askerde, büyük dünya ülkelerine kızdıkça bazen kurulan gaza getirme özelliğine sahip bir cümledir. ancak türk toplumlarının yaşayış tarzına bakıldığında bu cümlenin sosyolojik yaklaşımında hiçte öle gaza getirmek için söylenmediği anlaşılabilir zira; orta asya türk devletlerinde obalar, boylar halinde yaşayan türk toplulukları ticaret yapmak gibi bir şansları coğrafya itibarı ile yoktu. aynı coğrafyanın tarıma müsait olmayışı, onar göçer bir yaşam tarzı sebebi ilede esasında tarım toplumu olmaya niyette yoktu. geriye profesyonel olarak yapılabilecek tek işin askerlik yapıp sürekli savaşarak yada at yetiştirerek geçimini sağlayan bir toplum olduğu görülürse bu cümlenin ne kadar yerinde olduğuda görülecektir. yaşam şartları ve coğrafya değişmesine rağmen türk devletleri bu asker kimliğini korumaya devam etmiş ve edegelmektedirde. iskenderin büyük dünya seferini yaparken asya içlerine girmek istemeyişi bu hırçın türk boylarında hırpalanışını tahmin ettiğinden olsa gerek. hz.muhammed'in türkler size ilişmedikçe sizde onlara ilişmeyin sözü; halid bin velide kuzeye doğru sefere çıkarken sölemişl olmasıda manidardır. bu ve buna benzer pek çok örnekten yola çıkarak denilebilir ki türkler askerlik ve savaş konusunda oldukça tecrübeli ve maharetli idiler. belki günümüz coğrafyası ve şartlarında iki oğlu olan bir oğlunu asker yapacak gibi bir zorunluluk olmasada... türk olan yada kendini türk hisseden her birey bünyesi kabul etsede etmesede, doğarken meslek seçiminide yapmışta bulunsa askerdir. kabul eder yada etmez... ruhunun gen şifrelerinde bu cümle herdaim kuruludur.
ama önemli olan bu ve benzeri sözlerden bir an önce uzaklaşıp daha akademik ve daha bilinçli yaklaşımlarla ülke adına birşleyler üretebilmek, hamasetten bir an önce uzaklaşmak lazımdır.
askerlik mesleği ırkın getirdiği bir beceri değildir. askerlik mesleği dünya üzerinde devlet, millet gibi korunmaya muhtaç şeylerin varlığının ortaya çıktığı ilk anda kendiliğinden ortaya çıkmış bir meslektir. bu, dünyanın bütün milletleri için böyledir. ancak tarih denen kanlı sürecin sayfalarında kimi milletler bulundukları coğrafyanın doğal sonucu olarak düşman tehdidine diğerlerinden daha fazla maruz kalmışlar ve bu mesleği diğer milletlerden daha iyi icra etmek zorunda kalmışlardır. askerlik mesleği hemen hemen dünyanın bütün medeniyetleri için para kazanma aracıyken türk milleti için yaşamsal öneme sahip bir hayat tarzı olmuştur. yoksa hiç bir türk genci asker olarak doğmamıştır. yok yani sanki yeni doğmuş 100 türk bebeğine test yaptık 99 u şafak olmuş comolokko dedi.
bulunduğu coğrafyada, bulunduğu vatanda ve mensup olduğu milliyette; asker doğmak zorundalığını unutmuş zavallı insan söylemi.
asker doğmaz, askerliği sevmezsen; gün gelir sınırlarından içeri girerler ; karşında anana bacına tecavüz edilir, gider tv kanallarında ağlarsın.
biz türkler bunu kaldıramayız, o sahneyi görmeyiz. gerekirse ölürüz. türk'ün asker doğması, kanının asaletindendir.
türküm, ama asker doğmadım gibi bir deyiş; esasen kişinin türk olmadığının göstergesidir. çünkü türklük kavramı; askerliği de kapsar, şerefi de kapsar, haysiyeti de kapsar..
söylemesi gayet kolay olan cümle. bayanlar tenzih ediliyor kafadan zaten. sıra geliyor biz erkeklere.
çok rahat sokakta bağırırım ben asker doğmadım, özgürüm, hürüm diye. bir allahın kulu da ses çıkaramaz. çıkaracak olanlar faşizan tosuncuklardır, dayağımı yerim büyük ihtimalle.
ama kazın diğer ayağı var bir de. bilindiği üzre, ne kadar laf salatası yaparsan yap, askere alıyorlar seni. memnuniyet ve haz göreceli olduğu için kişiler üzerindeki etkileri tartışmaya açılacak bir konu değildir.
ama kazın sol taşşağı var bir de. bilindiği üzre, hayat garip. vapurlar falan var. vapur olduğu gibi terör belası da var tepemizde. ben sokakta türküm diye bağırırken dağda türkiye için ölen insan da var. ne için ölüyor, ülkesi için. yani benim sokakta türküm diye bağırmam boş bir çaba iken, adam canını veriyor.
ama kazın oniki parmak bağırsağı da var. bilindiği üzre, herkes oraya şehit olayım, canım vatanım diye gitmiyor. düzene küfürlerle geçen bir sürü günün ardından terhis oluyorlar. devreleri vatan için canını verirken kendisi işten kaçan, özgürlükmüş, hakmış, hukukmuş derdine düşen insan sokağa çıkıp, ülkeme tapıyorum diyemez. derse de sıfatını skeyim onun.
ama kazın midesi var bir de. ülke sevmek can vererek mi olur diyeceklerdir. hayır, olmayacak. böyle birşey iddia etmiyorum zaten. özgürlük, hak, hukuk diye çemkiren herifin terhis olduktan sonra ülkesine yarar sağlayacağını mı sanıyorsunuz? hayır sağlamaz. her insanın eşit olduğu o asker ocağında, tanrısal bir şeymiş gibi kendini üstün gören, bunlar özgürlükten ne anlar, en özgür benim diyen insan terhis olunca da bir skime yaramaz.
kazın bir sürü organı var. tapılası profesörler tanıdım, hepsi askerliğini yapıp gelmiş. ülkesine sokakta çığırandan daha fazla hizmet eden profesörler. ve inanır mısınız bu tür adamlar gık dememişler askerlik dönemlerinde. sordum, dememişler.
şimdi madalyonun öbür yüzü falan var, ama benim uğraşasım yok. bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık var bir de. yılanın dönüp dolaşıp g.tünden sokacağını bilmeyenlerin kendini ait hissettikleri akım.