ailelerin kızları ve oğlan çocuklarını yetiştirme tarzı ile alakalıdır.
bizden önceki kuşaklar darbelerin sık sık olduğu, ekonomik krizler yüzünden kuyruklarda bekleyen, sağ sol çatışmaları olan güvensiz ve ufak bir dünyada teknolojiden uzakta yaşadılar. sonrası yaşanan bolluk zamanı ki turgut özal ve necmettin erbakan zamanına denk gelir, bu zamanlarda 1 erkek, koca bir aileye tek başına bakıp birikimini yapabilecek seviyeye geldi. tırnaklarıyla kazıyarak, yurt dışına göç ederek zor zamanların ne denle yaşandığını çok iyi bilirler ama bir hata yaptılar ki o da "ben çektim evladım çekmesin". erkekleri beyaz atlı prens, kızlarını prenses gibi yetiştirdi. masalla, hikayeyle , vaatlerle "göster oğlum pipini, erkek adam oldun sen, bir tane de sen vursaydın oğlum, benim oğluma elini süren öğretmeni ikiye bölerim, kızımı elleri kınalı, düğünler, gelinliklerle görücem, bir kere evleniyorsun kızım en iyisi olacak, anasının kuzusu, babasının sıpası" diye diye öğretti, aklına kazıdı. gözü yükseklerde, kıymet bilmeyen, merhametsiz, elimi sallasam ellisi, sana kadın mı yok, sana adam mı yok, yakışıklı oğlum, aslan oğlum, güzeller güzeli kızımın sonucu bu nesil.
tek sorun burada değil tabi. tıfıl oğlanlar, kadınlar çiçektir, kıymetlidir, onlar anne olacak, al yavrum sana çikolata, al yavrum sana çiçek, al sana da pırlanta dildo. erkek kadını elde etmek için kendini yırtan, babasının parasına güvenen, kadınları çiçektir zihniyetinde. kadını narsist, her şeyin en iyisini hakediyorum, herkes benim peşimde sen kimsin davar modunda.
bu işin fakiri zengini de kalmadı artık, herkes ne görse ister hale geldi. yani yok efendim benim sevgilim gösteriş budalası, görgüsüz değil deme. 2+1 de kirada oturan konfeksiyondaki kız da istiyor o düğünleri, yüzükleri, bilezikleri, gösterişi. eliyle kendini avuçlamaktan başka çaresi olmayan erkek(!) de gidiyor babasına, baba arsayı sat, baba kredi çek, baba eşyamı al, baba baba baba.
geçenlerde bir taksiciye denk geldim. yolda giderken sohbet borçlardan açıldı. abimiz 50 li yaşların başında, çalışmak için gayet müsait, sağlıklı bir görünümü var ama neden sabahtan akşama kadar yapıyor bu işi biliyor musunuz? yetiştirdiği oğlucuğunun kredi taksitlerini ödemek için. ev, eşya, düğün diyerek abanmış krediyi ailecek. neden? neden biliyor musunuz, oğlucuğunun pipisi bir kukuya girsin diye. eliyle tutup kendi yerleştirdi mi merak ediyorum gerdek gecesi. (a true story)
aklınız varsa ki erkekler önce size söylüyorum biraz mantıklı düşünmeye çalışın. işler bu şekilde gittiği için öncelikle mutsuz bir başlangıç yapacaksınız. borç batağı bütün hayat enerjinizi, o kıymetli vaktinizi, ideallerinizi, ruhunuzu emeceği için ailenizle iyi zaman geçiremeyeceksiniz. kadına şiddet, çocuğa şiddet, cinnetler, intiharlar açın okuyun sebeplerini. hepsi bir prenses düğün yapacak, bir kere evleniyor diye. karartmayın hayatınızı. sadece kendi hayatınız değil başkalarının da hayatlarını karartmayın bu gibi şaklabanlıklar ve kimsenin umrunda olmayacak bir tören için.
mutluluk evlilikte değil, gerçekleştirdiğiniz hayatınızda.
dedikodudur. biriyle iki sohbet edersin, hele ki o kişi ailenin ve çevrenin tanıdığı biriyse ufacıcık bir anlaşmazlıkta bile konuyu herkesin bildiğini farkedersin. gel de evlen bununla. cehennemden başka ne yaşayabilirsin? hem de ömür boyu, aralıksız.
