bugün

inanılmaz ama inanılmaz eğlenceli bir oyun. dandik takımlarla imkansız kupalar alan, şampiyonluk yaşayan arkadaşlara tavsiyem: lütfen reset atarak oyun oynamayın. kendinizi kandırıyorsunuz.

neyse, önceki yazılarımda da kariyer hikayemden bahsetmiştim. başlık içerisinde aratırsanız bulabilirsiniz. beşiktaş'la başladım, ardından manchester united ve türk milli takımına transfer oldum ve "anadolu takımından üç büyüklere gelmiş varoş forveti" gibi manchester united'dan 200 günde kovuldum.

neyse, hırs yaptım ve "türkiyeyi dünya kupasına çıkartıcam." dedim. kendimi türk milli takımına adadım. işte yeni kariyerim ile ilgili yeni spoiler'larımız.

--spoiler--
2014 dünya kupası.
ev sahibi brezilya.

yükselme grubu rakiplerim: ispanya ve diğerleri.
ilk maç: ispanya.

uzun süre önce beşiktaş ile şampiyonlar ligi ön elemesinde inter'i deplasmanda yenmemi ve şampiyonlar ligine yükselmemi sağlamış emektar "büyüktakimdefans" taktiğimi rafından çıkardım ve bernabeu deplasmanında kullandım. sonuç başarılıydı: 3 şut ile tamamlanan maç 0-0 sona erdi.

grupta litvanya beraberliği dışında tüm rakiplerimi devirdim ve ispanya rövaşından 1-1lik skorla ayrıldım. ispanya da benimle aynı skorları alarak ikili averajdan dünya kupasına katıldı.

play-off'larda rakibim hırvatistandı. dünya 5.'si hırvatistan, corluka, eduardo, modriç, srna... "tamam." dedim öyleyse yeniden kapanırız. açabilirlerse açarlar.

saracoğlunda bol ataklı geçen ama bir türlü gol olmayan maç 0-0 sona erdi. rövanşta da hırvatistanda tek bir hücumun bile olmadığı maç 0-0 sona erdi ve penaltılarla rakibimi geçtim. milli takımda namağlup bir şekilde dünya kupasına katılıyordum ve rakiplerim hollanda, nijerya, japonyaydı.

hollanda ile ilk maçı, emektar defansif taktiğim ile çıkardım. 1-1 gibi güzel muhteşem ve harika bir skor aldık, dünya 2.'si hollandaya karşı. japonyayı 4-1'le dağıtırken, hollanda 4 biz 4 ve nijerya 3 puanla arka arkaya sıralanıyorduk. dinamik ve başbelası bir nijeryaya karşı ne defans ne hücum çözümdü. tekme tokat dalacaktık ve öyle de yaptık. 1-1 biten maçın ardından grubumuzdan çıktık.

üst turda ukrayna'ydı rakip. "bundan sonra." dedim. "yalnızca kapanırız, açabilen kazanır. açamayan penaltılara kadar sürünür." ve öyle de yaptım. ukrayna 80. dakikaya kadar birkaç uzaktan şutun dışında hiçbir şeyin olmadığı maçta şok bir kontra-atakla golü kalesinde buluyor, yüklenmeye çalışırken kaybettikleri topla ikinci golü son dakikada yiyorlar ve eleniyorlardı.

almanya ile çeyrek final zamanıydı. erken gelen bir kafa golünün ardından takım hiç olmadığı kadar kapandı. almanlar ayağa oynamayı severdi, biz de o ayakları kırmayı. öyle de oldu. almanya hızlı paslarla dengemizi bozarken, sert müdahelelerle biz de almanyayı bozduk. her şey istediğimiz gibi gidiyorken ismail köybaşı 60. dakikada elle oynadı ve almanya'ya penaltı kazandırdı. 1-1 oldu skor, almanya'nın tek atağı yoktu ve 1-1. faciaydı. "penaltılara kadar böyle devam." dedim içimden ki, mehmet topal karwan isimli alman'ın ayağını eline veriyor, ceza sahası çizgisinden bir frikik kazandırıyordu almanya'ya 80. dakikada. volkan uçuyor, ancak golü yiyordu frikikten ve hayaller suya düşüyordu.

ama yeni bir türk ekolü yaratmıştık. "umarsız defans." italyan ekolünden çakma bu acaip oyun tarzı elbet italyan'ların dikkatini çekmişti ki juventus istedi beni. gittik ve yeni, italyan futbollu kariyerimize başladık.

hedef belliydi: sabırsızca bizi kovan manchester yönetimiyle karşılaşarak madara etmek.

