dizisi ciddi derecede kalitelidir..hele son bölümde hastanenin dışından öyle bi çekim yapmışlardır ki beni benden almışlardır..ama filmi kesinlikle overrated'dır şaheser falan değildir..yapmayın etmeyin
efsane olacağının sinyallerini daha ilk bölümden veren dizidir. bu hafta yayınlanan 6.bölümü de efsaneler efsanesi olmuş, farklı sözlüklerde entry rekorları kırmıştır.
billy bob thornton ve martin freeman muhteşem oyunculukları döktürmektedirler.
başrollerinde martin freeman ve billy bob thornton var. tüm zamanların en iyi kara mizah dizisi olmaya aday. filmine yapılan göndermeler insanı pis pis gülümsetiyor...
bembeyaz minnesota planları için bile izlenir, izleyiniz...
hangi özelliğinden dolayı kült film, başyapıt vs.. gibi sıfatlarla tanımlandığını anlamadığım,benim için sıradan bir film. Ama fularlı ortamlarda muhabbetini açmak işe yarıyor.
insanların anlamakta güçlük çektiği coen kardeşler filmi.
aslında kurgusu ve işleyişi o kadar naif ki bir ara aman ya bu ne diyo böyle diyip değiştirdiğiniz de hoop geri kalandan anlamsız sonuç çıkarabilirsiniz.
steve buscemi nin özellikle öncesinde mr.pink karakterini oynadığı reservoir dogs filmini izlemeden bu filmi izleyenler buscemi için pek fazla bir şey anlayamayacaklardır.
filmin konusuna gelince aslında hamile ve çok tatlı polisimizin oki doki köylülüğünde ki sade hayatını boka bulaştırmak istemesidir bir nevi. ama olayın spoiler boyutundan dahasını da yazmamak lazım zira spoiler vermeden konunun devamını anlatana bravodur. margie çok tatlı bir roldür ayrıca.
bu filmin başrolündeki hamile polis margie'nin kocasıyla olan ilişkisi hoş bir detaydır bence. sabahın köründe, daha hava aydınlanmadan gelen telefonla karısının gitmek zorunda olduğunu görünce kocası da kalkmak için yeltenir, bir şeyler hazırlayayım sana, kahvaltı etmeden gitme diye. karısı "yat sen" diye üstelese de kalkar yine de inatla.
bundan daha büyük bir sevgi ifadesi olamaz herhalde, sabahın beşinde bir adamı yataktan kaldıran sevgi önünde saygıyla eğilirim arkadaş.
ilk defa bu sabaha karşı seyrettiğim ama seyrettiğime hiç pişman olmadığım 1996 yapımı bir coen kardeşler filmi. coen kardeşler in sinemaya getirdiği enteresan öğeler vardır, mesela sessiz ama güçlü karakterler yaratırlar filmlerinde. sakin ve sessiz bir tabiata sahip olan karakterleri hep ayakta kalırlar, hep en son onlar konuşurlar. aslında çevresine kazık atmaya çalışanların hazin sonunu gördüğünüzde bunu daha net anlayabilirsiniz. nitekim filmde minnesota da yaşayan jery lundegaard isimli oto galerisi müdürünün kayın pederine, karısına ve yakın çevresine fidyecilerle işbirliği yapıp kazık attığını görürüz. fidyecilerden geard yol kenarında 3 kişiyi öldürünce olaylar jery nin aleyhine gelişmeye başlar. yani karısının üzerinden fidyecilerle yaptığı plan pek de düşündüğü gibi olmaz, her şey allak bullak olur. kadın polis bu olayın üzerine gider, bütün cinayetleri ve jery nin attığı kazıkları çözer. coen kardeşlerin tarzına uygun bir final olur filmde, çevresine kazık atmaya çalışan ve etik değerlerden yoksun bütün karakterler: jery, carl, wade kötü bir son ile karşılaşırlar. ayakta kalan karakterler ise aslında fargo filmini değil de coen kardeşlerin ontolojisini gösterir. fakat film 8.3 imdb puanı ile de zaten hak ettiği yerdedir. tavsiye ederim, alın kahvenizi veya çayınızı geriye yaslanın sakince ve yorulmadan bir film seyredin.
hafiften absürt bir tarantino filmini anımsatsa da filmin başında geçen "the events depicted in this film took place in minnesota in 1987. at the request of survivors, the names have been changed. out of respect for the dead, the rest has been told exactly as it occurred." ibaresiyle kanları donduran yapıt. kaldı ki durağan temposuna rağmen filmi heyecan verici kılan en büyük unsur da hikeyenin bire bir yaşanmış olaylardan alınmasıdır...
ha, bir de frances mcdormand canlandırdığı polis, böylesine bir film için bir hayli doğal ve eğlenceli olmuş.