Türk kızlarının cahil, mantıksız ve geçimsiz oluşu
Nafaka, tazminat, mal kaybı
Çoluğun çocuğun hayatının kayması
Toplumda itibar kaybı gibi kanser eden sebeplerdir.
en başta birbirini tam olarak tanımamış olmanın evlilik sonrasında ortaya çıkaracağı sonuçları öngörebiliyor olmak ve bunu eş adayının göremiyor olmasıdır.
reşit ve kendi hayatını yönetebilecek olgunluğa sahip bireylerin hayatlarını birleştirmeye karar vermesi zaten başlı başına bir olaydır. ailelerin bireylere uyguladığı gelenek isimli baskılar, tok insanları sözüm ona bir düğün organizasyonu ile doyurma ve bunu millete duyurma adı altında yapılan anlaşılamaz faaliyetler bu nedenler arasındadır.
devlet memuru yada o seviyede bir iş sahibi değilsen ve her gün kovulma yada işsiz kalma ihtimalin varsa milyarlar harcayıp düğün yapmakta sayısal zekası yüksek bireyler için ahmaklıktan başka birşey değildir. müstakbel eşine düğün yapıp aylarca borç ödeyeceğimize, ufak çaplı dünya turu yapalım dendiği halde tepki alınamıyorsa ikinci defa düşünülmesi gerekir.
bu kadar neden varken, sözüm ona ecnebilere özenerek, beraber yaşayan çiftlerin çoğalması oldukça normal olup kimseyi de ilgilendirmemektedir. mensup olduğu dini, aileyi veya ülkeyi doğarken seçemiyorsun. dolayısıyla nerede ve kiminle mutluysan orada yaşarsın.
genç, güzel ve heyecanlı zamanlarında evlenip yıllar sonra mutsuz insanlara dönüşen çiftleri konu alan bir sürü film var. işin acı tarafı genelde öyle filmler oluyor ki bunlar insanın evliliğe olan bakış açısını çok olumsuz bir yönde etkileyecek güçte olabiliyor. hatta z kuşağının evliliğe bu kadar karşı olmasının temel sebeplerinden birinin bu filmler olduğunu düşünüyorum. çocukluğumuzdan beridir televizyonlarda arka planda gürültü olsun diye çalan filmelrde bile kavgalar, küfürler, boşanma davaları, birbirinden nefret eden karı kocalar... çocuğunu görmeye giden ve onlarla vakit geçirebilmek için can atan babalar. bu babalara somurtan anneler. sizdiniz ulan 10 yıl önce evlenmeye karar veren iki aşık, ne oldu da böyle oldunuz? bilinçaltımız bunlarla topa tutulmuş yıllardır. sanki ben de evlensem kaçarı yok 10 yıl sonra kehanet gibi gelecek bunlar başıma. tüm bu filmler evliliğe karşı kurulmuş bir komplo mu yoksa harbiden bu işte bi bokluk mu var çözemedim moruk.
evde kaldım korkusuyla herhangi biriyle yapılan evlilik, mantık evliliği yapmış olmak, evlenmek için evlenmek gibi evliliklerde 1-2 ay sonra başlayan mutsuzluklardır.
Erkeklerin bebek gibi oluşu. Ne yemek bilirler ne temizlik bu yüzden ölene kadar bekar. Tabi yeni akrabalar da olacak çay içmeye falan gelmek isteyecekler kim çekecek onları.
Kendi akrabaların yetmiyormuş gibi, her şey ikiyle çarpılıyor.
Bir sürü insanla tanışma, kaynaşma zorunluluğu.
Hayatın müşterek olduğunu algılayamayan insanlarla uğraşma.
Evlenilen insanın sadık olamayabileceği düşüncesi.