--spoiler--
alt lig ve orta sıra takımlarıyla ya da kümeye oynayan takımlarla oynanmadığı sürece asla zevk vermeyen oyundur.. şöyle ki misal galatasaray'la oynadığınızda ayhan akman'a 9.5 milyon euroya alıcı bulabilir (ki ayhan'ı sattığım en düşük para 6 milyon euroydu, sattığım takım da porto'ydu), sırf kiraladığınız oyunculardan yaklaşık 10 milyon euro gibi bi para kazanabilirsiniz. böyle olunca da ilk sezonun ilk ayı içerisinde miguel veloso, joao moutinho, andres guardado ve oscar cardozo gibi çılgın atan herifleri alabiliyorsunuz. ve toplam fiyatları da 40 milyon euroyu kesinlikle geçmiyor.. oyunun en iyi önliberosu, en iyi sol kanatlarından biri ve en iyi golcüsü (sezon başına rahatlıkla 40 gole ulaşan cardozo tabii ki) 40 milyon euro. işin garip yanı da bu 4 adamın 40 milyon euro etmesine karşın chelsea kalkıp arda turan'a 25 milyon euro teklif yapabiliyor. yok lincoln'ü satayım şurdan para kırayım şunu şuna kakalayayım diye dert etmeye hiç gerek yok direk 25 milyon euronuz zaten oluyor oyunun başında. 25 milyon euronuz varsa da oyunun kralısınız demektir çünkü 48 ay taksitle 10 milyon euroya oyuncu aldığınızda kasadan çıkan para 2 milyon euroyu geçmiyor. düşünün 25 milyon euroya neler getirebileceğinizi.. yani anlatmaya çalıştığım şey şu ki; 48 ay taksit olayı oyunun anasını bellemiştir! 20 milyon euronuz olmayadursun 2 sezonda barca'nın karşısında favori oluyorsunuz.
oyunu kaydederken filan çıkan püf noktalarında şöyle bir şey yazıyordu: ültimatom verirseniz yönetimin size olan sevgisini de görebilirsiniz, eğer seviliyorsanız ültimatomunuz kabul edilebilir. şimdi ben bursaspor'a 5 senede 2 lig kupası 1 türkiye kupası 1 de süper kupa kazandırmış bir teknik direktör olarak sevildiğimi düşünüp bastım ültimatom tuşuna. baktım kapı önüne koyulmuşum. ulan insan da az buçuk vefa olur be. bursanın tarihinde yok bu kadar kupa.
neyse efendim oyunda yaptığım bir diğer ilginçliği paylaşmak isterim. kulübün transfer bütçesi 8 milyon. ben 78 milyona 2 tane adam aldım 48 ay taksitle. yani aylığı 1.5 milyona filan geliyor. 6 ay sonra toplam 9 milyon ödemiş olmam gerekecek. haliyle ödeyemecek kulüp. bakalım nolacak bekleyip göreceğiz. ulan 20 yaşındaki adama 40 milyon saydık sonumuz hayrola.
bir tavsiye: bu oyunda "illa bu taktikte oynayacam." diye ısrar etmeyin.

takımınızın güçlü olan yanını seçin ve ona göre oynayın. defansınız güçlüyse, ön liberolar dahil 6 tane defans oyuncusuyla ölümüne kapanın, ve tüm sezon boyunca yalnızca 1 tane forvet satın alın ama aldığını forvetin hiçbir özelliği eksik olmasın. 2 kanatla topu forvete taşıyıp 1-0'a yatın.

hücumunuz güçlüyse topu ileride tutun. ortasahanın göbeğine 2 tane box to box midfielder koyup yalnızca hücumu düşünün. defansı falan boşverin, yeterince iyi hücum ediyorsanız rakip takım dağılacaktır zaten.

