dileğimiz evrim ve evrim teorisi arasındaki o büyük farkı anlayabilmesidir insanların. ama araştırma yapmadan yorum yapmak, atmak tutmak, veya sırf birilerinden duyduğu için araştırmaya gerek duymamak kolaydır.
teori kısmı "bütün türler aynı mikroskobik atadan geldi" ve "evrim doğal seleksiyon ve genetik drift ile gerçekleşir" önermeleri olan olgu. bakınız, "olası durum", "düşünce sistemi" veya "ihtimal" değil, olgu, yani gerçeklik. yani kıçlar yırtılıp başlara geçirilse de, tıpkı dünyanın düz olmaması ve güneş etrafında dönmesi gibi değişmeyecek olan olgu. anlamayan bir zahmet tekrar okusun: olgu. gerçeklik. durum. vs.
anlayacağınız evrim ve evrim teorisi iki farklı şeydir. evrim, doğada var olan bir olguyu açıklar. evrim teorisiyse evrimin nasıl işlediğini ve nasıl gerçekleştiğini. buradan yola çıkarak en fazla "evrim tesadüfi değildir, kontrollüdür" veya "insanın atası diğer canlıların atasından daha farklıdır, 'convergent evrim' sonucunda bu hale gelmiştir" veya "evrim teorisi yalan söylüyor, aslında evrim öyle işlemiyor" diyebilirsiniz(ki hiç biri bilimsel bir değer taşımamaktadır, hatırlatayım). ama "evrim yoktur" diyemezsiniz. ha illa ki derim diyorsanız, söylediğiniz şeyin "dünya düzdür" veya "dünya evrenin merkezidir" veya "atom diye bişey yoktur" demekle aynı derecede olduğunu söylemek isterim.
not: bütün bunların dışında "bilim adamları mason ve siyonist oldukları için gerçekleri insanlardan saklıyorlar, aslında bütün bilim enstitüleri yalan söylüyor" da diyebilirsiniz tabii. ona bir şey diyemem. sadece acilen bir psikiyatr'a görünmenizi salık veririrm, zira paranoyak şizofren olmanız kuvvetle muhtemeldir.
not2: çürütülemez. dediğim gibi, yer çekimi ve elektromanyetizma gibi bir olgu(gerçeklik - fact) dir.
not3: hala saçmalayan olursa bu entry referans olarak hiç durmaksızın kullanılacaktır. o yüzden "spam yapıo bu" demesin hiç kimse ileri tarihlerde.
evrenin ve canlıların kutsal kitaplarda anlatıldığının tersine 6 günde yaratilamadığını ortaya koyan teori. evrim teorisi, yalnızca darwin'in canlıların evrimini açıklayan teorisinden ibaret değıldir. jeoloji, biyoloji ve özellikle astrofizik giibi bilim dallarında yapılan araştırmaların sonucları ile birlikte ele alındığında genel evrim teorisi bir bütünlük kazanır. teknolojinin ilerlemesine paralel olarak bu teorinın doğru olduğu her geçen gün daha sağlam dayanaklara oturmaktadır.
dağlar,denizler,güneş, yıldızlar, canlılar ve nihayaet insanın 6 günde yaratılması ya da "ol deyince olması" bilimsel verilerin ışığında gerçek olamaz. evrim teorisinin yaradılışa yönelik bu itirazı, hem geçmişte hem de günümüzde kimileri tarafından dinlere yapılan bir saldırıı gibi algılanmş ve algılanmaktadır. oysa, evrim teorisinin gerçek olduğuna yeni deliller bulan bilim adamları bu çabalarını "dur şu dincilerin hakkından geleyim" niyeti ile sürdürmüyorlar. ayrıca bilimsel araştırmalar ile dini inançlar iki ayrı adres, iki ayrı yöntemdir. dinler değişmezlik, duraganlık üzerinde yapılanır. bilimler ise değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğu savını kabul eder ve değişimi açıklamaya çalışır. kabul etmek gerekir ki, eğer bilimler 7. yüzyıl arab dünyasının gerçeklerini mutlak gerçek kabul etseler ve "orada herşey yazıyor araştırmaya ne gerek var" deselerdi, bugün insnoğlunun yakaladığı teknolojiye asla ulaşamazdık. özellikle arap dünyasının batıya göre bilim ve teknoloji dalında geri kalmasında "araştırmaya ne gerek var?" anlayışının payı olduğu ortadadır. buradan hareketle, bilime katkıda bulunmak dini inançlarla çelişmez çünkü inançların kendilerini kanıtlamak gibi bir ihtiyaçları yoktur.
