evleneceklere tavsiyeler

entry417 galeri5 ses1
    272.
  1. Evlenip bir sürü sorumluluk altına girmenin ne anlamı var.
    0 ...
  2. 273.
  3. Ya çok erken evlenin hemen çocuk yapın , çocuklar büyür ve 30 yaşınızdan sonra rahat bir hayat yaşarsınız ya da geç evlenin. Evlenene kadar gezin tozun , eğlenin.
    2 ...
  4. 274.
  5. ilk başta anlayışlı olmayı felsefe edinin kendinize hatayı önce kendinizde arayın hayat müşterektir.
    0 ...
  6. 275.
  7. "Evlenin iyi edersiniz, evlenmeyin daha iyi edersiniz."
    0 ...
  8. 276.
  9. "...Kapı açılmıyor, sandık kapanmıyor, kontak çalışmıyor diyenlerle hatta ve hatta ben bu kızı iki sene emzirdim, hani benim süt param diyen annelerle bile karşılaşabilirsiniz."

    http://www.fenayazarim.co...evleneceklere-tavsiyeler/
    1 ...
  10. 277.
  11. güzellik, yakışıklılık değil eşinizde güven arayın. sonra olan çocuklara oluyor.

    güzellik, yakışıklılık geçiyor, aldatmalara kadar varıyor iş.

    yani ruhu güzel olsun karşınızdaki insanın. yoksa hormonların sayesinde yaşadığın geçici mutluluğu hayatının geri kalan kısmında yakalayamazsın.
    4 ...
  12. 278.
  13. 279.
  14. madem evlenicen, madem kafaya koydun, o çirkin düğünü yapma. nikah yeter mesela.
    2 ...
  15. 280.
  16. Evlenmesinler. Şaka bir yana ama en azından evliliği hayat amaçları haline getirmesinler.
    0 ...
  17. 281.
  18. Knedi ayakları üzerinde durduktan sonra önce hayatı yaşamak lazım. Gezin tozun çapkınlık yapın aklınıza gelecek herşeyi yapın. Bunlara doyduktan sonra evlilik düşünülebilir. Evlilik demek sorumluluk demek. Allah sabır versin mutluluklar.
    0 ...
  19. 282.
  20. saygılar...

    evlenmeyin bi siktirin gidin afedersiniz.
    1 ...
  21. 283.
  22. annelerinize fazla yüz vermeyin.
    0 ...
  23. 284.
  24. önce evlenecek birini bulun da başka dertleri sonra düşünürsünüz.
    3 ...
  25. 285.
  26. evleneceğiniz eşi mümkünse tanıyın. zira burcunu bile bilmeden evlenen insanlar tanıyorum. çeyizdir ev eşyasıdır bokunu çıkarmayın, evlendikten sonra borç ödemekten iflahınız sökülmesin. anlayışlı saygılı sevgili bir hayat sürün yoksa hayatınız sikilir. saygılar.
    0 ...
  27. 286.
  28. en az 50 bin tl'lik nakitiniz yoksa hiç bulaşmayın. yoksa bir ton kredi çekiyor millet, sonra onu ödemek için imanı gevriyor. bozulan altınlar, eş dosttan istenen borçlar, geçim kaygısı derken insan evlendiğine pişman oluyor...
    0 ...
  29. 287.
  30. evlenen dininin yarısını kurtarır. öbür yarısınıda kendi çalışıp kurtarsın.
    hadis-i şerif.
    2 ...
  31. 288.
  32. gerizekalılık yapmayın. Ama yapacaksınız, bir gün büyük ihtimal ben de yapacağım.

    Niye gerizekalılık diyorum, çünkü kıyısından döndüm zamanında. O melek olan karşınızdaki kişinin, bir şeytana dönüşmesini izleyeceksiniz, ve emin olun bu sizi çok yıpratacak.

    19unda evlenmek üzereyken şükür ki direkten dönen bir abiniz. Ki siz büyük ihtimal, daha geç yaşlarda, şeytanlaşmanın oranının ve kamuflajının arttığı bir yaşta yapacaksınız bu işi.