ortasahanız güçlüyse, defansa kanat koyacam diye kasmayın. 6 tane ortasaha koyun ve rakibin uzun toplar dışında ortasahanızı geçmesine izin vermeyin.

güçsüz yanlarınızı örteceğinize, güçlü yanlarınızı daha domine uygulayın. futbolda başarının sırrı budur zaten.
her nedense final maçlarının diğer maçlara nazaran daha rahat geçtiği oyun. yani ciddi ciddi hilesiz oynarım ben, şahitlerim var, fildişi sahilleri'yle çok şanslı bir şekilde dünya kupası finaline kadar geldim. finalde ispanya çıktı karşıma. lan dedim, ikincilik de güzeldir, çıktık sahaya. ilk yarı 3 tane attı drogba ile keita, evet bizim keita. neyse işte world cup verdiler bir tane. sonra ayrıldım tabi, ne yapcam afrikada. portekiz'e başvurdum almadılar. trabzon'dan devam ettim bende. işte şampiyonlar liginden 9 puan çıkardık ama 3. olarak bitirdik. uefada dandik takımlarla yine finale kadar geldik zar zor. final maçı arsenal. dedim lan final maçını da gördük o da yeter. 6-4 kazandı bizim uşaklar. yani finale kadar dinamo kiev'i penaltılarla falan geçiyorum. ama arsenal'e 6 atıyorum... çok ters bir oyun.

taktik olarak 4-4-2. çok fantezi taktik denedim 4-4-2 gibisini bulamadım a dostlar.
çok zevkli ve sizi nerede ise tüm gün esir eden muhteşem oyun.
an itibari ile sivasspor ile ligde kalma mücadelesi vermekte olup bunun başlıca nedeni başta 4-4-2 taktiğini inatla denememdir. sonradan taktiği 3-5-2 yapıp ve gerekli ayarları yaptıktan sonra takım gözle görülür şekilde güzel oynamaya ve puanlar almaya başladı.
özellikle personellerin maç öncesi rakip takım hakkındaki önerilerini dikkate almakta fayda var.
zira taktiğinizi o önergelere göre ayarlarsanız maç öncesi yüzdesi epey yukarlarda bir şekilde galibiyet yakın oluyorsunuz.
advanced playmaker statüsüne konulan elano blumer' in çılgın attığı oyun. neredeyse her maçta gol atıp asist yapıyor. galatasaray ile başlayanlar nicolas otamendi' ye yönelmeli, bulunmaz hint kumaşı defans için. arda turan ise herhangi bir anda en az 25 milyon dolara gönderilebilir ve transfer bütçesi elde edilebilir. tobias linderoth, lincoln ve shabani nonda ise elden çıkarılabilir, takıma katkıları pek yok. hem yabancı kontenjanı boşaltılır hem de sıcak para sağlanır.
emre güngör ve barış özbek beklentilerin üstünde oynuyor, keita günündeyse asist yükünü sırtlıyor ve ufuk ceylan' ın leo franco' dan eksik kalır yanı yok.
(bkz: başkanım beni al/@what dreams never come)
taktik anlamında football manager 2009'dan çok daha farklı bir oyundur. psikolojinin bozulmasına sebep olur.

4 günde bucaspor ve bursaspor'dan kovuldum. yanılmıyorsam iki takımda toplamda 27 maçta 3 galibiyet 4 beraberlik alabildim. ama fazla artist sanki bunlar. zaten en büyük hedef ligin orta sıralarında kalabilmekti. e 12. sıra orta olmuyor mu arkadaş? küme düşme hattından uzak sayılırım yahu. gerçi bu 27 maçın en az 10'unda 5'ten fazla gol yedik ama ne bileyim, üzülüyorum lan.

sonra ben de kaynanamla kavga ettim dedim sikerim sizin 500 bin dolar bütçeli takımlarınızı, dünyaya açılırım deyü. ulan pazarda domates seçiyorum, sercan'ı kiralık istiyorlar. kimi hangi parayla transfer edeyim? eeh, anlamıyorum olm ben bu transfer politikası denen şeyden, vereceksin bana parayı, o zaman çatır çutur oynatırım. hazırı güzelleştiririm. hazır olmayanı hazırlayamam, onu kulüp başkanı halletsin. allah allah.
şampiyonlar liginde dördüncü torbadan man city'nin çıkabildiği oyun. diğerleriyse chelsea ilen ac milan. bir de trabzon var işte. ama ilginçtir milan'ı milan da yenmeyi başardık, üçüncü olmak o kadar da zor değil sanki.
koskoca liverpool fc'nin transfer bütçesinin 2.5 milyon dolar olduğu oyundur. ulan bursaspor'un da 696 bin dolardı, hiç bırakmasaydım?

