Sözleri ve uyguladıkları belli olmayan şahsiyet. islamiyeti yaymak derler ama Hristiyanlıkla uzlaşmak isterler. Saçma bir zihniyettir. Bir de onun için yalnızca bir seccadesi ve tesbihi var derler. Külliyen yalandır. O kadar paralar nereye gidiyordur acaba??
ismi esasında fetullah olan dolayısıyla fetoş demenizin dinen caiz olduğunu öğrendiğim kişi. bu şahsın cemaati mason sistemlerini hatırlatır insana. ev imamlığı, bölge imamlığı, esnaf abisi fln derken sürekli yeni birşeyler öğretilir. mesela ilk başta hocaefendi(!) vatan millet aşkıyla yanan mübarek bir insandır, biraz seviye atlarsınız hocaefendi veli olur, biraz daha gidersiniz hocaefendi müceddiddir, en son aşama hocaefendi mehdi olur. e zaten yeni asya' dan ayrılmasında asıl sebepte budur. kendisini mehdi görecek kadar egoist bir insandır. islamiyeti sürekli yorumlar, nakillere kuru safsata der geçer. güya onun aklına uymuyorsa yanlıştır. bir insan dünya işinde yanlışlık yapabiilir, siyasi görüşünü davranışlarını vs.' sini beğenmeyebilirsiniz. ama bir adam hem alim bilinip hem de kalkıpta hristiyanlarda cennete girecek diyorsa dur derim ona. esasında boşuna anlatıyorum, hala dinlerarası diyalogla insanların müslüman olduğuna inanan saflar var.
Gerçek bir aşık-ı Rasulallah'tır. Herkesin nefislerine hoş geldiği durumlarda BÖĞÜRÜRCESiNE GÜLDÜKLERi bir ülkede sırf millete gerçekleri anlatmak, doğru yola sevketmek uğruna Allah, Peygamber aşkından ağlayan ve değeri sonradan anlaşılacak olan insan-ı kamildir..*
"allahla kul arasına kimse giremez ,allah kullarına yol göstersin diye kuranı yolladı" sözlerini pek umursamayan bir kitlenin hoca efendisi,türkiye aşığı(türkiyede yaşayamayan aşık ),dersane ve okullarında derinden ilerleme politikası güden insandır.
ne kadar muhterem bir hoc'efendi olduğu müridleri ile konuşulunca şıp diye anlaşılan, devletin her kademesimne adam sokmak gbi bir gayesi olan ve bu gayesinde kısmen başarısız olunca kendisine ait yeni bir dünya ******** yaratan misler gibi güzel zat.
balık baştan kokar. bu adamın gayesinin ne olduğu müridleri ile konuşunca şıp diye anlaşılıyor. neymiş? din bu ülkede hakettiği yerde değilmiş... neymiş? bişeylerin değişmesi gerekiyormuş... neymiş? benim inancım inanç değilmiş, kötü yoldan dönmem gerekirmiş *... birkere kafalarının bozuk olduğu şurdan belli ki, son derece baskıcı bir politikaları var. ramazanda yemek yerseniz sizi tehdit etmeleri, sizi zorla sızıntı dergisine üye yapmaları, saçı-sakalı olan herkese satanist gözüyle bakıp halkı kışkırtmaları ama gerektiğinde din gibi kutsal bir kavramı kalkan olarak kullanmaları bunun en açık ispatı. sorsan devrimcileri yerden yere vururlar, "devrimciyim" deseniz sizi linç ederler; ulan sizin halka yaptığınız baskıların yarısını yapan kaç tane devrimci var? zaten mürid toplamalarının temelinde de bu yatıyor: konuşarak* elde tutamayacakları zayıf beyinleri yıkayarak ve baskı altına alarak bünyeye katıyorlar. üstelik bu adamlar şimdilik azınlık, şimdilik diyorum sayıları gün geçtikçe artıyor. hükümete, hatta başbakanlık koltuğuna kadar sıçradılar.
