uykunun amına koyan dönemdir. belki de sadece bende böyle. gece 3te uyumaya çalıştım; olmadı. saat 11de eğitim bilimi'nin sınavı var. ve ben bu sınava 0 uykuyla gireceğim. büyük ihtimallere seneye yine görüşeceğiz hocayla.
midtermler istenildiği gibi gelmediyse* finallerde alacağın not seni üst sınıfa geçirecek ya da sana aynı dönemi tekrar geçirecekse, yapacak pek bişey kalmıyor gibi. Ya Fm* kasmaya devam edeceğiz ya da hazır kasılmışken finallere çalışacağız.
medyada bik bik konuşan akademisyenlerin gerçek yüzlerini gösterdikleri haftadır.
- ezberci sisteme karşıyız.
nah karşısınız. hatta bu nahı gösterirken öyle şevkle yalıyorum ki kolumu, sesini duyurasım geliyor buradan. pearson'ın bir kitabını düşünün. herifçioğlu 350 sayfasından sorumlu tutuyor. sınavda da madde soruyor, yorum da kabul etmiyor. murat kekilli'den geliyor; ben böyle anlayışa tükürürüm vay be.
içinde bulunulan hafta. normal zamanda yapmayı istemediğiniz ne kadar şey varsa size çok ilgi çekici gelir. hatta çoğu zaman hiç birşey yapmadan bomboş oturmak bile ders çalışmaya yeğlenir. yaklaşan dönem sonunda iyice biriken konularla omuzlarda büyük bir yük hissedilir. ama finaller bittiğinde duyulan o rahatlama ve hafifleme hissi de başka hiçbirşeye benzemez, değişilmez. finaller bittiğinde duyulan rahatlama için;
yaşamaktan vazgeçtiğiniz dönemdir. hele bir de yurtta ikamet ediyor ve o güzide 'çs' (çalışma salonu) denen uçsuz bucaksız, soğuk ve ürkütücü salonda bir sürü insanla aynı anda ders çalışmak zorunda kalıyorsanız içler acısıdır haliniz. yaptığınız günlük ve sıradan aktiviteler bile gözünüze öyle güzel görünürler ki, sürekli olarak 'ah şu lanet finaller bir bitsin, şuraya gidicem, bunu yapıcam' diye bir sürü plan kurar ve liste yaparsınız kafanızda. gelin görün ki finaller biter ama o 'mutlaka yapıcam ulan' dediğiniz şeyleri hiçbir zaman yapmazsınız. işte böyle garip zamanlardır final haftaları.