o halde bilimsel gerçeklerin sonuçlarına ve evrime saldırmak, engizisyoncu kiliselerin galileo'ya, dünyanın güneş etrafında döndüğünü kanıtlaması nedeniyle saldırmasından farklı değildir. ayrıca "ben maymundan gelemem kardeşim" şeklinde konuyu gurur meselesine indirgemenin de bir anlamı yoktur. birincisi, evrim teorisi maymundan geldiğimizi söylemez. tür olarak maymuna akraba olan bir canlının evrimleşmesinden geldiğimizi söyler. ikincisi, maymundan gelsek yine iyi. biraz geriye gidersek(300 milyon yıl gibi) karafatma gibi böceklerden, solucanlardan, en geride ise tek hücreli bir canlıdan geliyoruz. umarım maymun olayını gurur meselesi yapanlar için bu yazdıklarım bir teselli etkisi yaratmıştır.
evrim gerçektir, alınganlık yapmak için bir neden yoktur.
johann gregor mendel'in bezelyelerle yaptığı çalışmalar sonucunda hazırladığı eserde, türlerin sahip oldukları özellikleri atalarından alıp sonraki nesle aktardıkları gerçek (kanun) olarak kabul edilmiştir.
bir de, mendell doğrusundan yola çıkınca evrim, daha bir teori konumunda kalıyor yani gerçek(destek)lenemiyor.
diyeceksiniz mutasyonları atlama.
evet atlanmamalı da, o kadar akıllıca mutasyonun bir kontrolörünün olduğu da atlanmamalı. neden derseniz; mutasyon olup da zararsızını görme şansı minimum seviyede iken, öyle bir dizi faydalı mutasyonlar olacak ve bunlar birden fazla türde bir seri şekilde gerçekleşip kendine özel, değişmez gen dizilimleri haline gelecek...
elbette zor değil, milyonlarca yıl içerisinde rahatlıkla gerçekleşe(bile)cektir.
evrim, hep ihtimaller dahilinde konuşulunca insan, bir yakınında, bir uzağında buluyor kendini. gerçekleneceği * günü görmeye ömrüm yetsin diliyorum.
çakma fosillerle evrimin olmadığını ispatlamaya(!) çalışan idealist zihniyetin bir türlü hazımsayamadığı olgu. mutasyon-varyasyon-adaptasyon-doğal seleksiyon gibi safhaları vardır.
cukkacı zihniyetli kilisenin baskısına karşı ortaya atılmış bir teori. tanrıcıların karşısında o dönemde güçlü bir tezi ortaya atıp kilisenin gücünü azaltmak gerekiyordu. kaçınılmaz olarak ortaya iki kutup çıktı. tanrıcılar yani kilise, anti tanrıcılar yani evrimciler. haa evrim diye bir şey yokmu diye soruyorsanız, zaman ve koşullar herşeyi evriltiyor. en basitinden dünya bile evriliyor. eskiden dünya üzerinde yaşayan insan sayısı azdı, şimdi milyarlar oldu. dünya bunu kaldıramaz oldu. küresel ısınma falan derken yuvarlak küre ne hale geldi. insanların metabolizmasında da değişiklikler oldu. yaşam süreleri falan kısaldı, sağlık problemleri arttı, falan filan. bunların hepsi evrilme. lakin saçma sapan teorilerin iddiası gibi yok sudan balık çıktı, yok kanatları çıktı, sonra kuş oldu, maymun insana dönüştü gibi düşünceler hayal gücünden ileri gidebilmiş şeyler değildir. bu iddialar tamamen kiliseye olan inancın en kökten yani adem'den itibaren çürütülmesi için ortaya atılmış saçma sapan iddialardır. neyseki günümüzde entellektüel çevrelerce bu iddialar artık rağbet görmemeye başladı, önemli olan bu. haa arada hala bu iddiaları savunan çıkmıyor mu, çıkıyor. tdk onlar için güzel bir kelime biçmiş zaten; bağnaz.