hiç "ulan o kadar yıldızın var" ayağı yapmayın abi, sinirliyim yahu. ne yapayım yani, para gelsin diye gerrard'ı mı satayım? 09'dan bildiğim seksi bir forvet vardı 17 yaşında vaclav kadlec diye. vandırkidim ol geliver şimdi dedim, 1.5 milyondan aşağı gelmem dedi. küfrettim ama yine de aldım. e ne kaldı elimde?

forvet desen zaten torres ve voronin var. bu pezevengin 2-3 sene daha oynaması lazım ki forvette iş yapabilsin. voronin'i zaten 18'e almıyorum. torres'le nereye kadar abicim? ilk maçta evimizde wigan athletic'i 3-0 yendik, sonra deplasmanda burnley'i soğuk terler döksek de 2-1 geçmeyi bildik fakat geriliyorum ben.

sorun yönetimde mi bende mi? lisandro lopez'le arjen robben'i kimselere bırakmam ulan! o adamlar gelecek! ne yaparsam yükseltir bu herifler transfer bütçesini, bilgi verin gözünüzü seveyim, teknik direktörlük kariyerimde sıçtığım oyundur lan bu! allah belanı versin yönetim! yaptığına şantaj denir böyle aşka montaj denir, livırpulu rezil etmek mi istiyorsun sen! 2.5 milyon dolarla kimi oynatayım lan ben! bu kadro nereye kadar, en fazla beşinciliğe gider premier lig'de, sikerim lan toynağını!
Güiza'yı ilk sene satmayı başarabildiğim için inanılmaz derecede mutluluk duyduğum oyundur.
hala eski versionlardaki en önemli hatayı barındıran oyundur.

yeterince sezon atlayıp, geriye kalan oyuncuların tamamına yakını regen playerlar olunca, hiçbir şekilde transfer yapamıyorsunuz. 2009 sezonunda size vasat gelebilecek tipte bir oyuncu bile artık on milyonlarca euro bile verseniz gelmiyor, takımı vermiyor. bu problem oyundan soğutuyor insanı.

eskiden 80 milyon euro bütçeyle avrupa şampiyonu kadro kurabiliyorsanız, artık regen playerlardaki abartı sebebiyle yalnızca 2 tane oyuncu satın alabiliyorsunuz en fazla.
kulüp yönetiminin, almak istediğiniz oyuncunun ve almak istediğiniz oyuncunun oynadığı kulübün yönetiminin el ele vererek sizinle taşak geçebildiği oyundur.

http://i50.tinypic.com/23sb4mt.jpg

yalvardık yakardık 12 milyon dolarlık ek transfer bütçesi açmayı başardık, bu sefer de elin lisandrosu dalga geçti.

ulan şaka mısınız? livırpul desen, pazar parası isteyen anne muamelesi yapıyor. lisandro desen, övgüye "çok da skimdeydi" diye cevap veriyor. ayıp be...
biri sakatlanınca centilmenlik yapıp rakibin topu taca attığı oyun. ancak bu olaya iyi ayar çekememiş. 1-0 yenik durumdayım. mükemmel bir ara pasıyla kaleciyle karşı karşıya kalıyorum. hop adam topu taca yolluyor. oha diyorum nasıl şut çekti. meğer rakipten biri orta sahada sakatlanmış. apışıp kalıyorum. benim adamlar feci şekilde fair-play ödülünü hakediyor.
ikinci yılımdayım. kariyerimle ilgili ayrıntılı yazarım sonra ama ilk yazımda juveden kovulduğumu yazmıştım, frankfurt'a geçiş yaptım küme düşmekten kurtulduk ve ikinci sezona kendi transferlerimle girdim. neyse oyunun kendisinden soğutan ölümcül hataları var, onlar şunlar:

