“You buy furniture. You tell yourself, this is the last sofa I will ever need in my life. Buy the sofa, then for a couple years you're satisfied that no matter what goes wrong, at least you've got your sofa issue handled. Then the right set of dishes. Then the perfect bed. The drapes. The rug. Then you're trapped in your lovely nest, and the things you used to own, now they own you.”
“Ok. You fuck me, then snub me. You love me, you hate me. You show me a sensitive side, then you turn into a total asshole. Is this a pretty accurate description of our relationship?” (marla)
Sizler özel değilsiniz, sizler güzel ya da eşi benzeri olmayan kar tanesi de değilsiniz, sizler işiniz değilsiniz, sizler paranız kadar değilsiniz, bindiğiniz araba değilsiniz, kredi kartlarınızın limiti değilsiniz, sizler iç çamaşırı değilsiniz, sizler herkes gibi çürüyen birer organik maddesiniz! Bizler bu dünyanın şarkı söyleyip dans eden pislikleriyiz! Hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz!
Elime tüfek alıp türünü korumak için çiftleşmeyen her pandayı vurmak istiyorum. Petrol tankerlerini açıp hiç görmeyeceğim Fransız sahillerini kirletmek istiyorum. Duman solumak istiyorum.
Chuck Palahniuk tarafından yazılmış olan yine fight club isimli roman üzerinden çekilmiş amerika yapımı bir filmdir, mutlaka herkesin arşivinde ilk sıralarda yerini almıştır, zira başyapıttır, başrollerde Brad Pitt ve Edward Norton bulunmaktadır, tartışmasız her zaman izlenir bu yüzlerin filmleri.
bir kaç kere izlediğim film. ilk izlediğimde filmin sonunda nasıl yani lan diyip şok olmuştum. en sevdiğim film diyebilirim. işlediği konu olsun, verdiği mesajlar olsun hepsi 10 numaradır. oyunculuklara değinmiyorum bile.
Kendisiyle ilgili bir araştırma yazısına uzaktan şöyle bir göz atınca 'aynı filmi mi izledik acaba' diye düşündüğümden beri afişine bile zor bakar oldum, meğer derin dersler varmış içinde. Salt izleyince de -ki ben öyle izlemiştim- keyif veren, mesajları farkedenler için de çarpı 2 keyif veren film.