yaklaşık bir haftadır yaşadığım durum.
her tarafta kirli kıyafetler çekyatın üzerinde duran yorgan masanın üzerinde akşamdan kalmış yemek (tost) tabağı.
mutfakta birikmiş bulaşıklar bitmiş kahvaltılık malzemeler.
yiyecek ekmek bile yok.
gece eve gelme ve internete takılma.
gece 3-4 etme ve sabah işe geç kalma.
televizyon seyrederken açık kalması, perdelerden içeriye ışık girememesi, geceden lambaların bile açık kalması.
dolu bir küllük ve içerisi havalandırmamaktan oluşan ağır bir hava.
yeni başlayanlar için hele bir de american psycho izlenmişse vücutta aşırı derecede korku ve tedirginliğe sebep olacak eylemdir; ama zamanla alışır insanoğlu buna da tıpkı her şeye alıştığı gibi.
kişinin kendi öz yalnızlığıyla beraber karşılıklı oturup iki kadeh attığı hadisedir. herkes için gereklidir zira kişi kendi yalnızlığını özlerse sebepsiz ayrılıklar kaçınılmaz olur. *
altı yaşından beri yapılabilen ve artık bu işin üstadı olmuş kişinin günlük aktivitesi. anne baba çalışıyorsa, çocuk eli mahkum evde yanlız kalacaktır.
yalnız kalmaktan daha kötü
şeyler de vardır hayatta
ama genellikle
bir ömür alır bunun
farkına varmak
o zaman da
çok geçtir
ve çok geçten
daha kötü
bir şey yoktur
hayatta.
eger ev arkadaşlarınız türlü bahanelerle memleketlerine gittilerse ve daha gitmeden iki gün önce fare izlerine (sıçmış her yere arkadaşım) rastladıysanız, korkunçtur. yani bir fobinin yavaş yavaş nası oluştuğuna şahit olursunuz. şu kadarını söyleyeyim; elimde telefon, annem telefonun diğer ucunda, birlikte odayı kontrol ettik?! tamam bu kadar yeterli, anlatamıcam.
bahçe kapısını aralamamla evlat edindiğim kedinin ayaklarıma dolanması bir oldu. bu hoşgeldin bütün geceyi ayakta geçirmeme yetecek kadar samimiydi. biliyorum karnı açtı ve kedi babası seyo88 bi'kaç gündür evinden uzaktaydı. fotoselin de beni fark edip ortalığı aydınlatmasıyla apartman ve akabinde evimin kapısını açmayı başardım.
içersi harikaydı. herşey yine yerli yerinde toplucana beni karşılıyordu. apar topar üzerimdekileri atıp çantayı boşalttım. her zaman olduğu gibi bilgisayarımı açıp sigaramla beraber karşısına geçtim. biraz sozluk biraz face derken zaman elinden geldiğince ağır ağır akmaya başladı.
vakit geçmiyor, uykum gelmiyor, karnım acıkmıyordu. haliyle zihnim saldıracak bir yer arıyordu. yegane hobisi olan kendime bulaşıverdi birden. bir sene haybeye okuyuşumla başladı... gözümde ne kadar aptal biri olduğumu düşünmemle başladı herşey. bilardo da iyi değildim, derslerde de. pes9 onda da kötüyüm sanırım. sevdiği kıza açılmayı başaramamış, kızın beni seviyor musun sorusuna yok canım öyle bi'şey diyerek geçiştirmiş beceriksiz bir adam.
beceriksizliklerimi yüzüme vurmak biraz ağır geldiğinden olsa gerek evi dağıtmaya başladım şuursuzca. bir bardağı öylece duvara çarptım. gülümsedim, sonra bir tane daha. sanırım yazıyı bitirdikten sonra alışverişe çıkacağım. eşyalarım her tarafta. evin yanmayacağını bilsem küllük bile kullanmayacağım. ramazanı da iptal ettim bugün. tek başıma sahur da pek şevk katmadı bana.