    Bu toplum yapısında evlenmek gerçekten zor iş. Avrupa'da evlenirsin, şeriat ülkelerinde evlenirsin ama, Türk toplumu evlilik müessesesinin amına koymakla meşgul son 10 yıldır.
    2 ...
  33. 289.
  34. Özgürlük diyorum bak yine düşün diyorum
    Bak tasma diyorum, ipler elden gitti diyorum.
    Evlenme lan.
    2 ...
  35. 290.
  36. Kızlar gelinliginizi tuttugunuz takimin renginde yaptirin hem futbol camianiz kazansin hem de siz fark yaratin *

    Şöyle sarı kırmızı bi gelinlik hayal etsene ederken damadı tut kaçmasın.
    1 ...
  37. 291.
  38. evleneceklere tavsiyem. "evlenmeyin!"
    1 ...
  39. 292.
  40. Bekar olan yazarların gelin yada damat adayı yazarlara tavsiye verdiği başlıktır sanırsınız başından iki üç evlilik geçmiştir.
    0 ...
  41. 293.
  42. Evlenmeyin, hadi oldu evlendiniz çocuk yapmayın.
    4 ...
  43. 294.
  44. Sizi olduğu gibi kabul eden kişilerle evlenin.

    Yapmacık olmayın ama. Yalan söylemeyin. Olduğunuz gibi davranın.

    Sizi oldugunuz gibi sevsin. Yoksa problemler çıkar.
    2 ...
  45. 295.
  46. ille de evleneceğim diye diretiyorsan..
    git avrupalı bir kızla evlen..
    hatta mümkünse kuzey veya orta avrupa ülkelerinden biriyle..
    yüzün gülsün..ömrün törpülenmesin hafız..
    0 ...
  47. 296.
  48. Başıma gelenlere istinaden söylüyorum, memleketinizden, komşunuzdan, esnaftan, her türlü hizmet sağlayıcısından soğuyabilirsiniz, hazırlıklı olmakta ve kimseden iyi niyet beklememekte fayda var.

    Teklif anından itibaren başlamak üzere altı ayda iki düğün, ev arama, ev bulma, ev tadilatı ve ev döşeme işlerine maruz kaldım. Bu süreci yaşayan bir insan, altı ay önceki insanla aynı kişi olarak kalamaz. Evlendikten sonra değil de, evlenme teklifi ettiğiniz andan, tam olarak o 'an'dan itibaren hayatınızın eskisi gibi olmayacağını fark etmeniz lazım. iç huzurunuz yüksek, mutlu bir insansanız özellikle daha bir yoğun etkilenip akıl sağlığınızı kaybedebilirsiniz. Bu ihtimali göz önünde bulundurun, hazırlıklı olun. Bir de 'Allah ivlininin yınındıdır' dedi birkaç teyze bu altı ayda, ama bizim yanımızda pek değildi, kusura bakmasın.

    Öncelikle bu emlakçıydı, pırlantacıydı, davetiyeciydi, bu adamların çoğu, hatta emlakçıların hepsi, para ellerine geçene kadar çiçeğinizi yalarlar, el pençe divan dururlar, parayı verdikten sonra ise sakın hizmet falan beklemeyin, toz olurlar. Meğer onlar hiç yokmuşlar. Sonralıkla bizim anlaştığımız, anlaştığımıza da bin pişman olduğumuz bir ev içi dekorasyoncu elemanın bulduğu fayansçı, fayansları değiştirirken, klozetin eskiden takılı olduğu iki musluk yerine, kullanılmayan diğer iki musluğu açıkta bırakmış. Klozeti takan diğer çiçek kafalı da bu eski sisteme klozet bağlantı mekanizmasını gevşek bağladığı için alt komşuların banyolarına bizden su kaçmış. Balayından döndükten yarım saat sonra alt komşu kapımızı çaldığında, eşime 'beyin nerede?' dediğinde ve ardından bana 'o duvarı yaptıracaaan yegenim' dediğinde anladık. Her sifonu çektiğimizde kombinin çalışmasını ve çok da meraklı olduğumuz taharet musluğundan sıcak su gelmesine ise hiç girmiyorum. Çiçeğine su fışkırtmakla bu kadar meraklı bir coğrafyada kimisi de çiçeğine sıcak su fışkırtmaya meraklı olsa gerek.

