bu sanatçımızın parmaklarına yakından bakıldığında genelin aksine piyano çalmaya pek de uygun olmayan kısa ve tombul oldukları görülecektir. ama çalıyor işte.
Yeteneği ve sanatsal başarılarının yanısıra, ve en az onlar kadar önemli olan doğru, düzgün ve cesur duruşuyla her geçen gün kalbimizde daha büyük yer edinen ulusal gururumuz.
türkiye çağdaş yaşamı destekleme vakfı ve çağdaş yaşamı destekleme derneği projelerini desteklemek amacıyla 2 mayıs'ta konser verecek olan ünlü piyano virtüözü.
fazıl say, lütfü kırdar kongre ve sergi sarayı'ndaki bu konserde ücret almadan sahne alacak. 125 liradan satılacak biletlerden elde edilecek gelir, burslu okuyan üniversite öğrencilerinin eğitimi için kullanılacak.
sağa sola mektup atmaları ile meşhur kişidir. sezen aksu'dan sonra en son olarak benim de mektup arkadaşım oldu. "tuncay güneye mektup yazdım ama daha göndermedim sana zahmet bir kontrol etsen hacım" dedi. "iyi yazmışın, çok duygusal ama edebiyattan, dil bilgisinde ve ifadeden yoksun dedim." olur dedi.
dünyanın, yaşayan en iyi piyanistlerinden birisi. ayrıca daha önemlisi bir türk vatandaşı.
sanatına karşı olan hayranlığımız, sanatçının halkına karşı olan vazifesi, cesur ve kendine has sanatçı duruşu, olaylara karşı toplumsal duyarlılığı falan tamam da mirim son dönemde kantarın topuzunu da kaçırmıyor değil hani.
genel seçimler sonrası, baykal'a göndermiş olduğu mektupta, bizler size oy vermedik başlıklı mektupta sanatçı duyarlılığının ötesinde, partisel düzeyde ve oldukça siyasi bazı mesajlar vermiştir.
oysa biz fazıl say'ın seçimlerle ilgili mesajının, aktif siyaset üzerinden değil de ideolojiler üzerinden bir eleştirel boyutta olmasını, partisel düzeyde değil de evrensel bir anlamda olmasını beklerdik. daha da olmadı kişisel fikridir, elbette kendini ifade edecektir derim ama bu bizler sözcüğü de nesidir? "adamlarımı da topladım akşam görüşürüz" edasında biraz.
çünkü biz bunları akademisyenlerin kitaplarından okumaya, siyasilerin ağızlarından duymaya alışığız, bu bir sanatçı duruşu değil, bu yazı bir sanatçı bakış açısı değil.
sanatçı pek tabii halkın sesi olabilir, sayın fazıl say'da böylesine kutlu bir vazifeyi kendisine görev bilmiş olabilir ancak, yazısı aktif ve partisel düzeydeki siyaset üzerinden olmamalıydı. fazıl say'ı, sanatını, kişiliğini, ideolojilerini seven herkes fazıl say ile böyle bir konuda hem fikir olmak durumda değil benim nazarımda.
bu bakımdan "biz" diye başlayan yazıdan rahatsız oldum ben şahsım adına. fazıl say, fazıl say'cılar isminde bir güruhun temsilcisi değil ya da bir sivil toplum kuruluşunun sözcüsü.
işte bu sebeple bizle başlayan ve aşırı derecede siyasi tandanslı yazıyı ve böylesine bir politik uslubu, kendisiyle düşünce bazında hem fikir olmakla birlikte, sanatçı kimliği ile fazıl say'a yakıştıramadım .
deniz baykal'a yazdığı mektupta genellikle sanatsal dahilerin hayatın geri kalanındaki becerisizliğini çok güzel ve komik bir şekilde yansıtmış piyanist. aslında mektubunun genel fikrine katılsam da defalarca okumaktan ve gülmekten kendimi alamıyorum. *
deniz baykal a yazdığı mektup sonrası sezen aksuya da mektup yazmış sevimli piyanist. yakında yeni kitabı çıkacakmış mektubat-ı say. mektuplarını ösym istemiş öss de anlatım bozukluğu sorularında kullanmak için
beşiktaş taraftarı'nın büyüklüğünü kabul etmiş piyanist.
tıkla tıkla çekinme. çok üşeniyorsan tamamını okumaya ilgili bölüm yeterli diyorsan, sayfayı çek aşağıya, 2. fotoğrafın hemen üzerinde. öyle umarsızca eksi butonuna basmakla olmuyor yavrularım.
bazı gerizekalı insanların eleştirdiği (daha da kötüsü tipini eleştirdiği) kendi alanında türkiyede en iyi, dünyada şu anda yaşayanlar arasında sayılı bir yetenek.
gerçek sanatçı. hem sanatıyla, hem duruşuyla...
bazı çevrelerin onu elit diye karalamaya çalışması elbette normaldir. elit olmak ile elitist olmak çok farklıdır.
elit olmaya çalışmak ise başlı başına bir komedidir. (bkz: hayrunnisa gül)
kavramları karıştırıp, insanların zihni bulandırılıyor. bunu jeep ile gezen çarşaflı ile durakta bekleyen çarşaflı ayrımını gören saadet partisinin yeni jenerasyonu bile anlamış bulunmakta.
kendisine aşağıdaki gibi bir mektup yazdığım insan.
