sanatçı Banu Zorlu'nun hakkında "Özür dilemezse ülkeyi gerçekten terk etmek zorunda kalır." dediği şahıs.
olay, banu zorlu'nun şarkısına piyanoyla eşlik etmesi için, Say'ı araması ve W Otel'de buluşması ile başlar. say piyano çalarken birden sanatı ve sanatçılığını unutarak zorlunun eline saldırır. öpmeye başlar. zorlu hızla elini çeker ve fazıl say'a bir tokat akşeder.
banu zorlu'nun cinsel tacize dair bir delili de fazıl say'ın çektiği aşk mesajları.
evet fazılcığım aynen dediğin gibi: "islamcılar güç kazandı, Türkiye'yi terk edebilirim!"
şimdi anlar gibi olduk neden terketmek istediğini bu güzel ve yalnız ülkeyi.
1 mayısta devletimizin bize ne kadar değer verdiğini, polislerimizin ise asla halkını, memurunu, işcisini değil hükümeti korumak için var olduğunu bize gösterdiği bu günde kendisini daha iyi anladığım sanatçıdır.
facebook'taki binlerce üyeli gruplarımda bangır bangır yaptığı kendi grubunun reklamıyla çok kişiyi grubuna çekmiş bir facebook kullanıcısı.
(bkz: link mink yok)
bu akşam Paris Champs Elysees tiyatrosu'da EXPO 2015 fuarına ev sahipliği yapmaya aday olan izmir'e destek vermek için seçici kurul üyesi 140 delegenin de içinde bulunduğu konuklara bir konser verecek olan sanatçı..
batan gemiyi ilk terkeden fareler, batmazsa gemiye kin tutarlar. merak edilesi durum, fazıl sayın kininin boyutudur. hoş, gemi kaptanı çok mu matah? bu bir seminer konusu, ancak bu ülke için, bu ülke içinde yaşamayı göze alırsak, nazlı ülkenin duvağını ak tutarız.
lise son sınıfta test makinası haline getirildiğimizden, bir dil öğrencisinin tam gaz deneme çözerken soruda yanlışlık olduğunu düşünebileceği isim.yani:
+alla alla, fazıl say mı?nası ya?o, he yani 2. tekil, 's' takısı almalı!fazıl says bu evet, evet...hocam bu soruda yanlışlık var.*
ülkeyi terkedecek duruma gelmesi, kendisi için bir kurtuluştur. terkettircek duruma gelmesi gerek, ülkesinde kalıp. ya da ne güzel bir arada yaşamı savunmalı.. *
bir konseri sırasında çalan cep telefonu yüzünden konseri kesen piyanisttir. o da bir orhan pamuk olmak istedi. bir bakıma haklı adam. orhan pamuk iki kelimeyi bir araya getiremezken fazıl say piyanoyu konuşturuyor, buna rağmen hakettiği ilgiliyi yeterince görmediğini düşünüyordu. o da bir orhan pamuk olmak istedi. ve başardı. artık sende büyüdün fazıl say, mutlu musun?
seçmenlerin yarısını kaale almadığını belirtmekten mutlu musun?
ben senin gibi bir insanın türkiye'nin gündemine oturmasından mutsuzum. medeniyet, modernlik deyipte hala bu zırvaları tartıştığınız için mutsuzum. lütfen git olur mu?
(ayrıca kendi ifadesine göre dünyada tanınan birkaç türkten birisiymiş kendileri) *
ilkokul kitaplarına girmiş. bugün farkettim. ismi aşık veysel, graham bell, naim süleymanoğlu gibi ünlülerle anılıyor. hem de 2. sınıf hayat bilgisi kitabında. ama pekinel kardeşlerin olmaması da üzücüydü.
* 1991 yılında Konser Piyanisti diplomasını alan besteci, Berlin'e yerleşerek profesyonel müzik yaşamına atılmıştır. Uluslararası ilk başarısı, Avrupa Birliği'nin düzenlediği Avrupa Piyano Yarışması'nda kazandığı ödüldür (1991). Aynı yıl Berlin Senfoni Orkestrası'nın kendisine sipariş ettiği konçerto, bu orkestranın eşliğinde kemancı Götz Bernau ve bestecinin solistliğinde dünya prömiyeri olarak seslendirilmiştir. "Fazıl Say'ın 1991/1995 yılları arasında Almanya'da verdiği konser ve resitaller üzerine basında yayınlanan yazılar, bir kitap oluşturacak sayıdadır."
1994 yılı, piyanist ve bestecimizin kariyerinde dönüm noktasıdır: Genç konser artistleri Avrupa Yarışması'nda birinci olduktan sonra, New York'da yapılan kıtalararası yarışmada dünya birinciliğini almış; Radio France Beracasa Vakfı, Paul A. Fish Vakfı, Boston Metamorphos Orkestrası, M. Clairmont Vakfı gibi kuruluşların ödülleriyle onurlandırılması, kariyerini New York'da sürdürmesini sağlamıştır.
1995 yılından günümüze uzanan süreç içinde tırmanışını sürdüren Fazıl Say, Fransa ağırlıkta olmak üzere Avrupa ülkelerinde ve beş kıtada etkinliklerini sürdürmekte, "günümüzün önde gelen şef ve orkestralarının eşliğinde konserler vermekte, ünlü salonlarda resitaller sunmaktadır".
Besteciliği üzerine öncelikle söylenmesi gereken, "yazdığı piyano yapıtlarını daha sonra orkestra yapıtlarına dönüştürmesidir. Bu nedenle konçertolarının sayısı giderek artmaktadır." *
düşüceleri eleştirilebilir, söylemleri beğenilmeyebilir, siyasi görüşler örtüşmeyebilir hatta kaşının üzerinde gözün var arkadaşım sevmiyorum seni bile denebilir ancak bu adamın bütün bunları ilgi çekmek için, gündem oluşturmak için, sanatını yaymak için yaptığını söylemek hem kişi hakkında hem yaptığı işler hakkında hem de müziği hakkında hiçbir şey bilmemek demektir. sırf laf sokacağım, eleştireceğim, dostlar beni alışverişte görsün mantığı herşeyden önce yazarın inandırıcılığını yitirmesine sebep olur.
yapılacak şey çok basittir. kişi ya da yaptıkları hakkında bilgi sahibi değilsindir. ayıp da değildir. girersin google'a öğrenirsin. ondan sonra ne söylediğini bilerek yazmış olur ve hem insanların saygısını kazanırsın hem de kendini geliştirmiş olursun. sözlüğümüzün bize sağladığı en büyük fayda bu değil midir zaten?
