William James, James B. Angell ve John Dewey gibi Amerikan filozoflarının ve eğitimcilerinin oluşturduğu ekoldür. Fonksiyonalistler, yapısalcıların görüşlerine karşı çıktılar, onlara göre bilincin ne olduğundan çok, ne için olduğunu bilmek önemlidir. Yani bilincin amacı ve işlevini bilmek asıl amaç olmalıdır.
Bunlara göre insan davranışlarını anlamak için sadece bilinç olaylarını çözümlemek yoluyla incelemek yeterli değildir. Bilinç incelenmelidir ama bunun yanında insanın çevresine uyumunda yardımcı olacak, öğrenme gibi duyum davranışları da incelenmelidir.
işlevselcilik davranışı, çevreye uyum süreci olarak tanımlamıştır. Bu ekolün amacı algılama, düşünme, duygulanma gibi içsel eylemlerin, hayatta karşılaşılan çeşitli problemlerin çözümlenmesine nasıl yardım ettiğini açıklamaktır. işlevselciler eyleme ve yararcılığa dönüktür.
Fonksiyoncular, yöntem olarak içgözlem ve gözlemi kullanmışlardır. Davranışları özel olarak da öğrenmeyi açıklamaya çalışmışlardır.
temsilcileri W. James ve J. Dewey olan, yapısalcıları ve aynı zamanda davranışçılığı da eleştiren, Zihinsel süreçlerin soyut bir şekilde incelenemeyeceğini, Çünkü bir davranışın yalnızca zihinsel temele dayanmadığını, Bilincin yapısından ziyade işlevinin önemli olduğunu. Her davranışın bir görevi, bir işlevi olduğunu savunan ve Pragmatizm ve Darwin’in evrim kuramından etkilenmiş bir ekoldür.
mimarların binaları sadece amaçlarına göre tasarlamasını öngören bir prensip ve mimari akımdır. ilk aşamada oldukça net görünen bu tanım, modern mimarlık başta olmak üzere farklı mimarlık alanlarında kafa karışıklığına ve hararetli tartışmalara yol açmıştır. Fonksiyonalizmin ilk örneğine Vitruvius'un kullanışlılık (Latince: utilitas), güzellik (Latince: venustas) ve sağlamlık (Latince: firmitas) olan üç koşulunda rastlanmaktadır.