zanilik olarak görenler de vardır tabi ama zaten nikahın amacı ve anlamı ilişkinin herkes tarafından bilinmesi değil midir. herkes tarafından bilinen bir şey de nasıl zina olur anlatmak gereklidir.
muhtemelen başkalarının haklarında ne düşündüklerini zerre iplemeyen, ne amaçla olursa olsun bir ilişkiyi yürütebilen çiftlerdir. hele eleştiri dini açıdan yaklaşıyorsa konuya, baştan gerçekçiliğini yitirmiştir. bir milletin geleneklerine, en büyük arap geleneği karışmışsa, gelenek, görenek gibi kavramların tanımlarının önem kazanması gerekir. bu kavramların her ne kadar kökleşmiş öğeleri varsa da, bu onların değişmeyeceği ya da doğru olduklarını göstermez. değişen, değişken bir şeye göre de insanlar körü körüne yargılanamaz. zinaymış, sorgu melekleriymiş...geçelim bunları.
gelenek - görenek die die başımıza taş yağdı yaa. bırakın gençleri rahat rahat yaşasınlar. ayşe teyze ne der fatma hanım ayıplar cümleleriyle nereye varılır.
- belediye başkanıııı, biz evlenmeden aynı evde yaşayacaktık olanaklı mıııı?
+ ya bi s.ktir git başımdan daha evlenip de aynı evde yaşamak isteyenlerle işim bitmedi sizinle sonra ilgilenecem.
iki tarafın da birbirini tanıması adına yapılan çok faydalı bir iştir. en basitinden lokantada yemek yeme şekliyle evde yemek yeme şekli bile değişiktir bazı insanın. her türlü huyunu suyunu bilmeden evlenip, iki sene sonra boşanıp dul diye toplum tarafından hor görülmesindense, bir süre aynı evde yaşadıktan sonra evlilik kararı almak bence daha mantıklı ve sağlıklıdır.
öhüüm.. arkadaş olabilirler , örneğin galatasaraylı barış ile ismini hatırlamadığım öbür almancı topçu aynı evi paylaşıyormuş şimdi bu insalar sevişiyor mu ?
kimin neresine batar, niye rahatsız eder anlaşılmaz..
misal, aynı evde kalan bir çift, sevgili halindeyse ve o muhit aile mekanı denen semtlerden biriyse, apartmandan mahalleye kadar bir kıpırdanma, bir huzursuzluk, bir "bunlar ne böyle"cilik, bir "tövbe tövbe.."cilik başlar. geçenlerde haberlere çıkan intihar eden kız olayındaki gibi, "ya evlenin ya taşının, rahatsoz oluyos bis" lafını yüzüne söylemeye kadar götürler işi.
ertesi gün nikah kıyıp başka hiçbir değişiklik yapmadan yaşamaya devam etseler bütün sesler kesilir. niye? o kadın artık namusu olmuştur o kişinin. artık komşu çocuklarının ahlakını bozmayacaklardır. o evde kötü adam kahkahaları eşliğinde yapılan fuhuş artık iki adet evlilik cüzdanı olduğu için zevcesine yaklaşmak adını almıştır. süpersin ya, harbiden ayakta alkışlıyorum. demirbaş geyiklerle işim olmaz pek, beni de böyle benel bir konu da konuşturdunuz ya allah razı olsun sözlük.
hiç şüphesiz doğru verilmiştir bir karardır.aynı ortamda uzun süre kalmadan,uykuya daldığın anla güne merhaba dediğin an arasındaki boşluğu paylaşmadan,yaşam tarzını gözlemlemeden bir insanın doğru insan olup olmadığını anlayabilmek çok zordur.evlilik ciddi bir olaydır.ancak öncesinde de masum bir evcilik oyununun kimseye zararı olmamalı.
kayseriliye sormuşlar; "2 kere 2 kaç eder?"; kayserili "alacaklıysam 5 eder, borçluysam 3 eder." demiş. yani evlenmeden aynı evde yaşayanlardan biri, kızımız, kız kardeşimizse farklı; oğlumuz, erkek kardeşimiz veya kendimiz isek farklı bir şeyler söyleriz bu konuda.*
bir yasağı delmiş olmanın tatmininden uzak olan çiftlerdir. nikah unsurunu da hoş görmedikleri yoktur, beraber oturuyorlar işte ne anlam çıkarıyorsun iki saat, derin incelemeler yapıyorsun? birbirlerini seven, aynı şehirde beraber yaşama imkanı varken değerlendirenlerdir sadece fazlası ya da azı değil.
beraber oturmak, herhangi bir arayış ya da tatmin için yapılacak bir iş değildir, etraftakilerin bakışlarını, gelebilecek lafları umursamamaktır. insanları sevgiden başka bağlayacak bişey yokken beraber durmaktır. zevklidir ama zor olan yanları daha fazladır.
ayrıca asla evlilik provası olamaz. beraber otururken kontrollü deney* yapıyor gibisin, diğer tüm koşullar sabitken (aile, çocuk isteyen aileler vs.) birbirini daha fazla tanırsın. evlenince kapını kapar oturursun lafının inandırıcılığı finallerde kasar geçerimle aynıdır.
ilginç bir savunmaları vardır ; 'sabah uyandığında nasıl uynadığını bilmem lazım , uyurken nasıl uyur bilmem lazım' derler. sabah saçları dağınık olursa ayrılacak mısın? uyurken ayağı üstüne gelirse ayrılacak mısın?
