? rijkaard'dan önceki barcelona'nın kadrosu kötü müydü? mourinho'nun çelskisini deplasmanda madara eden bu adamın takımı değil miydi yahu? rijkaard'dan önceki ve sonraki barcelonaya bir bakın at gözlüklerinizi çıkarıp. galatasaray'a gelince mi kötü oldu? takım kötü oynuyor deyince ne zaman gördünüz en son bu kadar puanı bir arada diye fırça yiyenler rijkaard'a sarıyor işte. büyük isim olmak kolay değil.
ispanya'nın önemli teknik adamlarından victor munoz'un da benim bildiğim tek başarısı için:
gerçekten de anlamadığı kaçınılmaz bir gerçek. baros'u çıkartıp nonda'yı oyuna alarak teknik direktör olunmuyor.
eto'o'yu, ronaldinho'yu, messi'yi kendi hallerine de bıraksan şampiyonlar ligi'nde yarı final oynar. şampiyonlar ligi'ni aldım diye havalara girmesine gerek yok.
afedersiniz ama galatasaray'ı o kadroyla şampiyon yapamazsa, diz çöküp yalvarmayın. "haklıydın, mustafa denizli türkiye'deki en iyi teknik direktörmüş ühühü. lütfen tırnak aralarını yalamamıza izin ver" demeyin, timsah kemirseniz affetmem. şimdi yola gelin, mustafa denizli'ye biat edin.
bir başka ismi ve dönemi hatırlatmak suretiyle hakkında nacizane bir şeyler söylemek istediğim insan. böylece hem o dönemleri çok iyi hatırlamayan genç galatasaraylı arkadaşlar için değerlendirme, hem de o dönemleri unutan diğer takımdaşlara hatırlatma olur.
fatih terim 1997-1998 yılında galatasaray' ı o zamana kadar hemen hemen sürekli oynamış olduğu 3 5 2 sisteminden 4 4 2 ye çevirdi. herkes karşı çıktı. herkes eski sistemi istedi. bir ara istifası gündeme geldi. bir ara liderden 9 puan geriye düştü. ama hoca sistemden zerre taviz vermedi. o sezondan itibaren de galatasaray' ın geri dörtlü anlayışı hiç ama hiç değişmedi. galatasaray o sezon ligde tam 43 gol yedi. peki nasıl oldu da şampiyon oldu? bir önceki sezonun sabrı sonucu vücut bulan baskılı hücum futbolunun meyveleri toplandı ve yenilen o kadar gole rağmen takım çoğu maçta yediğinden fazlasını atarak şampiyon oldu. böylece hem bir önceki sezon gösterilen sabır ikinci sezonda başarıyı getirdi hem de o sezon 4-4-2 ye gösterilen sabır takımda hiç değişmeyen bir iskelet oluşmasını sağladı.
yani önemli olan sabırdır. sabredemezsen kısa vadeli başarılarla, sınırı çapı belli türkiye ligi şampiyonluklarıyla avunur durursun. sabredersen fazla fazla bir sezonun heba olur. ama sonunda takımın öyle bir yapıya kavuşur ki o sabır sezonunun sıkıntılarını ilerde ders diye herkeslere gösterirsin. siz genç galatasaraylılar sanıyor musunuz ki biz 97-98 sezonunda az saç baş yolmadık, az kızmadık 4-4-2 sistemine. 43 golle bedel ödedik ve karşılığını da önce uefa ve süper kupaya giden süreçte, daha sonra da takımın genel savunma felsefesinde gördük fazlasıyla. şimdi de aynı şekilde orta saha ve defans hattında çok kızdığımız, şaşırdığımız hatalar oluyor galatasaylılar olarak. belki puan farkı daha da açılacak, belki şampiyonluk erkenden hayal olacak. peki ne istiyorsunuz siz galatasaraylılar? bu sezonun sonunda gelsin de nasıl gelirse gelsin bir şampiyonluk mu yoksa 17 mayıs 2000 tarihinde arsenal' in karşısındaki o mağrur galatasaray' ı mı?
tanım: sabredilmesi tek şart olan teknik direktör.
galatasaray'ımız ile imzaladığı sözleşmesinde "34 lig maçının tamamı kazanılacak" maddesi yer almayan tartışmasız türkiye'de bulunan en kaliteli teknik direktördür. iki maçtır yanlış oyuncu değişiklikleri yapmış olabilir ama 1 maç kaybedildiği zaman teknik direktörü yuhalayan kadiköy seyircisinden olmadığımız için rijkaard'ı destekliyoruz.
Ayrıca büyük bir teknik direktördür. Tüm rakipler adamın oynattığı takımın her maçı kazanacağını zannediyor ve kaybedince büyük şok yaşıyorlar. O derece büyüktür kendisi.
türkiye'ye gelmiş en iyi yabancı teknik direktörlerden biridir.
kendini bilmez ve ülkemizde futbolun ileride olmamasının sebebi olan bir kesim tarafından birazcık çekememezlik biazcık kıskançlıkla gereksiz yere yargılanan galatasaray'ın başarılı teknik direktörüdür.
istifa etmesi gerektiğini söyleyen rakip takım taraftarlarının % 90'ı bu adamı takımlarının başında görmek için neler neler verirdi bir bilseniz.
ingiltere'de ne teknik adamlar var çeyrek asır takım çalıştırıyorlar, ne mağlubiyetler alıp ne hezimetlere uğruyorlar da yine de takımlarına toz kondurmuyorlar.
"rijkaard da kim?" diyenlere ise kıçımla gülesim var. Hiç mi avrupa maçı izlemedin, milan, barcelona ya da hollanda milli takımı maçlarına hiç mi denk gelmedin.
"rijkaard da kim?" diyebilmek için futbolla alakasız bir insan olmak gerek. bunu diyenin bir spor yazarı olması da ülkemizdeki futbolun nerelerde olduğunun göstergesi.
an itibariyle selçuk yula tarafından hakkında "rijkaard kim abi ne yapmış bugüne kadar, amma büyüttünüz adamı. bir derdi varsa gelsin benimle konuşsun" gibisinden laflar edilen teknik adam. rijkaard-selçuk yula??! kimmiş hakkaten bu rijkaard be peh...
Galatasaray'a gelmesi yönetimin büyük başarısıdır. Yönetimin yada taraftarın bir, iki sonuç yüzünden göndermeyeceği kesin olan çok başarılı teknik direktör.
yeni geldiği bir ülkenin futbol liginde 8 haftada 6 galibiyet 1 beraberlik 1 yenilgi almış bir takımın başında olan ve bazı arızaların gitmesini istediği kişi.
ilk sezonunda barcelona'da ronaldinho, etoo, rüştü * transferlerine rağmen katalan devi barcelona'yı düşme potasında gezdirdikten 1 sezon sonra şampiyonlar ligi şampiyonu yapan teknik direktördür. 3-0'lık ankaragücü mağlubiyeti beklenen bir gelişmedir. futboldan az çok anlayan biri olarak bu tarz farklı mağlubiyetleri hala beklemekteyim, rijkaard'ın gitmesine karşıyım.