şimdi maçın full kısmını değil bir alttaki seçeneğindeki ayrıntılı kısmını izliyorum. maç geçiyor yazılar yazılar birkaç dakikada bir görüntü geliyor işte. neyse. yazılı kısım geçiyor geçiyor, ekran bir geliyor frikik olmuş, tak golu atıyorlar. yeniksin. bu ne lan, var mı öyle şey. ben taktik kasmışım, oyuncu kasmışım. faulun nasıl olduğunu göster bari. yok. tak frikik olmuş. 90lara gol. hadi bakalım. bir de bakıyorsun, gol atanın frikik yeteneği de özellikle düşük oluyor ki sen daha da sinir ol.

geçenlerde orta sahada taç oldu. top toplayıcı yoktu sanırım ki benim kaleci gitti topu aldı, taç atanın eline verdi. bir de taçı rakip atıyor, var mı böyle bir centilmenlik. bir video var santraya topu gs kalecisi dikiyor fenerbahçe gol atıyor boş kaleye. onun gibi. ama biz gol yemedik allahtan. ayrıca bendeki türkçe yama olmadığı halde bu saçmalık oldu.

bir maçta sol bekimle defans gobek adamımdan birisini aynı adama marke verdim. tehlikeli adam diye. diğer göbek adamımı da diğer forvete veriyorum. ısrarla o da diğer forvete veriliyor. 4 kere değiştirdim yok. istediğim adama değil diğer ikisinin tuttuğu adama marke veriyor otomatik. hem de çapraz forvet. karşısındaki forvet olsa tamam bir derece. ama çapraz forvet olunca defans löm diye açılmış oluyor.

en sıkıcı noktalardan birisi. sağ açığım vardı, adam süper top sürüyor, kaleciyle karşı karşıya duruma geliyor, vurmuyor, çapraza gidiyor adam. 15 maçta 10 kere yaptı bunu. vurmuyor adam. kiraladım tabi adamı sinir oldum. hadi dedim adam yeteneksizdir falan. podolski'yi aldım. bu da kaleciyle karşı karşıya kalıyor, çapraza gidiyor, vurmuyor aq. bomboş, defans geride kalmış, kaleci dibinde. vurmuyor, çapraza gidiyor. vakit geçirme açık değil. her şey normal.

25 maçta bugünku maça kadar kornerden gol atamamıştım, o çok sinir bozucu. bugün attım o da zar zor, üst direkten girdi. neden bilmiyorum, her türlü varyasyonları denedim ama olmadı. burada taktiklerinize açığım.

frikik olunca topun başına biri geçiyor diyelim. ben o an istemiyorum o atsın, ama değiştirsem de kaç dk sonra işliyor. o adam frikiği atıyor. ben menajerim lan, kenardan bağırınca x atsın diye x atar. niye kaç dakika sonra?

bu tarz sorunlara sahip oyundur.
sözlükte şöyle bir olayın olmasını istediğim oyundur. sözlükçe fm'de atılan en güzel gollerin olduğu bir başlık açabilir, bu başlıkta attığımız en güzel golleri paylaşabiliriz. bu goller oyunu oynamayanlara da güzel bir bilgi oluşturacağı için formata tam anlamıyla uymaktadır.
fm 2010 her türlü buglarına rağmen çok güzel gollerin atıldığı bir oyundur. long shotsları iyi olan oyuncuların özellikle harika goller attıkları görülmektedir.
(bkz: fm de atılan en güzel goller)
itiraf ediyorum. fenerbahçe ile süper başarılı geçen iki sezondan sonra barcelona'ya add manager yapıp menejerlerini kovdurdum, sonra o adamı istifa ettirdim ve esas karakterime işle ilgili olduğumu açıklattırdım. onlar da beni havada yakaladılar, ben de hayallerimin takımına menejer, messiyle kanka oldum.

(bkz: bu da böyle bir anımdır)
şüphesiz ki onu diğerlerinden ayıran en önemli özellik, daima sürprizlere açık olmasıdır.

ligde liderlikten olursunuz. rakiplerinizi son dakikalarda bulduğunuz gollerle devirmeyi başarırsınız, devamlı kazanırsınız ama memnun olmazsınız.