kim ne derse desin bizler öle kimin eli kimin cebinde belli olmayan , bir gün biriyle bir gün başkasıyla gezip tozacak. beraber yaşayacak bir toplum değiliz.
bu kadar rahatlaşmanın bir sebebi de türk dizileridir bence. anlatım tarzları sanki hollanda 'da geçiyor gibi.
kabullenin gelenekçi bir toplumuz ve ben böyle devam etmek düşüncesindeyim.
hemen manasına geçiyorum ' sabahlara kadar serbestçe ve durmaksızın sikişmek istiyoruz. birbirimizi tanıyoruz diye de millete yutturuyoruz. yer misiniz? valla yemiş gibisiniz' dir.
universite hazirlik sinifinda bir hocanin, evlenmeden once ayni evde yasayin cocuklar. ya adamin ayaklari kokuyosa? diye guya bize akil verdigi konudur. oldu canim, adamin ayaklarinin kokup kokmadigini, ayakkabilarini bi cikarsana diyerek de pekala anliyabiliriz.
edit: ne o isinize gelmedi de ondan mi eksiliyosunuz ha!
gayet normal bir durumdur. aynı evde yaşamak için bir imzanın çok da önemli olmadığını farkında olan, tabulara göre yaşamayan, toplumsal baskılara aldırış etmeyen kişilerdir. ileriye dönük ilişkilerde aynı evi paylaşmak, birlikte yaşamaya çalışmak birbirini daha yakından tanımak açısından önemlidir. rahat sikişmekle hiçbir alakası olmayan eylemdir. aynı evi paylaşmak sikiş sokuş manasına gelmez. tabii bazı beyni bel altı çalışan yazarlar bu duruma cinsellik çerçevesinde bakabilir. dizilerin, avrupadaki yaşama özenmenin bilmem neyin bu durumla alakası yoktur. insanlar kendi hür iradeleriyle karar verebilir, onların doğrultusunda yaşabilir. hiç kimsenin onları yargılamaya toplumsal baskılar dayatmaya ve yine onu cezalandırmaya hakkı yoktur. nasıl kimsenin sizin düşüncelerinize, yaşam tarzına müdahale etmesinden hoşlanmıyorsanız başkalarının yaşam tarzılarına da dinsel verilere dayanarak, toplumun belirlediği ancak manasız kurallar içerisinde yorumlamak da karşısınızdakinin hoşuna gitmeyebilir.
vay serefsizler! vay namussuzlar! nasil yaparlar ulan boyle bir sey? hollanda mi kardesim burasi? siz yarin obur gun g.tten de vurdurursunuz, escinsel evliligi de serbest olsun dersiniz! gelenek var ulan! orf var, adet var. "ayni evde yasiyoruz" diyip sabaha kadar sevismeyi mesru gostermeye calisiyorsunuz! neresi mesru ulan sabaha kadar sevismenin? madem mesru benle niye sevismiyorsunuz? "sevismek kisinin bedeniyle ilgili bir seydir herkes kendi bedeninden sorumludur" mu diyorsunuz? sizin ananiz baciniz da boyle dusunseydi ne olurdu hic dusundunuz mu? baban kimdi bilemezdin serefsiz... dinsizleeer, kafirleer! kadinlar kanmayin sakin bunu dogal buluyor gibi yapan erkeklerin tek amaci sizin sahip oldugunuz biricik seyi elinizden almak! namusunuza goz dikmis bunlar! varsin ayaklari kokuyor olsun hem nedir ki sizin gibi tek mal varligi kadinligi olan disiler icin bu mal varligini bedelsiz vermekten daha mi onemlidir ayak kokusu cekmek?! benimle yatmak mi istiyorsun herif, once suraya imza at bakayim! hehhh eline saglik, dur ben de bi imza atayim devlet huzurunda bu herifle yatacagim diye... hehh bak ne guzel oldu. beraber yasamak da neymis seviyorsa evlenir sevmiyorsa ayrilir eski koye yeni adet getirilmesin, geleneklerimize sahip cikalim, hatta dusundum de iyi sahip cikamamisiz ne lan bu genclerin hali, elele sokakta gezmeler, sarilip sinemaya gitmeler, kuytuda opusmeler! eskiden boyle miydi, babalarimiz elini tutmak icin yillarca ugrasmis annelerimizin, elini tuttugu gibi de istemeye gelmis! niye o gelenekleri de koruyamadik, allahim nereye gidiyoruz... *
herkes kendi namusundan, bedeninden, yaşamından sorumludur. başkalarına zarar vermediği sürece kim nasıl istiyorsa öyle yaşar, kimseyi ilgilendirmez ama kanımca evlenmek daha yerinde bir karar olur.
saygı duyulası çiftler. zaten fransa da insanlar artık evliliklerine dahi devletin müdahale edemeyeceğini savunarak, yasaları değiştirmiştir ve evlenmeden bir arada yaşayıp çoluk cocuğa karışabilmektedirler. doğan çocuklarda veled i zina kabul edilmeyerek miras hukukundan aynen yararlanabilmektedirler. olay budur işte.
mahalle kocakarısı gibi sözlüklerde toplanıp beş sayfa boyunca "uu çok ayıp terbiyesizler" diye çemkirkmek yerine bu konularda sessiz kalmak ve insanları hayatlarında kendi hallerine bırakmak daha erdemli bir davranış olacaktır.
zira bu şekilde cadının tekini meydana çıkarıp yuhalayan, taşlayan, yakan ortaçağ yaratıklarını andırıyorsunuz.