ideolojilerinin en aşağılık tarafı insanın minnet duygusunu kullanmaları. gelin evlatlarım... kalın benim evimde, benim okulumda okuyun, benim ekmeğimi yiyin* siz yeter ki okuyun parayı dşünmeyin hiç.... tamamen "karşılıksız" iyilik yaptığını zannederiz biz de, deriz ki "ulan adam ne baba adam, bu melek gibi adamdan insana bir kötülük gelir mi hiç?" işte şakirtlerin gözlerinin kör olmasının temelinde de bu var. bu zavallıların gözünde o kadar büyütülüyor ki fetullah gülen, peygambere eşdeğer tutuluyor onların gözünde. sonra gün gelir, bu melek amca bizden yanlış birşey ister. istediği teorik olarak yanlıştır ama onun istediği birşey ne kadar kötü olabilir ki... yaparız istediğini; sonra diğerini, diğerini ve diğerini... bir de bakıyoruz cemiyetteyiz.
bir de sorarız kendimize: ab'ye neden bizi almıyorlar diye. bu adam bu kadar güce* sahipken elin avrupalısı bizden çekinmesin de kimden çekinsin...
kendisinin tamamıyla bir tarikat lideri olduğu ve insanların inançlarını kullanarak insanları zehirleyip üstlerinden prim yapmaya çalışan insan. kendisine nasıl inanıldığını asla kavrayamadım ama hep arkasından sürüklediği insanlar üniversite mezunu ve zeki insanlar . bu da bir çelişki....
son dönemde rejim için büyük tehditlerin açık açık görüldüğü bir ortamda en son olarak ülkenin en üst üç kişisinin de(meclis başkanı arınç - başbakan erdoğan ve cumhurbaşkanı gül) millî görüşcü olması tehlikesine ramak kalmışken düzenlenmeye başlanan ve bir nevî "halk uyanışları" olan, kesinlikle dîne saldırılmayan, türbanlı katılımcıların da "ben islam ülkesinde yaşamak istemem, o baskıları istemem" sözleriyle birlikte katıldıklarının görüldüğü cumhuriyet mitinglerini, "adına cumhuriyet mitingi denen..." şeklinde başlıklarla küçümseyen, alay eden bir üslupla yayınlayan kanalın* sâhibi olan ülke tâlihsizliği.
ayrıca kimin allah, kitap tanıyıp tanımayacagına karar veremeyecek olan, bu konuda fikir bile yurutmeye yetkisi olmayan aciz insanimsı. sevgiden zerre anlamayan sömürücü.
takiyye üstadı. insanları nasıl elde edeceklerinin plan ve programını yapmış. söz kendisinde:
"dengeli bir hizmet eri söyleyeceği şeyleri hemen söylemez. olabilir ki söylememesi gereken her şeyi hemen söylerse kendisine hayat hakkı tanımayanlar çıkabilir. şartlar aleyhine ağırlaşabilir. dolayısıyla sıkıntılı bir atmosfere düşebilir. (fasıldan fasıla1, sayfa :119).
"evet allah resulü etrafında her zaman işte böyle serdengeçtiler oldu, ama o hayatın hiçbir anında, hiçbir tedbirde kusur etmedi, kuvvet dengesinin olmadığı bir yerde ortaya atılmasının hezimet ve mağlubiyetle neticeleneceğini herkesten iyi değerlendirdiği ve bu sebeplerle de stratejisini hep temkin ve tedbirle örgütledi.
evet denge gözetilmediğinde hezimet ve mağlubiyetin kaçınılmaz olduğu şartlarda, kahramanlık gösterisi sadece bir ihanettir." (fasıldan fasıla 2, sayfa: 141-141).
"türkiye'de islam idbarının ikbale dönmesi için, hizmet meydanına atılmış hak erlerinin istikamete çok dikkat etmesi gerekir... bu aynı zamanda hedefe varmada da önemli bir vasıtadır." (fasıldan fasıla 3 sayfa: 76).