    Birkaç saat geçmedi, bu defa da karşı komşu kapıyı çaldı, ilk olarak ne söylediğini yazının sonuna doğru söyleyeceğim, zira şu anki sinir katsayımı sabitlemek durumundayım ki yazıya devam edebileyim. Bunun da kapısını kendi alt komşusu çalmış, arıza bir teyzeymiş, ki galiba bu teyze akıl hastası, ben eve eşya taşırken beni sütçü sanmış, süt istemişti. 'Bu akıntı senden geliyor' demiş, bizim karşı komşu da kaçağın ondan olmadığını kanıtlamak için ev tesisat tespitçilerini çağırmış, 150 lirasını istiyor o da. içimden diyorum insan bir hoş geldin der, ya da 'siz yeni evlisiniz' der, bir ihtiyacımız olup olmadığını sorar, bunların hepsi bizden para istiyor. Bir yandan da yıllardır kart borçlarımın bir lirasını aksatmadığım bankalar, asgarinin ödeyemediğim kısmının derdine düşmüşler, iki günde bir arıyor, üç beş bin liralarının peşindeler.

    Neyse, geçen gün maaşım yatar yatmaz karşıdaki 'insan'a 150 lirasını eft yaptım, katil olmamak için elden vermedim. Aynı gün alt komşuların duvarını tamir etmek üzere yeteneksiz ve cibilliyetsiz fayansçı, klozetçi, borucu ne çiçek yemeye bu dünyaya geldiği belli olmayan 'insan'a onuncu defa komşuları aramasını ve tadilat için gün almasını söyledim, sonunda Pazartesi günü o 'insan'ların duvarlarının işi de bitecek. Ben de evlendikten bir buçuk ay sonra artık kapının kilidini sessizce açmayacağım, ayakkabılarımı rahatlıkla kapının dışında giyebileceğim ve iş çıkışı akşamları evime girerken, birazdan eve girdiğimi dinleyen hangi komşu kapımı ne istemek için çalacak acaba korkusu yaşamayacağım.

    Öte yandan bu ülke için eskisi kadar umutlu değilim. Bu yılın başına kadar, yıllardır o küçük saksısında fotosentez yaparak hayatını idame ettiren biri olarak yaşadığımı şimdilerde görüyorum. Az zamanda o kadar farklı sektör ve onca sektörden onca farklı insanla görüştüm ki, verilen hizmet kalitesine oranla istenen paralar yüksek. Hatta para vermezsen düğün mekanının kapısı bile açılmıyor, kameramanın gamarası kapanmıyor, davulcunun tokmağı basmıyi, pastayı getiren adamın pıçağu kesmiyi, zurnacının da zurnasından ses çıkmiyi. Kendi yaşam tarzımla bir ay geçineceğim parayı sadece zurnacının tükürükleri bir yerine sokmasını dilediğim o zurnanın ağzından ayakkabılarıma akarken cebine soktum. Normal traşın 10 katı para isteyen berber mi dersin, yemek takımını eve göndermesi tam 34 gün ve 26 telefon araması süren bir 'sofra tasarım uzmanı' çatal pıçakçı mı dersin, nalburdaki fiyatın üç katı davlumbaz borusu parası isteyen bir dünya markası beyaz eşyacısı mı dersin, interneti bir buçuk aydır bağlayamayan ulusal bir marka (‘aşırı hız öldürür’) ya da bağlantı kablosu için 60 lira isteyerek üyeliği aktif hale getiren bir diğer milli markadan (‘Sizi yanlış bilgilendirmeyi ve istemediğiniz halde paketinizi yenilemeyi seviyoruz.’) mı bahsedeyim? inanmıyorsunuz değil mi? Gerçekten internetimizi eve taşıyamadık, adamlar her gün arıza kaydı açıyorlar. 35 gündür. evet, 35 gündür internet bağlanamadı eve. Ya da dört tane abajur takmak için 200 lira isteyen elektrikçiden bahsedeyim mi? Banyo glopu takmak için 50 lira isteyen? işlem 30 saniye sürüyor, işçilik için bir taburenin üstüne çıkmak lazım. Verdik mi parayı, tabii ki vermedik. Ben 8 yıldır dilenciye verdiğim bir lira dahil tüm harcamalarını yazan bir insanım, zira gerçekler inatçıdır, istatistik ise daha esnek olabilir. Evlilikle ilgili 184 tane kalem kaydetmişim. Tüm bu süreçlerin ardından gördüm ki sistem evlenenin yanında değil arkasındadır. Arkadadır sistem. Her fırsatta geçirir.

