elim kesere değdi kaptan. deniz insanı için yarından çok bugün de yok. yok diyorum ya, hep kendimi kandırışımdan. yanlış anlama. sahil çocukları var öteden beri. bir kamyon açıklık getirsem şuraya, kapanmaz yürek yarası.
"eylül" dediğin, bugün başlayacak olan, bittiğinde; -her günü yeni bir dündü- diyeceğimiz olan.
bugün ben ölenle ölürüm, sen şu mezar başında çaresiz kalacağın günleri de veresiyeye yazdırabilecek misin?
yazdırırsın sen.
şaka bir yana. sen bir yana şimdi.
olabildiğince uzağa gitmek var bana, gittiğim yerden, gidemeyeceğim koynuna kart atacağım.
alamayacağım kokuyu
hastalığımı saklayamadığım içime hapsedeceğim.
şimdi öyle bir heyecanlandım ki, iki kişilik bir hayal ayırttım, tek kişilik gecelerde.
bu dünya hiç değişmeyi denemedi, dönüp durdum da yüzüme düşmedi bir gün bile gölgesi.
ben değiştim, gün değişti. olamaz dedim, oldu. "hayırlı olsun" diyene kadar devam mı ettireceksin bilemedim ki.
şunu baştan demeliydim sana
bende "sosyal zeka" denen şey bir gün oldu.
o günden beri kendimde değilim.
daha dün "holey yeniyıla giriyoruz ne güzel çalsın sazlar oynasın kızlar" diye eğlenip, ocak ayına girerken, "hangi arada 9 ay geçti" diye düşündürendir şimdi.
yaşlaıyoruz amk. yaşlanmak birşey değil de, ölücez ben ona yanıyorum.
11 ayın sultanı diye tabir ettiğim ay. genelde hüzün ve ayrılıkların yaşandığı ay olarakta bilinir. ' eylülde aşk başkadır ' gibi bir filmde yoktur. bazı bölgelerde özelliklede kırsal bölgelerde eylülün hiçbir önemi yoktur.
Pisikolojik tahlil yapan ilk roman. Bazıları sıkıcı bulabilir ama benim en sevdiğim klasik romanların başında gelir.
Benim en sevdiğim aydır aynı zamanda.
Eylül bir kadına nasıl yakışır ki, ne anlaşılır" Eylül sana çok yakıştı" dan?
Gülüşündeki hüzün belki, gözlerindeki " bir kaşık su" misali ıslak aydınlık, omuzlarına gelişigüzel atılıvermiş ince hırka, ellerini çenesinin altında birleştirmiş mırıldanırken yakalanıp kızarıp bozarıp toparlanması, bir de fonda iç kıyıcı bir Azeri türküsü çalıyorsa, belki. Yakışır belki...