hoyrat bir el uzanır. çamaşır makinesinin hortumları yerinden çıkarılır, buzdolabı yine kapıları zorlar, televizyona son bir bakış atarsın, kitaplığın, ocağın, ayaklarını uzattığın sehpa çıkar gider. merdivenlerde bir adamın omzunu zorlar, aşağıda araba yorgun ve bitkin beklemekte. bakarsın eşyalar sahiden anıları yüklenmiş gidiyor. sen gitmek zorundasın onlar bir başka yere. sancılı bir ayrılıştır. çokça anılar, kahır çekmeler olmuş. her biri kendi manzarasından koparılan ağaçlar gibi bir şekilde savrulup gider.