    Evin hemen önüne, düzgün bir şekilde park edilmiş arabanın arka camı iki santim açık kalmış diye çekilmesinin ve bu aracın geri alınmasının bir gün sürmesinin, karakoldan karakollara gitmenin de detaylarından bahsetmeyeceğim. Ya da yine bu süreçte tadilatlı eve bazı günlerde üç kere işten ayrı gelmekten mütevellit kullanılan minibüslerde ölümden dönmelerden, taksilerden alınamayan para üstlerinden de bahsetmeye gerek yok. Bozuk psikolojiden kaynaklı bitmek bilmeyen evliliksel rüyalarıma azıcık değineyim olmadı. Dünkü rüyamda mesela evdeki her şey akıyordu. Mutfak tezgahıyla başladı. içi çorba dolu tencereyi yeni yaptırdığımız tezgaha koydum, tezgah adiymiş meğer, fazla pazarlık yapınca adam adi bir şey yapmış, tencereyi içine çekti gri tezgah ve orada bir boşluk oluştu. Salondaki kolonu kaplatmıştık, kaplanan taşlar bir bir düştü, banyonun derzleri aktı, prizler yerinden fırladı derken sabah ezanıyla uyandım. Eve çok yakın bir camii var ve bizim komşular hala bu yüksek sese nasıl çıngar çıkarmıyorlar anlamak güç.

    Öte yandan yeni evli bir çifte bir ihtiyaçlarının olup olmadığı sorulacağına 'hoş geldiniz ama aslında pek de hoş gelmediniz' diyen karşı komşu gibi örneklerden sonra daha olgun, görmüş geçirmiş ve sosyal bir insan haline geldiğimi görebiliyorum. Az önce mesela yüzünde ağlamaklı bir ifadeyle elindeki çorapları satmak üzere bana gösteren bir dilenciye 'abi benim borcum seninkinden fazla' dedim. Ağlamayı kesip 'Ne kadar?' diye sordu. 25 bin lira kaldı dedim. 'Allah yardımcın olsun!' dedi, başka birine ağlamaya gitti. Evlenmeden önce dilencilerle bırakın konuşmayı, göz teması bile kuramazdım. Neyse, sonuç olarak ne artık ne bu ülkenin ilerde daha iyi olacağına dair bir inancım var, ne de insanları eskisi kadar misafirperver ve sıcak buluyorum, ya da 'olur mu abi Türkiye Avrupa gibi değil, Avrupa’da yere düşsen kimse yardım etmez' tıynetinde saf bir insan da değilim. Bu kafayla gidersek, ki gitmememiz için bir neden yok, bizden bir çiçek olmaz. Yılda yüzde 3 büyümeye seviniriz. Dolar 2.95 olmuşken, 'darbe girişiminden önce 3’ün üzerine görmüştük hacı' diye böbürleniriz. 8 milyar USD’lik real money ülkeden çıkmak zorunda kalacakken 'Moody’s not indirirse indirsin, pipiçimin kiniri' deriz.

    Son olarak, bu iç döküş boyunca hayıflanmadığım tek kişi ise görüldüğü üzere eşimdir. Duygularınızda, geçici depresyonlarınızda, kısmi felçlerinizde yalnızsınız. Yatağa girdiğinizde, güzel bir tatil günü sabahı sonu para istemeye varan bir kapı ziliyle uyandırıldığınızda, arabanızın penceresi iki santim açık kaldı diye saçma bir nedenle araba evinizin önünden çekildiğinde yalnızsınız. Minibüsçüler ralli yaparken canınız burnunuza geldiğinde, taksicilerin çoğu 80-90 kuruş para üstünü vermekten imtina ettiğinde de yalnızsınız. Ama evlendiyseniz artık yalnız değilsiniz. Tüm bu süreçte, tüm bu rezillikleri yaşarken aklınıza eşiniz geldiğinde gözleriniz doluyorsa yalnız değilsiniz. Onu üzmemeye çalışırken, her problemi halletmek için koştururken, bazılarını hallettikten sonra ona söylerken yalnız değilsiniz. O yüzden evlenmekten, kaynanadan, kayınbiraderden falan korkmayın. Eşiniz değişir mi, kilo mu alır, mutlu olamaz mıyız'dan korkmayın. Evlenmek çift olmaktır, yalnız kalmamaktır, sıcaklıktır, sıradan, küçük şeylerden büyük keyifler, mutluluklar yaratmaktır. Ama diğer insanlardan korkun. Bu yazıda ismi verilmeyen tüm bu çiçeğine koyduklarımla siz de karşılaşacaksınız, sadece şekil değiştirecekler, o yüzden onlardan korkun. Kimse sizi sevmiyor, kimse sizi önemsemiyor, herkes kendi çıkarının peşinde, yalnızca eşiniz var artık. Hayırlı uğurlu olsun, Yolunuz açık olsun.
    12 ...
© 2025 uludağ sözlük