Filmini 15 dakka izledim. 10 dakka sonundan, 5 dakka da şimdi yayınlanan tekrarında başından. Koskoca Erdal beşikçioğlu abimiz omzunda çanta, ergen gibi dolaşıyor.
Dikkat bu kısımdan sonrası ağır spoiler içerir. Öyle böyle değil yani.
--spoiler--
iki küçük detay var. ilki erdal abimizin takıldığı kahvede kendine sorduğu bi soru var. Diyor ki "bazen kendime sormadan edemiyorum ben kadın olsam nasıl olurdu diye" yanında oturan adam cevaplıyor: "sen kadın olsan kendinden köşe bucak kaçardın".
sonra Erdal abimiz bir bara gidiyor gündüz gündüz. Barın arkasına geçip kendine sert bi nescafe yapıyor. Sonrasında otele gidip müzeyyeni ilk kez gördüğü o hayali anı kağıda döküyor.
O barın girişinde bir afiş var. O afişte müzeyyen'in filmin sonunda plajda yürürkenki fotoğrafı var. Bu da ikinci detay.
--spoiler--
Müzeyyen: Diyelim ki gitmedim. seninle beraber olmaya devam ettik. Ne değişecekti?
Arif: Sabahları beraber uyanırdık. Ben senden önce kalkardım. Senin uyuyuşunu izlerdim, sonra sen uyanırdın. Bana gülümserdin. Sonra, sabahları çayı tek şekerli içtiğini, günün diğer saatlerinde şekersiz içtiğini biliyor olurdum, o ilk şekeri ben atardım çayına, zarifçe eritişini izlerdim. Sonra, en çok boynundan öpülmeyi sevdiğini biliyor olurdum. Sonra dışarı çıkardık. Dışarda yağmur yağıyor olurdu. Biz şemsiyeyi almazdık. Sırılsıklam olurduk. Sonra sen bana sokulurdun ama saçağın altına hiç girmezdik. Sonra sen üşütürdün. Ayakların buz gibi olurdu. Ben sana en sevdiğin o mavi çoraplarını getirirdim. Sonra bayramları babaannenin mezarını ziyaret etmeye giderdik. Hayatta en sevdiğin kadın için ağlayışını izlerdim senin. Hiçbir şey yapmazdım, gözyaşlarını silmezdim, seni teselli etmezdim. Orada öylece ağlayışını izlerdim senin. Başka insanların mezarlarının arasında dolaşarak, hayatın ne kadar şahane bir şey olduğunu düşünürdüm. Sonra… Sonra hiçbir şey yapmazdık. Öylece otururduk. Çok bilinmeyenli bu sorunun yanıtını arardık. Hayat bizi yalancı çıkarana dek, bulduğumuz cevapları doğru sanırdık.
"Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu.Dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, sadri alışık her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. nedenini bilmez ağlardım. Ağladıkça sadri´ye kıl kapar gıcık olurdum.
Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine."
ikili ilişkilere dair çok iyi bir yaklaşımla yola çıkmış lakin karakterlere derinlemesine bir analiz yapılamaması sonucu vasat bir film olmaktan kurtulamamıştır.
vasat bile değildi bu film. Arabesk sevmiyorum ben. izlemeyenler heves edip izlemesin diye iki üç kelime daha sarf edeceğim. Filmin her yerinden romantizm fışkırıyor aman he kusarsınız falan. Dikkat edin!
9 ay önce sevgilimin beni gerçekten sevdiğini düşündüğüm için bu kitabı ona hediye etmiştim. ben çok nadir ve gerçekten hak ettiğini düşündüğüm insanlara kitap hediye ederim. velhasıl kelam şimdi kocasıyla 1. ayını kutluyorlardır.
ayıla bayıla izlediğim ama hiç bir arkadaşıma beğendiremediğim film. e bunlar böyle duruyorlar, hadi bir şey olsun, sen bir daha film seçme diye diye yediler güzelim filmi.
"Bir şeyin gerçekte öyle mi olduğu yoksa bana mı öyle geldiği konusu her zaman kafamı karıştırırdı.Gerçi sezgilerim,bir süre sonra hayat tarafından doğrulanırdı."
kitabı okudum, harika bir kitaptı, eski sevgilime hediye etmiştim üstelik. Okuduktan 1 yıl sonra filmi çıktı, maalesef filmi o kadar keyifli değildi. erdal beşikçioğlu ne kadar iyi bir oyuncu olsa da. abi bazı eserlerin filmleri yapılmaz.