Görüyorum ki sayın say, Ludwig van Beethoven'ın kulağının duymamasına rağmen, mükemmel sanat eserlerine imza atması gibi, sizinde türkiye'nin en iyi piyanisti olmanız, bazı azalarınızı kullanmanız için yetmiyor. sayın say, sizin bu yıllardır gelen, biz chp'ye oy verdik, zekiyiz, onlar vermedi aptal gibi düşünceniz, bu iktidar, bu iktidar zihniyeti bu iktidarın başından ayrılmayacak. biz boşuna konuşup duruyor olacağız. atatürk'ün söylemediği sözleri söylemiş gibi söylüyorsunuz sayın say, ama yıllardır chp zihniyeti halk'ı dinlemeyeyim halk beni dinlesin dedi, demokrat parti, adalet partisi, anavatan partisi, ak parti hep tek başına ve 10'larca yıl bu ülkeyi yönetti, ama tek parti iktidarından bu yana hiç bir sol parti tek başına iktidar olamadı. sizce hala halk bizi dinlesin demek ne derece doğru sayın say? siz devletin resmi yayın organı gibi çalışan bir partiyi, statüko'yu sol olarak nasıl görüyorsunuz sayın say? hizipçiliğin ansiklopedilerde bile chp hizipçiliği örneğiyle yer aldığı bir ülkede chp'yi nasıl sol olarak görüyorsunuz sayın say? yıllardır bu tip iktidarların başımıza bela olmasının sebebi chp iken, siz ve sizin zihniyetinizdeki insanlar iken, nasıl olurda amacı sadece karnının doyması olan, kömür alacak parası yokken kömür aldığında oyunu o partiye veren insanlar varsa, suçu o insana atabiliyorsunuz sayın say? yıllarca atatürk'ü partilerinizin sloganı haline getirip, atatürk'ün 6 okundan hiç bir halt anlamamayışınızdan kaynaklanan kayıplarınızı halkın cahilliğine nasıl yorarsınız sayın say?
edit: Sahi siz sosyal demokrattınız değil mi sayın say? onun için nazım hikmet yaşasa amerika'ya hak verirdi, teröre karşı bu şekilde savaşmalı diye yazı yazıverdiniz değil mi sayın say?
türkiye'nin ve dünyanın en ünlü piyanistlerindendir. işini icra ederken kendisini öylesine kaptırır ki, tanıyamazsınız. bunlara rağmen magazinde fazla görünmesi ve saçma insanlarla birlikte olması, saygınlığını ve karizmasını biraz zedelemiştir.
bir noktayı gözden kaçırmış olan saygı değer bir piyanisttir.
piyano ile ney fevkalade iyi müzik yapabilir.
ama sadece beste tek başına anlam ifade etmez, amacı belli olmalıdır, amaç da besteci de saklıdır! besteci ney'i batılılaştırmak, piyanoyu da sanat müziğine uydurmak amacında ise, o besteden bir şey çıkmaz!
ama özünü koruyup harmanlamak...
işte o ney'i de, piyanoyu da, dinleyenini de mest eder!
muhtemelen uğraşıp da yazmış olduğu mektubu asla deniz baykal okumayacaktır.
ben okudum, ben anladım, anladığımı sandım sanırım,
"islamcılar kazandı ülkeyi terk ediyorum!" dan çok çok ilerlemiş gördüm,
kendisini oldukça geliştirmiş,
artık objektif bakabiliyor,
evet, seçim sonrası düşündüm,
erdoğan'dan daha iyi bir lider var mı türkiye'de diye.
kesinlikle baykal değil, kesinlikle bahçeli değil,
belki bahçeli'nin okuduğu kağıdı yazan danışmanlarından birisi olabilir.
kesinlikle kılıçdaroğlu değil,
lider liderdir, lider ecevit değildir, ecevit gelmiş geçmiş en büyük siyasetçilerden birisidir,
lakin lider olamadığı için sönmüştür zamanında.
bu ülke insanları, başlarını bekleyecek yüce bir insan ister,
güçsüzlüklerini örtecek bir lider,
işsizliklerini de unuturlar, açlıklarını da,
fazıl say, deniz baykal'ın bir lider olamayacağını biliyor,
ondan bıkmış da, lakin bunu ona söyleyemeyecek kadar hassas tutuyor hislerini,
çek git artık demiyor, diyemiyor, gitmeyeceğini biliyor,
deniz baykal giderse, ve daha iyi bir lider geçmese de chp'nin başına,
akp, iktidarı bırakacaktır chp'ye.
bunu deniz baykal'da biliyor, gitmiyor! ben bu işin altında iş ararım.
son olarak,
erdoğan, liderlik vasfı çizgisindeki kasımpaşa kulvarını kullanmaya devam ederse,
halka gelecek olan bıkkınlık ve fazla samimiyetten doğan samimiyetsizlik,
ona karşı olan saygıyı bitirecektir.