gecenin ilerleyen vakitlerinde msn yetişti imdadıma. lisede bir buçuk yılımı peşinde koşarak harcadığım o müthiş sarışın. havadan sudan başlayan bir muhabbetti oysaki. sonra biraz derinlere indi. ihtiyacım vardı ya konuşmaya. o anlattı ben dinledim ben anlattım o dinledi saatlerce. lise bittikten sonra çok farklı şeyler gelmiş başına. bir insan babasının varlığından 19 yaşında haberdar olur mu? hayat ilginç be sözlük. fark etmedim sanma konun bütünlüğünün içine ediyorum yine.
her neyse devam edeyim, artık onunla benim bir ortak noktamız var. yeni bir şehirde, yeniden görüşebilme firsati. gelince beni arasana dedi. hem burda sıkılmazsın. hem de bi'çayımı içersin. geleceğimi sanmıyorum dedim. yine kaçtım, yine saklanmayı çözüm gördüm kendime. bayramlar ve seyranlarda ordayım ters olur dedim geçiştirdim. telefon numarası muhabbeti girince işin içine numarami verdim, ama onun numarasını kaydetmedim. ararsa o arasın, belki aradığında tanımazsam uyuz olur bana , bir daha aramaz.
aslında benim bahsetmek istediğim bu sarışın değildi. ben geceyi bi'esmere adamıştım. otobüsle şehre varmak üzereyken aramak istedim ama dizginledim kendimi. halbuki bu şehri çekilir kılan ender sebeplerimden birisi o. ama aramadım işte. dedim ya açılmadım, çünkü arkadaş kalmalıyız. salakça ama kendimize bi'gelecek biçemedim, göremedim, planlayamadım da...
esmerler,sarışınlar,kumrallar ve geçim sıkıntısı... bunlar olmamalı ibr erkeğin problemleri. farklı neler yapabilirm diye düşündüm. şeytanı duyar gibi oldum evdeyken "ulan bir 35lik be fazla değil". ama ramazan diye ona da "hayır" dedim. ahh be ramazan oldum olası sevmedim seni. geldin mi gitmek nedir bilmiyorsun...
evde yalnız kalmak, gerçekten insanın düşünmeye çok vakti olduğu göreceli zamanlardır. boş boş film izlemek, yalnız uyumak, yalnız uyanmak. eğer biraz keder varsa sigara dumanına boğulmak. saçma sapan filmlerle daha fazla üzülmek demektir. yada elinize aldığınız telefonu sürekli geri bırakmak. (bkz: yazar burda tanım içerikli entrysini giriyor)
evde yalnız kalmak; aniden telefonun sesiyle irkilmektir.
evde yalnız kalmak; üst kattaki takır tukur gürültülere sinir olmaktır.
evde yalnız kalmak; tek başına anılar yaratmaktır...
çok pisleşti yalnız ev. o değil de 3 tane hamamböceği var tuvalette. ışığı açıyorum hemen korkup kaçışıyolar. haberleri yok ben onlardan daha çok korkuyorum. hatta ben geçen gün bi tanesini ayağımın altına sıkıştırmışım. aklıma geldikçe huylanıyorum. karıncalara berkekettir deyu ses etmedim ama bu gregor samsalar çok oldu artık.
bu arada hakkaten şu an çöp eve doğru ilerliyorum. sakalımda bayağı uzadı. modern dünyada robinson cruse gibi takılıyorum. misal şu saçmalığı yazdığım bilgisayarımın olduğu masada 2 adet boş frutti şişesi, bir adet boş cola şişesi, bir adet boş ayran şişesi, içi çekirdek çöpü dolu bir tabak, içi dün gece çekirdek dolu olmasına rağmen şu an boş olan bir tabak, eski penguen dergileri ve biryığın anlamsız nesne var. mal varlığı beyanı gibi oldu yalnız.
asıl konu şu. insan aşkı acısı çekerken ki benim tam aşk acısı sayılmaz. hissettiklerini zafer peker misali diyememek sayılır. işte bu durumlarda insan ya çok yiyor ya hiç yemiyor. ortası yok. ben 2 haftadır hiç yemiyordum. dün gece çok yemeye başladım. net 5 kilo almışımdır. yukarıda yazılı bulunan mal beyanımın hepsini dün gece tükettim. hatta bir ruffles de yedim ama onun boş paketi şu an kayıp. böcekler bunu da yapmış olamaz.
