normal bir durumdur. insanlar değişiyor, herkes kendine çeki düzen vermelidir. ben bu adamdan bin kat fazla bir değişim göstermişimdir. bunda utanılacak bir şey yok.
bi zamanlar sözlükte Atatürkçüyüm/ulusalcının kralıyım diye dolaşan, şimdiler de götününn gılıyık modun da akepe'yi savunan bi garip insan evladı. 1/2 sene sonra neci olur allah bilir...
şırnakta teröristlerle girdiği çatışmada hemen sağ tarafında patlayan roketten bir parende ile kurtulmuş ancak koluna isabet eden şarapnel parçalarından kurtulamamıştır. bu sebeple sağ kolunda 35 dikiş vardır. yuvarlak hesap 40 olaydı iyiydi.
öğrenildiğinde üzülünen ve şaşırılan durumdur.
dalga geçenlere saygı duyulamaz adam reklam yapmıyor zaten yapsa bile kimseyi ilgilendirmez saygısızlığın alemi yok diye düşünüyorum.
(#21484189) laiklik demokrasinin olmazsa olmaz ilkelerinden biridir. bir kere herşeyden önce ciddi bir mantık hatası yapıyorsun ve sahip olduğun siyasi görüş üzerinden tamamen önyargılarla ve insafsız bir bakış açısıyla 1930'ları 40'ları yargılamaya kalkışıyorsun ve demokrasiyi sadece seçimden ibaret sanıyorsun.
demokratik rejimin belli başlı kriterleri vardır. demokrasi çelişkisi adlı bir başlıkta yazdığım (#21484348)entry'i okursan hangi kriterler tastamam hakim olursa demokrasiden söz edileceğini detaylı yazdım daha iyi anlarsın.
ne demek istediğimi anlatmak için burada kısa bir özet geçeyim;
tam anlamıyla bir demokrasiden söz edebilmek için demokratik ve şeffaf seçimler olacak,hukuk üstün olacak, anayasa mahkemesi, yargıtay,danıştay,sayıştay bağımsız olacak, liderlik sultası olmayacak siyasi partiler kanunu buna göre düzenlenecek,baraj olmayacak,medya özgür olacak,devlet laik olacak,sosyal devlet ilkesi lafta kalmayacak,kadın toplumsal hayatta aktif olacak ve ayrıca ekonomi de kayıt altında olacak....
bunlar tastamam olursa o ülkede gerçek bir demokrasiden söz edilebilir.bazı ülkelerde bu kriterlerin bir kısmı var bir kısmı yok.dışarıdan bakıldığı zaman demokratik bir ülke gibi görünebilir ama bu ülkelere ne kadar demokratik denilebilir o ayrı bir tartışma konusu.
demem o'dur ki sen laikliğe düşmansın diye bu demokrasinin gereği değildir demek en hafif deyimle akla hakarettir.bir ülkede devlet inançlar karşısında tarafsız olmazsa hangi demokrasiden bahsedebilirsin? inançlar siyasetin konusu yapılırsa seçimler ne kadar adil olabilir?
gelelim şu 70-80 sene öncesine dair iddialarına;
öyle bir yazmışsın ki sanırsın mustafa kemal 1923'de bu devleti kurduğunda öncesinde osmanlı demokratik bir devletti : ))
bir ailenin hüküm sürdüğü padişahlık düzeninden bir cumhuriyet kuruluyor ve o cumhuriyetin demokratik,laik,sosyal bir hukuk devleti niteliğinde olması ve tüm kıstaslarıyla tas tamam bir demokratik düzen kurulması için bir sürü devasa adım atılıyor ve ne komiktir ki demokrasiyi araç olarak gören sen ve senin gibi düşünen zihniyetler de kalkmış demokrasi havarisi kesiliyor.
o tarihlerde demokrasiyle idare edilen kaç ülke vardı? kadının seçme ve seçilme hakkının olduğu ülke bir elin parmaklarını geçiyor muydu? kaç ülkede laiklik vardı? kaç ülkede seçim yapılıyordu?