"işte bu manada telaffuz, yapılan hareket kime karşı yapılıyorsa, tavrımız onlar tarafından hiç sezdirilmeden ve hissedilmeden yapılmalıdır ki ve bunun gidip hedefi vurma ve yaralanmadan da geri dönme gibi bir ifade ile arz etmemiz mümkündür." (asrın getirdiği tereddütler 4 sayfa: 207).
"o halde kuvvet dengesinin olmadığı durumlarda tekniğe, taktiğe başvurulmalıdır. aksi taktirde karşı gelinemeyeceği muhakkak olan kuvvetlerle çarpışmaya kalkmak davaya en büyük ihanettir." (prizma 1, sayfa: 86)
"birincisi, muhatabın ruhuna girme yolları araştırılmalıdır. bu insani bir yaklaşım şeklidir. hediyeleşme veya ona ait bir sıkıntıyı bertaraf etme gibi... muhatabın gönlüne girmek için her meşru yol denenmeli ve muhakkak surette bu iş halledilmelidir. yani kendisine bir şeyler anlatacağımız insan, evvela bizim şahsi desteğimizi kabul etmelidir. bu ona vereceğimiz düşünceleri kabulde mühim bir faktördür ve ihmal edilmemelidir. (bire bir ilgilenme, bire bir adam kazanma, kişiden kişiye propaganda metodu).
ikincisi, muhatabınızın inanç ve kültür seviyesini iyi bilmeniz gereklidir. mesela ona açık okuyacağınız kuran dahi olsa, onu ürkütüp kaçıracak ve bize bir daha yaklaşmayacaksa, o esnada kuran dahi okunmamalıdır... bazen bu ayarlama yapılmadığından, irşad namına söylenenler onlarda öyle bir reaksiyona neden olur ki, daha sonra münasebetini bulup anlatmanız da artık fayda vermez. (başlangıçta amaç gizlenmekte, takiyye uygulanmaktadır.)
üçüncüsü, muhatabınızın itimadını kazanmanız da şarttır. o size öyle itimat etmeli ve öyle bağlanmalı ki, bütün sevdikleri ile tartışsanız orada siz ağır basmalısınız...bu ağır basına o denli olmalıdır ki, sizin yanınızda olmakla yüklendiği ağır mükellefiyetleri diğer tarafın zevk ve sefasına tercih edebilmelidir... işte mürşid muhatabının gönlüne böyle girmeli ve ona her dediğini yaptırabilmelidir. " ( asrın getirdiği tereddütler 3, sayfa 166 vd)
hiç takiyye yapmaz. özü sözü doğrudur dürüsttür. takiyye mi? o da ne?
fethullah gülen davası iddianamesi'nde yer alan ve atv'de yayınlanan video kasetin çözümünden:
"esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın.
bu açıdan, bir taraftan bu kanun ve kuralları kullanma, biraz önce anlattığım esneklik içinde, diğer taraftan bir kanun ve kural adamı olma imajını uyarmak, yani harfiyen riayet ediyor bunlar denmeli, denmeli ki muntazam terfilerin arkasında bir ölçüde bu vardır. ve sizin ileriki dönemde daha hayati, daha önemli yerlere gelmenizin arkasında da bu vardır. yani sivrilmeden mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerilere gitmek, iş de bu iki müessesede olduğu gibi hayati dinamik bir kısım müesseselerde söz konusudur. ta ilerilere gitme, böyle can damarları içinde dolaşma ve eğer dönülüp gelinecekse yara alınmadan hissettirmeden dönüp geriye gelme meselesi geleceğimizin adına çok esaslı hususlardır. "
abd'ye green card için başvurmuş bir hoca.
anlamadığım ufak bir şey var. bir yandan bu muhterem ve yandaşları sağlık nedeni ile abd'ye gittiğini ve orada bulunduğunu söylüyor, öbür yandan da bazı sevenleri yurdundan ayrı bıraktırıldığını. ikisi birbirinden farklı şeyler. hangisi? ah bir doğru, özü sözü bir, mert olsalar. dürüstlük erdem olmasından ziyade zorunluluktur. nelerine güveneceğiz?