beşiktaş'ın gökhan zan, serdar özkan, uğur inceman üçlüsünden kurtulmasından sonra mert nobre ile birlikte ilk gitmesi gereken futbolcu. hatta birinci sıraya koyarım. nobre'nin yetenek kısıtlı mısıtlı ama en azından eşşekler gibi koşuyor.
sol framede görünce gitti zannettiğim futbolcumsu. at gibi adam anca koşuyor, sal çayıra çimene, olmadı veli efendiye 2 boy farkla gazi kupasını alıp gelmezse bişey bilmiyorum.
devre arasında yada en geç sezon sonu galatasaray a transfer olup, biz beşiktaşlıları sevindirmesini beklediğim sporcu. futbolcu demiyorum bak. sporcu.
dün geceki trabzospor-beşiktaş ve hafta arası rapid wien-beşiktaş maçlarından sonra emin oldum ki bu kişi de futbol zekası namına çok fazla bir şey yok. hızı var ama, arkasında guti gibi bir adam varken onun pasları için kendine pozisyon yaratacak, aralara kaçacak zekası yok. raslantısal olarak önüne bir top düşerse ya da yine raslantısal olarak alakasız bir pozisyonda top ayağına oturursa işte gol oluyor, ya da asist oluyor.
anladım ki adam eksilttiği pozisyonlar bile simuntane...
şimdi bu filip holosko denen arkadaş zaten hiçbir zaman üst düzey bir futbolcu olmamıştır. ama beşiktaşa geldiği ilk sene
hiç olmazsa hırslı ve rakibi yıpratan yapısıyla, sınırlıda olsa yeteneklerini maksimum kullanmaya çalışıyordu ve başarılı
oluyordu. ama şu anda görülüyor ki hırsını da kaybetmiş. işte o zaman geriye sadece hiçbir işe yaramayan 'sıradan,düz' bir
oyuncu kalıyor. trabzon'da burak neyse beşiktaş'ta da holosko o. nobre ile birlikte devre arasında acilen bir anadolu
takımına gönderilmeli. tekrar manisa olabilir mesela. makakula ile birlikte yardırırlar artık. ama beşiktaş'tan uzak dursun
bir zahmet.
hayatımda bu kadar ruhsuz bir adam daha görmedim. güiza gibi yetişemeyeceği toplara koşsun demiyorum ama biraz mimik, biraz hırs be adam!
bir de şu insanların içinden geçmeye çalışması yok mu... bu maçta da 10 kere denedi aynı şeyi. insan karşısındaki adama bir tane çalım atamaz mı ya? futbola başladığından beri hiç mi teknik idmanlara katılamadın? hepsinden mi kaçtın?
sevmiyorum abi, sevemem... nihat'ı bile tercih ederim. hilbert'i başımın üzerinde tutarım.
sürati ve hırsı dışında başka bir meziyeti bulunmayan ortalama bir süper lig topçusu. son vuruş yok, adam eksiltme yok, teknik yok, oyun görüşü yok, savunma yok ...
beşiktaş'ta oynuyor olması kendisi için büyük şans, fakat o, bu şansı iyi kullanmamakta kararlı. yıllardır bu takımda oynamasının ve taraftar tarafından sevilmesinin temel nedeni ise hırsı. beşiktaş taraftarı, ne kadar kazma olursa olsun, hırslı topçuyu sever. holosko'da yıllardır bunun ekmeğini yemekte. oyununa kattığı hiç bir şey yok. geldiği gün neyse bugünde o, hatta belki daha da geride.
bugün oynanan rapid maçında, gol dışında, yanılmıyorsam 4 kez kaleciyle karşı karşıya kaldı. dördünde de yapılabilecek en kötü tercihi yaparak golleri kaçırdı. kaleci ile karşı karşıya kaldığı anda, kafasını kaldırıp etrafına bakmak ve boş durumda arkadaşına pas atmak, atmıyorsa bile kaleciyi geçmeyi denemek, denemiyorsa bile plase veya aşırtma bir vuruşla zaten yatmış olan kaleciyi avlamak dururken, ne yaptı?
hiç kafasını kaldırmadan, sadece topa bakar vaziyette, kalecinin, rakip defansın, takım arkadaşlarının konumlarına bakmadan, pis burun diye tabir edilen şekilde topa vurdu. sonuç? tabi ki zaten yatmış ve açıyı kapatmış olan kaleciye çarpıp geri döndü.
bugün süper ligde şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olarak gösterilen, avrupa'da yoluna devam eden, hatta ve hatta uefa kupasını kazanması beklenen bir takımın forveti, filip holosko ise, türk futbolunun gelişiminden ve uluslararası bir başarıdan söz etmek, sadece bir hayalden ibaret olur.
kusura bakma holosko, iyisin hoşsun ama çok boşsun.