zormuş yemek yapmayı bilmeyen biri için yalnız yaşamak. 2 haftadır bir şey yemediğim için durum çok hoştu. oysa şimdi kah bir dürümcü, kah bir tostçu arıyorum. doymak bilmiyorum.
aşk acısı da zor bayağı. facebook'ta ikide bir sayfasına bakmak. sebepsiz ağlamak ve cengiz kurtoğlu dinleyip bu kez sebepli ağlamak. dışarı bile çıkamıyorum. çıksam bile cenabet olmadığım halde üzerimde cenabet elektriği ile dolaşıyorum. bir şey yapamadan eve dönüyorum.
bu arada ağlıyorum diyen çoğu insan yalan söylüyordur çünkü ağlayan insan bunu anlatmaz ama ben hakkat ağlıyorum. böyle deyince daha inandırıcı olmadı tabii ama olmuş gibi yapsın okuyan. inansın ya da inanmasın. benden ona ne ayrıca. herkesin bir derdi var içerisinde duruyo. ben de kmiliğim belli olmadığı için birine anlatırmış gibi yapıp sözlüğe anlatıyorum. işte sözlükle dertleşmek dedikleri bu.
ligler başlasa da sabahlara kadar salak futbol programları izlesek. hepsini izliycem. ne varsa kaçırmadan sonuna kadar takip edicem. yoksa bu olayları unutamam. futbol afyonuna teslim edicem kendimi.
asıl o da değil. her paragrafa böyle başladım ama benim de sinirim bozuldu. şunu ve diğerlerini niye yazdım bilmiyorum. ama aşk acısı. insan bir değişik oluyormuş. ben bir bursalı olarak unutayım diye istanbul'a gittim pazar günü. hemi de tercihler zamanı birkaç üniversite gezeyim dedim.
itü makina'ya falan gittim. çıktım binadan tam karşıda onun adının olduğu bir apartman gördüm. o gezi sırasında aklımdan çıkmış haliyle. adını görünce bütün melankoli başa sardı. zehir oldu istanbul.
istiklal'e çıkayım ne menem bi şeymiş öğreneyim dedim. çok inanılmaz bir durum ama ara sokaklardan birinde umut sarıkaya ile uğur gürsoy'u koparaken ve yürürken gördüm. hiç melankolik değillerdi. hele umut sarıkaya hiç mutsuz değildi. gerçi her dakka mutsuz olunmaz. yoksa yaşanmaz tabii ama ben her dakka mutszu olduğum için çok mutlu insanlar gözüme batıyor tabii. hele kendine has bir mutsuzluk tipi olan bir insanı mutlu görmek beni biraz hüzünlendirdi.
istanbul iyi olmuş görmeyeli. insnalr cıvıl cıvıl. binlerce insan. her yer insan. ama görcektiniz ya da görmeyecektiniz bilemem o kadarını. size kalmış. yollarda adeta bir melankolik, adeta bir acı çekmiş aşık, adeta bir yılmaz güney filmi karakteri, adeta bir zafer peker gibi dolaştım. istiklal'de kalabalık içinde yalnızlık durumunu çok net yaşadım.
valla işte böyle boktan bir durumdayım. yardımlarınızı bekliyorum. yakında kanal d haber'de görünebilirim. çöp ev haberlerini en çok o veriyor sanki.
edit: hep aynı şey oluyo. böyle bi başlık zaten var ve yalniz yazdığı için yeni bi başlıkaçmış gibi oldum. bunun yolunu bi ben mi bilmiyorum?
zorunlu tanım: evde yalnız kalma durumu, ergenken en çok istenen şey, hayal,ütopya.
kimi zaman yanlız ve huzurlu kimi zaman korkmuş hissetmenize sebebiyet veren durum. ama rahatlamak ve kafanızı dinlemek için en güzel yoldur çoğuzaman.