şampiyonlar liginde çok iyi gidersiniz. juve'yi deplasmanda 2-1'le dize getirir, sonra wolfsburg'u 4-1 yenersiniz. anfield road'a gömersiniz bordeaux'yu 7-2 ile.

ve bu maçın hemen ardından, stoke city deplasmanından son dakikada atılan golle, 2-2 beraberlikle ayrılırsınız. o efsanevi galibiyeti aldığınız statta, aston villa gelir 3-0 çakar size. sonra yuvanıza küser fransa'ya gidersiniz rövanşa. oradan da 4-0 galip ayrılırsınız. ligde 11 haftadır puanı olmayan birmingham 4-3 yener sizi.

ağlarsınız, sinirlenirsiniz ama yine de mutlusunuzdur aslında; fm, her şeyiyle fm çünkü.

evet, son derece normal bir taktik ve oyunla... ilk yarısı 6-2 biten bordeaux maçı. incelemenizi özellikle rica ediyorum. hehe. ve bunu yapan takım aslında premier ligde hiçbir bok yapamıyor.

görsel
zaman zaman gerçeklikten kopan oyundur. *
görsel

edit: yahu ben yapmadım oyun yaptı. *

edit - 2: yahu bu kadar mı içinize işledi? *
yönetimden transfer bütçesi falan isteği yaptığınızda red cevabı üstüne " ultimatom " verirseniz sizi kapının önüne koyan oyun.
lan sin kimsinki bize ahkam kesiyorsun edası ile sizi anında sepetliyorlar.
oyunun maç moturunu izlerken epeyce bug var gibi sanki.
mesela bazen kaleyi ablukaya alırsınız ve adamınız mal gibi geri pas atar kaleciye.
veya ceza sahasında kaleci ile karşı karşıya kalırsınız gider pas eder deli eder sizi.
ama ondan öte tepeden tırnağa detaya boğulmuş, en ufak ayarın ve detaysın hayati önem taşıdığı aşmış bir oyundur.
tema, logo, yüz resimleri gibi dosyaları temin edebileceğimiz kaliteli bir kaç fm sitesinden yararlanabilirsiniz.


http://www.fmgraphics.net
http://www.fmsporlive.com
http://www.cmfmfan.com

ayrıca "steklo x" skinini şiddetle tavsiye ederim.
bazıları bu oyunu oynarken gidip milan'ı alır, yapar bi sürü transfer.
ee kadrosu zaten iyi, takım güçlü derken toplarlar kupaları.
sonra " ulan bi sürü kupa topladım ehehühühü" diye dolanırlar.
zevkler ve renkler tartışılmaz ama managerlik oyunlarda en büyük zevk 2.ligten bir takın ile veya 1.ligteki zayıf bir takım ile bir kaç sezon oynamaktır.
böylelikle ilerleyen zamanlarda alacağınız bir kupa veya lig tablosunda gireceğiniz iyi dereceler ile mutlu mesut olup, zevkten dört köşe olursunuz.
özellikle ingilterenin Coca Cola Championship ligi acayip zevklidir.
puanlar genelde göt götedir. bir yenilgide 2-3 sıra geriye, bir galibiyette ise 2-3 sıra yukarı çıkabileceğiniz enfes bir play-off mücadelesi yaşayabileceğiniz bir ligtir.
liverpool ile sampiyon tamamladigim sezonun hemen ardindan real madridin satis listesine koydugu van der vaart ile 12 milyon euro karsiliginda anlasmaya vardigim, ama oyun tarihindeki en buyuk kazigimi yedigim oyun. amc pozisyonu icin nasil olsa vaart gelecek diye bir kac adamida elimden cikardim. sezon neredeyse baslamak uzere ama bizim vaart halen yok piyasada. killandim kontrol ettim, kontrat imzalanmis gorunuyor. neyse dedim beklemeye devam, belki gelir. ama beklemek fayda etmedi, real madrid beni nasil bir oyuna getirdiyse, oyuncuyu taa oteki senenin sezon sonuna gore imzalatmis sozlesmeyi. 10 senedir oynarim bu oyunu ilk defa basima boyle bir sey geldi. artik bugmi degilmi bilmiyorum. yaktin beni real!
massimo moratti nin kartalspor a başkan olabildiği oyun

http://i50.tinypic.com/202fq0.jpg