hiçbir aklı başında bilimadamı evrimi the the origin of species deki şekliyle kabul etmez. bu kitap darwin tarafından biyoloji biliminin çok yetersiz ve yanlış kabullerinin olduğu, genetikten bihaber bir zamanda yazılmış ve o zamandan bugüne köprünün altından çok sular akmıştır.
evrim kuran a aykırı değildir. aksine evrim mekanizmasında görülen zeka, allah ın varlığının bir kanıtıdır.
yağmuru allah ın yağdırdığına inandığı halde bulutu inkar etmeyen, depremi allah ın yarattığına inandığı halde fay hattını inkar etmeyen, kendisini allah ın yarattığına inandığı halde anne-babasını inkar etmeyen klasik bir müslüman nedense ** insanın oluşumuna kadar varan neden sonuç zincirinin halkalarını barındıran evrim mekanizmasını inkar etme eğilimindedir.
kuran ı incelediğimizde evrimi inkar etmemizi gerektirecek bir durumun olmadığını, hatta evrime dair işaretler bulunduğunu görürüz. ayetlere baktığımızda allah insanı yaratmaya balçıktan başlıyor, onu üreme yoluyla soyunu devam ettiren canlılara eviriyor, son aşamada ise homo sapiens olarak son şeklini verip, ilahi program olan ruhu, bilme yeteneğini ve bilinci, görme duyma ve bunları anlamlandırma fonksiyonunu yerine getirecebilecek beyni veriyor:
Secde 7 O yarattığı her şeyi mükemmel hale soktu. insanın yaratılışına balçıktan başladı.
Secde 8 Sonra onun soyunu bayağı bir sudan devam ettirdi.
Secde 9 Sonra onu biçimlendirip ona ruhundan üfledi. Size işitme ve görme yeteneği ile beyinler verdi; siz pek seyrek şükrediyorsunuz.
dikkat ederseniz allah ın ruhundan üflemesi, üreme yoluyla soylarını devam ettiren canlılar olmalarından daha sonra gerçekleşiyor.
altta vereceğim iki ayet grubunu karşılaştırdığımızda allah ın ruhundan üflemesi diye tabir edilen olayın, insana bilme ve bilinç yeteneği verilmesi olduğunu çıkarsayabiliyoruz:
Hicr 28 Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım."
Hicr 29 "Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!"
Hicr 30 Meleklerin hepsi de hemen secde ettiler.
Hicr 31 Fakat iblis hariç! O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.
Bakara 30 Rabbin, meleklere şöyle demişti: "Yeryüzüne bir halife yerleştireceğim." Melekler de: "Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birisini mi yerleştireceksin? Halbuki biz seni överek yüceltiyor ve mutlak otoriteni onaylıyoruz," dediler. "Bilmediğinizi Ben bilirim," dedi.
Bakara 31 Adem'e tüm isimleri (nitelemeleri) öğretti, sonra onları meleklere sunup, "Doğru iseniz, şunların isimlerini (özelliklerini, niteliklerini) siz bana bildirin," dedi.
Bakara 32 Dediler: "Sen Yücesin, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yok. Sen Bilensin, Bilgesin."
Bakara 33 Dedi: "Adem! Onların isimlerini şunlara haber ver." isimlerini onlara haber verince, "Size, yerin ve göklerin sırlarını biliyorum, açıkladığınızı da gizlediğinizi de biliyorum dememiş miydim," dedi.
Bakara 34 Meleklere, "Adem'e secde edin," dedik. iblis hariç hepsi secde ettiler, o ise diretti, büyüklük tasladı ve nankörlük etti.