ayrıca açık oy gizli tasnif sadece 1946 seçimlerinde uygulanmıştır. kimsenin 1946 seçimleri gerçek oy oranlarını yansıtıyordu diye bir iddiası da yok ki zaten. derdin seçim hileleriyse merak etme 1957 seçimleri de hileliydi.sonuçları ters çevirdi dp. %41 aldı %47 yazdı. %47 alan chp'yi de %41 yaptı. 1969 seçimlerinde de hileler oldu, 1987 seçimlerinde de özellikle seçim sistemi üzerinde yapılan lehte değişimlerle anap %36 oyla tek başına iktidar oldu. hepimiz adımız gibi biliyoruz ki 2007 ve 2011 seçimlerinde de türlü hileler döndü.malum seçsis...
dolayısı ile seçimler hileliydi diye suçladığın ismet inönü'nün 2 dudağının arasındaydı çok partili sistem. istese 1950 seçimleri de 1946 gibi olurdu.
çok partili sistem mustafa kemal'in vasiyetidir.2 kez çok partili sistem denenmiştir özellikle 2.sinde bizzat kendi önayak olmuştur ama her defasında irtica rüzgarı kuvvetli estiği için geri adım atılmıştır.vasiyeti ismet inönü tarafından gerçekleştirilmiştir.
sıfırdan başlıyorsun demokrasi yolculuğuna ve bir bina inşa ediyorsun adım adım.bu adımlardan biri de laiklikti.ülkesini seven ve demokrasiye inanan her tc vatandaşı herhalde kabul eder ki en başta belirttiğim kriterlerin bugün tastamam hakim olması lazımdı türkiyede. ama hepimiz biliyoruz ki bazı kriterler hiç yok bazıları da kör topal durumda.
ve bir başka gerçek de şudur ki; demokrasi yolculuğunda 23-38 arası atılan adımların hızı sonraki yıllarda malesef giderek yavaşlamıştır.
tekrar laikliğe dönersek;
devletin dini inancı olmaz. çünkü o devlet dediğin şey sensin benim biziz.kuralını kaidesini hiçbir inançtan referans almadan kelle hesabına da bakmadan ortak akılla,asgari müşterekle koymak zorundadır zira devlet hakemdir taraf tutmaz.yurttaşları arasında ayrım yapmaz.
eğer sen, laikliği istemiyorum diyorsan bunun türkçesi; ben kendi inancımı başkalarına dayatmak istiyorum demektir.sen bunu yapmaya kalkarsan başkaları da yapmaya kalkar. yani kimin gücü kime yeterse.üstelik güç mücadeleleri kelle hesabına da bakmayabiliyor çok zaman. işte arnavutluk örneği..
enver hoxha ve şürekası komünist rejimde devlete hakim olduklarından 65'den 91'e kadar arnavutluğun resmi inancı ateizm'di. çünkü bu şahıs ve yancıları ateistti.oysa arnavutluğun toplasan %2'si filan ateistti. %70'e yakını müslüman, %30'u da hristiyandı.ama 26 sene boyunca tüm camiler kiliseler kapalıydı.tüm dinler yasaktı. işte senin istediğin antilaik düzen.... tek fark var senin inancın farklı enver hoxha'nın farklıydı...
91'de rejim yıkıldıktan sonra insanlar camilere kiliselere koştu arnavutlukta ve arnavutluk laikliğin önemini çok çok iyi anlatan bir örnektir.
aynı dine mensup hatta aynı mezhepe mensup insanlarda bile farklı inanç ritüelleri,farklı bakış açıları olabiliyor. haliyle burada tek çıkış yolu inançları devletten uzak tutmaktır.kuralını kaideni beşeri ihtiyaçlara göre,ortak akılla ve asgari müşterekle almaktır ki demokrasi de zaten asgari müşterekler rejimidir.
